Tarih:
13.02.2012
İstanbul Lisesinde Neler Oluyor
İstanbul Lisesinde son bir aydır gelişen problemler geçen hafta yazılı ve görsel medyaya yansıdı.
Ülkemizin en güzide, akademik olarak en başarılı, en köklü (127 yıllık) kuruluşlarından ve birbirine kenetli mezunlarının oluşturduğu güçlü camiası ve her yıl üniversite sınavlarında başarı olarak ilk üç içinde yer alan ve orta öğretim sınavlarında ilk 1000’de yer alan başarılı öğrencilerin tercih ettiği İstanbul Lisesinde son bir aydır gelişen problemler geçen hafta yazılı ve görsel medyaya yansıdı. Son bir ayda yıllarını bu liseye öğretmen ve yönetici olarak vermiş tecrübeli üç yönetici AKP döneminde çıkarılan bir yönetmelik gereği Liseden koparıldı. Daha önceki yıllarda Atatürkçü, Aydın kişiliğiyle tanınan Müdür Adnan Ersan görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Malum cemaate yakın yayın organında 2 yıl öncesi bu müdür hakkında da olumsuz haberler (güya bu müdür öğrenci velilerinden izinsiz öğrencileri Ankara’ya Anıtkabire götürdü diye fırtına koparılmıştı, kaldı ki, bu lisede kızı okuyan bir kişi olarak benim veli olarak bu gidişten haberim vardı) yapılmıştı. Bu kadar başarılı ve etkili bir orta öğretim kuruluşunda baş gösteren problemlerden en önemlisi Milli Eğitim Bakanlığı ve dolayısıyla Lise yönetimi ile öğrenci velilerinin oluşturduğu okul aile birliğini karşı karşıya getiren, sınavsız, ideolojik yandaşlıkla kontenjan dışı 181. öğrencinin liseye kayıt olayıdır.
Geçen hafta yazılı ve görsel medyaya taşınan ve velileri sokağa döken problem, ABD’den gelen ve Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na yakınlığı ile bilinen ve El- Cezire Televizyonunun 2. adamı olarak bilinen kişinin çocuğunun 2 kez Lise yönetimince kaydının red edilmesine karşın 3.kez isteğin okul yönetimince kabul edilerek bir liseye kaydının yapılmasıdır (hele hele parti isminde Adalet yazan bir partinin siyasi nüfusu ve Milli Eğitim Bakanlığının baskılarıyla). Velilerin iddiasına göre, söz konusu olan bu öğrenci ailesinin Milli Eğitim Bakanlığından almış olduğu siyasi ve yandaş güçle okulun tüm akademik, eğitim ve öğretim kurallarına Almanya ile yapılan anlaşmalara karşın okula kabul edilmiştir. Bu öğrenci İstanbul Lisesinin rutin akademik kontenjanı (her yıl 180 öğrenci alıyor, 181. öğrenciyi almıyor) dışında 181. öğrenci olarak, üstelik sınavsız olarak alınmıştır. Diğer 180 öğrenci velisini isyan ettiren ve sokağa döken husus ta budur. Çünkü İstanbul Lisesi OKS sınavlarında en başarılı, top öğrencilerin tercih ettiği ve buna paralel olarak bu öğrenciler sayesinde üniversite sınavlarında çok yüksek başarı görülen bir kurumdur. Bu kadar başarılı ve kurumsal yapısı sağlam bir orta öğretim kurumunu sırf siyasi, ideolojik ve yandaşlık mekanizmasıyla hiç kimsenin bozmaya hakkı yoktur.
Burada söz konusu olan ve kabul edilmeyen diğer husus ise bu gibi liselere çocuklarını hem ekonomik hem de manevi birçok fedakarlıkla hazırlayan velilerin emeklerine karşı yapılan haksız uygulamadır.
Sınavsız, siyasi yandaşlıkla 181. öğrenci olarak İstanbul Lisesi’ne kabul ettirilen bu öğrencinin ve ailesinin bu duruma tepki gösteren diğer öğrenci velilerine hiç kızmaya hakları yoktur. Çünkü bu durum hem çok başarılı diğer öğrencilerin demoralize etmiş, hem de velileri isyan noktasına getirmiştir. Bu haksız ve adaletsiz duruma derhal son vermek ve İstanbul Lisesi’nin 127 yıllık tarihine dayanan geleneklerini, kurallarını bozmamak ve akademik başarıları törpülenmemek gerekmektedir.
Bugün bu öğrencinin kaydı ile bu haksız ve adaletsiz yol açılmaya görünsün, önümüzdeki yıllarda bu ve benzeri durumların diğer seçkin eğitim kurumlarında da artacağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ülkemizde İstanbul Lisesi gibi birçok Devlet kurumunun bu tip uygulamalarla (siyasi ve kısa vadeli yandaş tutumlarla) kurumsal yapılarının bozulduğu unutulmamalıdır. Bu tip usulsüz ve haksız uygulama bir kez yapılmasıyla ne olacak mantığıyla bu konu savuşturulamaz. Zamanında bir Devlet büyüğü de, Anayasa bir kez delinse ne olur dememişmiydi? Sonuçta bu anlayış bugün Cumhuriyetin ilkelerini savunan anayasanın ilk 3 maddesini tartışılan bir hale getirmiştir.
Sonuç olarak Ülkemizde giderek güçleri artan malum dini cemaatler paralelinde kararlar alan ve ideolojik yandaşlarına primler tanıyan siyasiler ( özellikle bugünkü siyasi iktidar) elinizi orta öğretim kurumlarından çekin, elimizde kalan üç- beş başarılı akademik kurumu da bozmayın. Ülkede zaten her Devlet kurumunu (YÖK, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Silahlı Kuvvetler vb) dizayn ettiniz, sıra çağdaş, Atatürkçü parlak beyinlerin mezun olduğu liselere mi geldi?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları