Tarih:
06.12.2012
Bütünşehir Köylere Ne Yapacak
CHP İzmir Milletvekili ve PM Üyesi Birgül Ayman Güler, Bergama İlçesi Çamavlu Köyünde Bütünşehir Toplantısının konuğu oldu...
CHP İzmir Milletvekili ve PM Üyesi Birgül Ayman Güler, Bergama İlçesi Çamavlu Köyünde Bütünşehir Toplantısının konuğu oldu.
Bu toplantıyı, CHP Bergama İlçe Başkanı İdris Yavuz Yılmaz ve Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç ile birlikte, CHP İlçe Yönetim Kurulu ve Kadın Kolları Başkanlığı üyelerinin katılımıyla 18 Kasım 2012 Pazar günü gerçekleştirdik.
Çamavlu köyü ile buluşma her zaman güzel geçer. Ama bu kez, kahvede köyün kadınları ve gençleri de vardı; konuşmalarımız her zamankinden çok daha fazla bir ilgi ve heyecanla geçti. Çünkü bir hafta önce Çamavlu’nun eşi zor bulunur merasının ta ortasında maden aramaları sessizce sona yaklaşmıştı. Köyün haberi yeni oluyordu; köy girişine heybetli bir protesto pankartı gerilmişti. Türkiye’de artık hepimiz evlerimize uzanan bir arsızlıkla yüz yüzeyiz. Son arsızlık, Çamavlu’da konuştuğumuz “mülki büyükşehir”, daha doğrusu “büTünşehir” yasası!
Toplantıda önce Sayın İdris Yavuzyılmaz konuştu; sonra ben aşağıdaki konuşmayı yaptım; son konuşmayı da Bergama Belediye Başkanımız Mehmet Gönenç yaptı. Diğer iki konuşma çok iyiydi; ne yazık ki ses kaydının kaybına uğradı. İlçe Başkanımız toplantının neden düzenlendiğini, Belediye Başkanımız da köy mahalle olunca nelerin değişeceğini çok somut örneklerle anlatmıştı. Bir daha ki köy toplantısında bu eksiği gidereceğiz umarım. Gidermeliyiz; çünkü üç konuşma çok iyi bir toplam oluşturmuştu.
***
Bu akşam üzerine konuşacağımız yeni bir yasa, köy muhtarlığını kaldırıyor. Kendi sözlerimi söylemeyeyim. Hazırlanan yasadan okumak en iyisi:
Büyükşehir Kanunu’na göre tüzel kişilikleri kaldırılan belediyelerle köyler; mevcut personelini, taşınır ve taşınmaz mallarını, iş makinelerini ve diğer taşıtlarını, kamu kurum ve kuruluşlarına olan alacak ve borçlarını [yani ne var ne yoksa her şeyini], mahalle olarak bağlanacakları ilçe belediyesine bu kanunun yayınlandığı tarihten itibaren bir ay içinde bildirir.
Bu belediye ve köylerin taşınmazlarının tahsisi, kiralanması, iş ve toplu iş sözleşmelerinin yapılması, yeni imar planının yapılması, imar planı değişikliğinin revizyonu, her türlü imar uygulaması, iş makineleri ve diğer taşıtların satışı, borçlanması; katılacakları ilçe belediyesinin onayına bağlanır.
Bu kanunla tüzel kişilikleri kaldırılan belediye ve köyler tarafından nakil yoluyla atanacaklar da dahil olmak üzere hiçbir şekilde yeni personel alımı yapılamaz. Bu köyler tarafından aynı tarihten itibaren tüzel kişiliğin sona ereceği tarihi geçecek şekilde veya mevcut hizmet alımlarının kapsamını ve personel sayısını genişletecek şekilde hiçbir hizmet alımı sözleşmesi de yapılamaz.
Yani kanun çıktı ve bir ay içinde siz bildirim yapıyorsunuz şu personelim var, şu malım var şu aracım var vb. İşte o bildirim anından itibaren hiçbir şeye sahip değilsiniz. Köy muhtarlığı ve köy ihtiyar meclisi donuyor. İhtiyar meclisiyle muhtar duruyor ama bu kanun hükmüne göre ne satabiliyor, ne kiralayabiliyor hiçbir şeye karar veremiyor.
Bu, işin özünü oluşturuyor diyebilirim.
Bir de vergi bölümü var, köyün tüzel kişiliği kalktığı zaman mahalle olan bu köylerden hangi vergiler alınır, ne kadar alınır, nasıl alınır. Son hali şöyle çıktı kanunun:
“Tüzel kişiliği kaldırılan köylerde Emlak Vergisi Kanunu’na göre alınması gereken emlak vergisi 2464 sayılı Belediye Geliri Kanununca alınması gereken belediye vergi harç katılım payları 5 yıl süreyle alınmaz. ‘Gelir vergisi kanununun 9.maddesinin 1.fıkrasının 3.bendi, 23.maddesinin 1.fıkrasının…” şeklinde devam ederek bir sürü kanunu sayıyor.
Köyleri en çok etkileyen iki düzenleme böyle.
Şimdi, söylediği şey kanunun köy muhtarlığını kaldırıyor olması. Kanun Türkiye’de 29 ilde 16.082 köyün muhtarlığını ve ihtiyar meclisini kaldırıyor. Bunlar, Türkiye’deki bütün köylerin yüzde 47’sini oluşturuyor, yaklaşık yarısını.
Bir de belediyelerden de kaldırdıkları var. Bunlar belde belediyeleri. Örneğin bizim Bergama İlçe Belediyesi kalıyor ama Ayazkent, Göçbeyli, Zeytindağ, Yeniköy ve Zeytindağ bütün bu belediyeleri aynı köyler gibi kaldırıyor. Türkiye’nin 29 ilinde 1581 belediyeyi de böyle kaldırıyor köyler gibi. Türkiye’de 2960 tane belediyemiz var. Baktığımız zaman belediyelerin tüzel kişiliklerinin yüzde 54’ünü kaldırıyor. Bunların köylüsüne ya da belediyelisine hiçbir şey sormadan bunu yapıyor. Yani “sen köy tüzel kişiliğin kalksın ister misin”, şuraya sandık koyup referandum yapmıyor. 16.082 köye fikrini sormuyor ama parlamentoda oturanlar bunlar kalksın diyor. 1581 belde belediyesi için yine hiç sandık falan yok bunlar da kalkıyor.
Şimdi bu durumda Bergama Belediyesi biliyorsunuz Bergama şehrinin belediyesi o sınırlarda 18 mahallede iş görüyor. Bu hazırlık yasalaşırsa Bergama Belediyesi toplam 137 mahalleli bir belediye olacak. Şimdiki 18 mahalle artı 114 köy mahalle ve 5 tane belde belediyesi Zeytindağ, Göçbeyli, Bölcek, Yenikent, Ayazkent, toplam 137 mahalle.
Bergama ilçesinde şimdiki köyler, belediyeler cümlesi mahalle haline gelecek. Bu kanun resmi gazetede yayınlandığı andan bir ay içinde sizden Bergama Belediyesi’ne biraz önce okuduğum şeyleri bildirmenizi istiyorlar. Bilmiyorum Çamavlu’nun personeli var mı köy muhtarlığında? … Bekçi var. Bekçi Bergama Belediye’sinin personeli olacak.
Köy Muhtarlığının Malları Belediyeye Geçecek
Taşınmazı var bu muhtarlığın, köyün malı olan bu kahvenin kendisi de belediyenin malı oluyor. Elinizdeki icara verip gelir elde ettiğiniz toprak, köyün ihtiyar meclisinin toprağı, belediye toprağı oluyor. Köyün özel malı: bu köyün katkısıyla alındı, o toprakta ekini bu köylü yaptı, icara verdi; bir sürü hakkı var bu köylünün ama bunlara hiç bir şekilde istisna tanınmıyor. Bütün bu topraklar olduğu gibi belediyenin malı haline geliyor. Çamavlu köylüsünün o toprak üzerinde ne mülk hakkı ne tasarruf hakkı kalıyor. Bergama Belediyesi sınırları içindeki topraklarda belediyenin ne yetkisi varsa, o toprakta da köyün meydanında, mezarlığında, su alanında, piknik alanında, merasında tek yetkili belediye oluyor. Nasıl Bergama’nın Zafer Mahallesi’nde, Bergama’nın içindeki Atatürk Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi’nde belediyenin istediği gibi düzenlemeler yapılıyorsa, köylerde de o düzenlemeler Belediye tarafından yapılmaya başlanıyor.
Bu, çok önemli bir probleme döndü; çünkü bizde köylerde imece usulü denen eskiden beri var olan değişik bir çalışma usulü var. Bu mallar köyün çabasıyla sağlandı. Madem öyle, bu malları niye köylüye eşit dağıtmıyorsun?
Çamavlu muhtarlığının 66 dönüm toprağı var...
Tasarı’da bir önemli hüküm daha var şöyle diyor:
“mevzuatla orman köyleri ve orman köylüsüne tanınan hak imtiyazlar; orman köyü iken mahalleye dönüşen yerler için orman köylüsüne tanınmış olan hak, sorumluluk ve imtiyazlar devam eder. Bir belediyeye katılarak mahalleye dönüşen köy, köy bağlısı ve belediyelerce kullanılan mera, yayla, kışlak gibi yerlerden bu mahalle sakinleri ve varsa diğer mal sahipleri 4342 sayılı mera kanunu hükümlülüğü çerçevesinde yararlanmaya devam eder.”
En çok tartıştığımız maddelerden biri bu oldu. Şimdi burada söylediği şey, belediyelerce kullanılan mera, yayla, kışlak köye tahsis edilmiş olan bütün bu alanlar köy kalktığı için belediyenin oluyor. Ama Çamavlu’ya tahsis edilmiş şu yayla, Çamavlu Mahallesi diyor mahalle olsa da bunu kullanmaya devam etsin. Bunu mecliste de, komisyonlarda da çok tartıştık. Hak; hukuksal varlıktan, tüzel kişilikten gelir. Eğer senin tüzel kişiliğin yoksa yani muhtarlık, köy muhtarlığı, ihtiyar meclisin yoksa hakkın da olmaz. Mahalle muhtarlığı ve mahalle ihtiyar heyetidir; bakın mahallelerde ihtiyar meclisi yok. Onlara heyet deriz, kanun öyle diyor. Mahalle muhtarı ve mahalle ihtiyar heyetinin mera, yayla, kışlak bilmem ne kullanma hakkı imtiyazı zaten yok. Var olan hukuki kişilik kaldırılmışsa haklar da kalkar. Bunu söylediğiniz zaman “biz kanunda hak tanıdık” gibi bir cevap aldık. Bu, bizle ve köylüyle dalga geçmekten başka bir anlama gelmiyor.
Aslında kendileri de biliyorlar. Bunun bir aldatmaca olduğunu anlatmaya gayret ediyoruz ki eğer senin tüzel kişiliğin yoksa buranın yararlanma hakkı da belediye başkanı ve belediyeye seçeceğimiz meclis üyelerindedir. Çünkü bütün imar hakları onlarda. Buranın yaylasını, kışlağını her neyse imar kararı içerisinde vasfını değiştirebilir ve senin haklarını da ortadan kaldırıverir. Kalkıp “sen bunu yapamazsın, benim kadim haklarım var” deme gücün yok, çünkü sen artık köy değilsin. Mahalle muhtarlıklarının tüzel kişiliği ve dolayısıyla bu hakları koruyabileceği bir durumu yok.
Siyasi iktidar “ama biz mahalleye çevrilecek olan köyleri, Köy Kanununa göre düşüneceğiz” dedi ne var ki bunu kanuna yazmadı. -Yani mahalleye dönüşen köylerde geçerli yasa 442 sayılı Köy Kanunudur diye bir cümleye yer verilmedi. Zaten öyle olacaksa, köy muhtarlıkları neden kaldırılıyor ki?
Yaşam pahalılaşacak: Malların Satışı ve Köylünün Göçü
Hazırlanan yasada, kaldırılan köylerde “5 yıl boyunca vergi yükünü hafifletiyorum” dendi. Biraz ondan bahsedeyim. Vergi yükü ne demek.?
İçme suyu ve kullanma suyu, şimdi Bergama Belediyesi vermiyor suyu, buraya değil mi? Doğal kaynaklardan geliyor. Bu ortadan kalkıyor. Hem kullanma suyu, hem içme suyu belediye şebekesinde geçerli kurallar neyse o kurallara bağlanacak. Üstelik de burada bir çırpıda şebeke döşemesi çok zor belediyelerin. 114 tane köy düşünün, birinden başlayacak öbürüne şebeke, sayaç, sayaç okuma işleri yapılacak. Bu iş yasa çıktığında başlayacak; ve mutlaka para alınacak. Belediyede uygulanan en düşük tarifenin yüzde 25’i alınacak. Bu 5 yıl böyle olacak; ya beş yıl sonra? Buna şimdi hiçbirşey denmiyor. Şimdiki duruma göre köyler beş yıl sonra bu indirimden yararlanmayacak ya da duruma o zaman bakılacak!
Yalnız su konusunda önemli bir nokta daha var. Büyükşehir belediyelerinde içme kullanma suyu görevi ilçe belediyelerinde değil, büyükşehir belediyesinde… Yani Çamavlu içmesuyu hizmeti ve tabii ki ücretleri Bergama Belediyesi’nde değil, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde olacak. Uygulanacak tarife de Bergama’dan değil İzmir’den gelecek.
İZSU, İzmir Su İdaresi biliyorsunuz, İSKİ İstanbul Kanalizasyon İdaresi gibi, Bergama’nın 114 köyünün, Kınık’ın bilmem kaç köyünün, Ödemiş’in, Tire’nin, Kiraz’ın köyleri, Çeşme’nin, Urla’nın, Karşıyaka’nın, Bornova’nın bütün su hizmetini karşılayacak. Bu yasa çıkarsa, Bergamalılar da su hizmetini kendi belediyelerinden değil büyükşehirin İZSU kuruluşundan satın alacaklar.
Bergama Belediyesi’nin yetkisi yok, Aliağa Belediyesi’nin yetkisi yok, Kınık Belediyesi’nin yetkisi yok, su hizmeti İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İZSU’su tarafından verilecek. Dolayısıyla tarifeyi de İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi belirleyecek, o tarifeden artık buraya ne düşerse o ödenmeye başlanacak.
Büyük şehirlerde yaşayanlar bilirler, su çok pahalı hale geldi. Ben hatırlıyorum kendi çocukluğumdan. Evde hiç su parasının konuşulduğuna tanık olmamıştım. Elektrik parası konuşulurdu evde, “fatura çok geldi söndürün ışıkları” diye ama su parasını hiç konuşmazdık. Şimdi büyükşehir merkezlerinde yaşayanlar, Karşıyaka, Bornova oralarda vardır, ya da İstanbul gibi büyükşehirlerde evlerde bu çok konuşulur. ‘Sana kaç lira geldi bana bu ay 24 lira geldi, sana kaç geldi valla bize 60 lira geldi, hadi siz 2 kişisiniz de biz 5 kişiyiz’ …. Hanehalkının bütçesinde yük oluşturan harcamalar bunlar.
Bunun bir başka tarafı da var. Su patladı, akmadı ya da başka bir problem oldu, köy muhtarı üzerinden problemi çözemezsin, İl Genel Meclisi Üyesi üzerinden de problemi çözemezsin. Çünkü hazırlanan yasa, köy muhtarı gibi İl Genel Meclisi’ni de kaldırıyor. Bergama Belediyesi’nden almış su hizmetini, oradan da çözemezsin. Köylülerin su dertlerini çözmek için İzmir’e Alsancak’a doğru uzanması lazım. Bütün bunlar hizmeti kurma bakımından çok zorlaştırıyor hayatı, bu hizmetin İzmir gibi Bergama gibi büyük yerlerde verilebilmesi kolay işler değil.
Bir yandan hayat pahalılığı geleceği kanısındayız biz, bir yandan da köylünün aksayan hizmetin hesabını soramayacağı kanısındayız. Kim görmüş ki büyükşehir belediye başkanını sokakta? Aradığında kolayca ulaşıveren mi var? İstanbul’u düşünün! Kadir Topbaş’ı sokakta görmek ne mümkün? Büyükşehir belediye başkanları bakanlardan daha ulaşılmaz durumda.
Burası benim yöremse, yönetiminde bulunma hakkım olmalı. Ama ben 1000 köyden –pardon mahalleden- biri olarak kendi köyümün hakkını İzmir Büyükşehir Belediyesi nezdinde nasıl kovalayacağım? Yetkililere nasıl erişeceğim? Aramızda neredeyse hiçbir bağlantı kurmamışsın!
Bu durumu, demokrasi açısından da problemli görüyoruz. İnsanların kendi kendini yönetme ilkesini ortadan kaldırıyor bu kanun. İktidar partisinin yerel yönetimleri güçlendireceğim deyip deyip yaptığı şey bu oldu. İktidar bu yasa ile yönetimi halktan çok uzağa kaydırdı.
Hükümet yetkilileri, sıraladığımız bu sakıncalara karşı diyorlar ki: “Ama toprakların değeri artacak, o toprağın değer artışı köylüyü zenginleştirecek.” Bunu beraberce konuşalım nasıl zenginleştirecek?
Biz kurban bayramında kesecek hayvan bulamadık angus ithal ettik, geçenlerde saman ithal ettik. Kozak’ta çamfıstığı ölüyor, bunu nasıl önleriz diyoruz kimsenin sesi çıkmıyor, börülcede bile hastalık var. Siz benden daha iyi biliyorsunuz, toprakta tarım ahılda hayvan para etmiyor. Diyelim ki buranın toprağı değerlendi, ben kendimi geçindiremiyorsam bu toprağı satacağım. Bunun üzerine biz 2 şey olacağını tahmin ediyoruz. Bir toprağını satan köylü geçimini sağlamak için göçecek, yani ata yurdunu bırakacak şehirlere doğru gidecek. İki köylerdeki mülk el değiştirecek. Peki kim alacak? Parası olan alacak. Türkiye’de yerli ve yabancıya her şey eşit; o zaman burada tarım yapmak için değil, yaylanın güzel havasını göreyim diye buraya bir otel yapmak için adamın biri gelecek. Çünkü büyükşehir toprağı buralar artık tarım toprağı olarak falan görülmesin!
Köy Toprağı Vatan Toprağıdır
Mülkiyetin el değiştirmesinden endişe ediyoruz. Nüfusun kendini besleyememe nedeniyle zorunlu göçü gibi bir şeyle karşı karşıya kalmaktan, köylerin boşaltılmasından, bundan da çok endişe ediyoruz.
Endişemizin bu tarafı vatanla ilgili. Köy dediğin yer aynı zamanda tabii servetin bulunduğu yerdir. Köyde maden var, köy alanı dediğin sadece burası değil, köy sınırları bir sürü boş araziyi kapsıyor. Maden var, su kaynakları var, orman var ve tabii toprak var; bitki örtüsü altıyla üstüyle. Bu bizim tabii servetimiz. Köylü burada hem ata toprağının hem vatan toprağının bekçisidir. Köylü buradan iktisadi zor kullanılarak uzaklaştırılırsa, buralar ranta açılırsa, zenginlik hesapsızca el değiştirirse, bu tabii servetlerin korumasını kim yapacak?
Bergama’nın Çamavlu köyünü örnek olarak vereceğiz, madenlerin meralara, toprağa, suya ve hatta havaya ne yaptığı malum. Taşocaklarının ne yaptığı malum. Belki aramızdan beşimizi, onumuzu orada istihdam ediyor. Ama işini bitirip gittiği zaman ne toprak kalıyor ne istihdam, bu yörede çok yaşadık biz bunu. Bu nedenle ata toprağı, kadim toprak, köylü toprağı ama aynı zamanda vatan toprağı… Tabii servetlerin, doğanın korunması da bu yasayla tehlikeye giriyor.
Biz, bütün bu argümanlarla yapılmaya çalışılan yanlışı durdurmaya çalıştık.
Nerede mesafe aldığımızı sorarsanız, bir tek yerde diyebilirim. Emlak vergisinden muafiyet konusunda mesafe aldık. Hükümetin getirdiği ilk teklifte mahalle yapılan köylerden 5 yıl süre ile emlak vergisi alınmaz hükmü yoktu. Diyorum ki keşke bu kadar ısrar etmeseydik hiç olmazsa ne kadar acı bir hazırlık yaptıklarını görürdük. Şimdi 5 yıl almıyoruz, beş yıl sonra bakarız denecek. Belki de bazı kimseler, bu 5 yıllık ertelemeyle avunacaklar.
Sözünü ettiğim bu uygulamayı, memleketin 29 ilinde yapıyorlar, 29 ilin içinde İzmir var bu yüzden buralar için yakıcı oldu. İstanbul, Ankara, Balıkesir, Manisa, Adana, Mersin, Diyarbakır, Urfa, Samsun, Mardin ve diğer illerle 29 ile çıkıyor uygulama alanı. Bu 29 il kısmen Türkiye’nin 52 iline göre daha zengin ili diyebilirim.
Etnik Ayrılıkçılığı Güçlendirmek…
Bir sonucu daha var tabii yasanın. Diyarbakır, Van ve Mardin’de de uygulanacak bu model. Bu illeri akıla getirince, hesaplar daha da tam çıkıyor ortaya. Mardin biliyorsunuz AKP’li bir belediye, hesapları yaptığınız zaman Mardin’i BDP’nin alacağı çıkıyor ortaya. Van BDP’li, yeni modelde daha güçlü şekilde bu partinin oluyor. Diyarbakır zaten biliyorsunuz BDP’nin yine BDP alıyor. Öyle bir şey ortaya çıkıyor ki, Güney Doğu Anadolu illerinde Kürt milliyetçiliği yapan partiler güçleniyor. Biz buralarda hizmeti aksatırız diyoruz ama Güney Doğu söz konusu olunca orada acaba neler aksar? Anadilde eğitim, anadilde savunma, anadilde yönetim isteyenlere, büyük illerin yönetimini teslim edeceksiniz. Bunlar, çevrelerindeki daha küçük illeri de peşlerinde sürükleyebileceklerdir. O halde, Türkiye’nin birliği bütünlüğü bakımından Türkiye’nin önüne önemli sorunlar çıkmayacak mıdır?
Buna neresinden baksanız akıl karı değil. Peki hükümet bunu neden yapıyor? Hizmet aksıyor, hayat pahalılaşıyor, tabii servet korunmaz hale geliyor, Güney Doğu’da böyle bir sorun çıkıyor, bütün bunlar ortada iken Hükümet bu işi neden yapıyor?
Genel olarak verdikleri cevap şu: Hizmet de aksamaz, hayat da pahalılaşmaz, etnik ayrılıktan da zarar gelmez; endişe etmeyin! Bu sözler bizim uyarılarımızı hiç dikkate almadıklarını gösteriyor. İyi, duymayabilirler; ama neden?
Başkanlık Rejimi İçin…
Bu sistemle beraber öyle anlaşılıyor ki, hükümetin yapmak istediği başka bir şey var. Başkanlık rejimi kurmak. Bunu sayın başbakan söyledi: “başkanlık sistemi istiyorum” dedi. Bu, ancak, Anayasa değişikliği ile yapılabilecek bir şey. Anayasa’da bu değişiklik için önerileri var.
Başkanlık rejiminin bir özelliği var. Yukarıya Başkanlık Rejimi’ni getiriyorsan, aşağıya taşraya eyalet sistemi getireceksin. Bu böyledir; ben istiyorum istemiyorum meselesi değildir. Başkanlık sistemi memleket topraklarında eyalet sistemini gerektiren bir rejimdir. Bunu sayın başbakana sordular, dediler ki “sayın başbakan, başkanlık sistemi diyorsunuz ama bu federasyon gerektiriyor Türkiye’de?”. Başbakan şu cevabı verdi, “Eee ne yani gerektiriyorsa gerektiriyor, üstü kaval altı şişhane olacak değil ya!” Buradan şunu çıkarıyoruz sayın başbakan “federasyonsa federasyon” diyor.
Türkiye’ye başkanlık rejimi, memlekete federasyon sistemi iyi çözüm değildir. O nedenle de buna adım atma tasarısı olan bu kanuna karşı yapabildiğimiz kadar gücümüz yettiği kadar mücadele ettik.
Ama biliyorsunuz en sonunda “kabul edenler etmeyenler” oylamaya gelince ağır ekseriyet var, onların dediği geçiyor. Zaten görmüyorlar duymuyorlar, sen ne dersen de bildikleri yolda gidiyorlar.
Halka Sormadan, Bilgi Vermeden Olmaz
Son olarak şunu söyleyeyim.
16.082 köye 1581 beldeye, buralarda yaşayan halka hiçbir şey sormadan tasarrufta bulunmak anti-demokratiktir. Git sandık koy, ne diyor halk sor. Bilgi ver, “bak ben böyle böyle bir şey yapıyorum şunun için yapıyorum” de ve yaptığın şeyi açıkla. Belki de hepimizi ikna edersin! Yeterli bir zaman ver, ben de gezeyim anlatayım neden karşı çıktığımı. Bu halkın oylarıyla, temsilcileri olarak görevlendirildim. Görevimi yapmamı engelleme!
Bu kanun tasarısı Parlamentoya 8 Ekim günü geldi. Görüşmelere geçmeden önce en az 48 saat bekleme zorunluluğu var, herkes konuya hazırlansın amacıyla. Hükümet tarafının acelesi çoktu; 48. Saat doldu, bizi görüşmeye çağırdı.
10 Ekim 21 Ekim arası alt komisyon yalap şalap bitti, günde 18 saat çalışma ile. Genel Kurula getirdiler Kurban Bayramı’ndan hemen sonra ve 12 Kasım sabaha karşı saat altıbuçukta bitti çalışmalar. Pazar günü 14.00’te başladık, pazartesi sabah altıbuçukta çıktık genel kuruldan. Memleketin başına dert olacak bir kanun, “hadi hadi çabuk” naraları içinde çıktı. 10 Ekim – 12 Kasım, 1 ay, bu bir ayın içersinde TBMM görüşmelerini bile adam gibi yapamıyorsun, çıkıp seçmene, memlekete nasıl anlatacaksın? Bunu söyledik, o kadar çok insanın hayatını etkiliyor sormak zorundayız: Bu tüzel kişilikler dursun mu kalksın mı? Emlak vergisi uygulansın mı uygulanmasın mı? İçme suyunu sen büyük şehirden almak ister misin istemez misin? Ve diğer konular…. Konuşalım, bunları televizyonlarda konuşalım, köylerde konuşalım… Asla yanaşmadılar….
Yasa Cumhurbaşkanında… Geri Çevirmezse Anayasa Mahkemesi’ne Başvuru Yolu Var
Bu tasarı gizli saklı içinde, dedikodular arasında başladı, acele içinde çıktı. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı’nda. TBMM’ndeki süreç bitti. Bizim genel merkez yöneticilerimiz Cumhurbaşkanı’ndan Perşembe günü için randevu aldı. Belediye başkanlarıyla beraber bir heyet oluşturuldu. Ziyarette, özellikle köy tüzel kişiliklerinin ve belde belediyelerinin kaldırılmasına “doğru değil, bir fırsat daha ver”, yasayı geri gönder, Meclis yeniden görüşsün demek için... Cumhurbaşkanı’ndan bir haber yok daha ama Cumhurbaşkanı ile hükümetin kafası bir! Ben hiç sanmıyorum geri çevireceğini…
Cumhurbaşkanı onaylarsa, önümüzde Anayasa Mahkemesi yolu var. Anayasa Mahkemesi’nin de kafası Cumhurbaşkanı ve Hükümetle bir. Dilerim hukuka bağlılık Anayasa Mahkemesi’nde henüz o kadar ölmemiştir, çünkü çok Anayasa’ya aykırılık var bu yasada.
Bütün bu manzara karşısında en etkili yol, köye gelmekti. Yani herkesin şapkasını önüne koyup “benim işime geliyor mu gelmiyor mu” diye bakması için bilgi sahibi olması gerek. Bu işe herkesin köy açısından işime geliyor mu? İl açısından işime geliyor mu? Vatan açısından işime geliyor mu? Sormak gerek. Ama sorabilmek için de konuyla ilgili bilgi sahibi olmak gerek.
Benim sorumluluğum, kendilerini temsil yetkisi aldığım sizlere durumu ve başlıca bilgileri aktarmak. Aynı zamanda yanlış gördüğüm bu işe karşı durabilmek için desteğinizi istemek. Bunun için buradayım. Sizden alacağım değerlendirme ve öğütle işimi daha doğru yapacağım. Doğru işleri birlikte yapalım diye buradayım.
Teşekkür ederim.
Birgül Ayman Güler
İzmir Milletvekili, CHP Parti Meclisi Üyesi
Bu toplantıyı, CHP Bergama İlçe Başkanı İdris Yavuz Yılmaz ve Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç ile birlikte, CHP İlçe Yönetim Kurulu ve Kadın Kolları Başkanlığı üyelerinin katılımıyla 18 Kasım 2012 Pazar günü gerçekleştirdik.
Çamavlu köyü ile buluşma her zaman güzel geçer. Ama bu kez, kahvede köyün kadınları ve gençleri de vardı; konuşmalarımız her zamankinden çok daha fazla bir ilgi ve heyecanla geçti. Çünkü bir hafta önce Çamavlu’nun eşi zor bulunur merasının ta ortasında maden aramaları sessizce sona yaklaşmıştı. Köyün haberi yeni oluyordu; köy girişine heybetli bir protesto pankartı gerilmişti. Türkiye’de artık hepimiz evlerimize uzanan bir arsızlıkla yüz yüzeyiz. Son arsızlık, Çamavlu’da konuştuğumuz “mülki büyükşehir”, daha doğrusu “büTünşehir” yasası!
Toplantıda önce Sayın İdris Yavuzyılmaz konuştu; sonra ben aşağıdaki konuşmayı yaptım; son konuşmayı da Bergama Belediye Başkanımız Mehmet Gönenç yaptı. Diğer iki konuşma çok iyiydi; ne yazık ki ses kaydının kaybına uğradı. İlçe Başkanımız toplantının neden düzenlendiğini, Belediye Başkanımız da köy mahalle olunca nelerin değişeceğini çok somut örneklerle anlatmıştı. Bir daha ki köy toplantısında bu eksiği gidereceğiz umarım. Gidermeliyiz; çünkü üç konuşma çok iyi bir toplam oluşturmuştu.
***
Bu akşam üzerine konuşacağımız yeni bir yasa, köy muhtarlığını kaldırıyor. Kendi sözlerimi söylemeyeyim. Hazırlanan yasadan okumak en iyisi:
Büyükşehir Kanunu’na göre tüzel kişilikleri kaldırılan belediyelerle köyler; mevcut personelini, taşınır ve taşınmaz mallarını, iş makinelerini ve diğer taşıtlarını, kamu kurum ve kuruluşlarına olan alacak ve borçlarını [yani ne var ne yoksa her şeyini], mahalle olarak bağlanacakları ilçe belediyesine bu kanunun yayınlandığı tarihten itibaren bir ay içinde bildirir.
Bu belediye ve köylerin taşınmazlarının tahsisi, kiralanması, iş ve toplu iş sözleşmelerinin yapılması, yeni imar planının yapılması, imar planı değişikliğinin revizyonu, her türlü imar uygulaması, iş makineleri ve diğer taşıtların satışı, borçlanması; katılacakları ilçe belediyesinin onayına bağlanır.
Bu kanunla tüzel kişilikleri kaldırılan belediye ve köyler tarafından nakil yoluyla atanacaklar da dahil olmak üzere hiçbir şekilde yeni personel alımı yapılamaz. Bu köyler tarafından aynı tarihten itibaren tüzel kişiliğin sona ereceği tarihi geçecek şekilde veya mevcut hizmet alımlarının kapsamını ve personel sayısını genişletecek şekilde hiçbir hizmet alımı sözleşmesi de yapılamaz.
Yani kanun çıktı ve bir ay içinde siz bildirim yapıyorsunuz şu personelim var, şu malım var şu aracım var vb. İşte o bildirim anından itibaren hiçbir şeye sahip değilsiniz. Köy muhtarlığı ve köy ihtiyar meclisi donuyor. İhtiyar meclisiyle muhtar duruyor ama bu kanun hükmüne göre ne satabiliyor, ne kiralayabiliyor hiçbir şeye karar veremiyor.
Bu, işin özünü oluşturuyor diyebilirim.
Bir de vergi bölümü var, köyün tüzel kişiliği kalktığı zaman mahalle olan bu köylerden hangi vergiler alınır, ne kadar alınır, nasıl alınır. Son hali şöyle çıktı kanunun:
“Tüzel kişiliği kaldırılan köylerde Emlak Vergisi Kanunu’na göre alınması gereken emlak vergisi 2464 sayılı Belediye Geliri Kanununca alınması gereken belediye vergi harç katılım payları 5 yıl süreyle alınmaz. ‘Gelir vergisi kanununun 9.maddesinin 1.fıkrasının 3.bendi, 23.maddesinin 1.fıkrasının…” şeklinde devam ederek bir sürü kanunu sayıyor.
“Bütün bu hükümler 2017 tarihine kadar uygulanmaya devam edilir. İçme ve kullanma suları için alınacak ücret 5 yıl süreyle en düşük tarifenin yüzde 25’ini geçmeyecek şekilde belirlenir.”
Köyleri en çok etkileyen iki düzenleme böyle.
Şimdi, söylediği şey kanunun köy muhtarlığını kaldırıyor olması. Kanun Türkiye’de 29 ilde 16.082 köyün muhtarlığını ve ihtiyar meclisini kaldırıyor. Bunlar, Türkiye’deki bütün köylerin yüzde 47’sini oluşturuyor, yaklaşık yarısını.
Bir de belediyelerden de kaldırdıkları var. Bunlar belde belediyeleri. Örneğin bizim Bergama İlçe Belediyesi kalıyor ama Ayazkent, Göçbeyli, Zeytindağ, Yeniköy ve Zeytindağ bütün bu belediyeleri aynı köyler gibi kaldırıyor. Türkiye’nin 29 ilinde 1581 belediyeyi de böyle kaldırıyor köyler gibi. Türkiye’de 2960 tane belediyemiz var. Baktığımız zaman belediyelerin tüzel kişiliklerinin yüzde 54’ünü kaldırıyor. Bunların köylüsüne ya da belediyelisine hiçbir şey sormadan bunu yapıyor. Yani “sen köy tüzel kişiliğin kalksın ister misin”, şuraya sandık koyup referandum yapmıyor. 16.082 köye fikrini sormuyor ama parlamentoda oturanlar bunlar kalksın diyor. 1581 belde belediyesi için yine hiç sandık falan yok bunlar da kalkıyor.
Şimdi bu durumda Bergama Belediyesi biliyorsunuz Bergama şehrinin belediyesi o sınırlarda 18 mahallede iş görüyor. Bu hazırlık yasalaşırsa Bergama Belediyesi toplam 137 mahalleli bir belediye olacak. Şimdiki 18 mahalle artı 114 köy mahalle ve 5 tane belde belediyesi Zeytindağ, Göçbeyli, Bölcek, Yenikent, Ayazkent, toplam 137 mahalle.
Bergama ilçesinde şimdiki köyler, belediyeler cümlesi mahalle haline gelecek. Bu kanun resmi gazetede yayınlandığı andan bir ay içinde sizden Bergama Belediyesi’ne biraz önce okuduğum şeyleri bildirmenizi istiyorlar. Bilmiyorum Çamavlu’nun personeli var mı köy muhtarlığında? … Bekçi var. Bekçi Bergama Belediye’sinin personeli olacak.
Köy Muhtarlığının Malları Belediyeye Geçecek
Taşınmazı var bu muhtarlığın, köyün malı olan bu kahvenin kendisi de belediyenin malı oluyor. Elinizdeki icara verip gelir elde ettiğiniz toprak, köyün ihtiyar meclisinin toprağı, belediye toprağı oluyor. Köyün özel malı: bu köyün katkısıyla alındı, o toprakta ekini bu köylü yaptı, icara verdi; bir sürü hakkı var bu köylünün ama bunlara hiç bir şekilde istisna tanınmıyor. Bütün bu topraklar olduğu gibi belediyenin malı haline geliyor. Çamavlu köylüsünün o toprak üzerinde ne mülk hakkı ne tasarruf hakkı kalıyor. Bergama Belediyesi sınırları içindeki topraklarda belediyenin ne yetkisi varsa, o toprakta da köyün meydanında, mezarlığında, su alanında, piknik alanında, merasında tek yetkili belediye oluyor. Nasıl Bergama’nın Zafer Mahallesi’nde, Bergama’nın içindeki Atatürk Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi’nde belediyenin istediği gibi düzenlemeler yapılıyorsa, köylerde de o düzenlemeler Belediye tarafından yapılmaya başlanıyor.
Bu, çok önemli bir probleme döndü; çünkü bizde köylerde imece usulü denen eskiden beri var olan değişik bir çalışma usulü var. Bu mallar köyün çabasıyla sağlandı. Madem öyle, bu malları niye köylüye eşit dağıtmıyorsun?
Çamavlu muhtarlığının 66 dönüm toprağı var...
Burada yaşayan insanlara dağıtmak hiç söz konusu bile olamaz. Köyün özel malı, belediyenin özel malı haline geliyor. Bunu tartışmaya bile yanaşmadılar parlamentoda, zaten köylüye hiç sorulmadı; ne toprak bakımından ne de sen bu tüzel kişiliğini bırakacak mısın bırakmayacak mısın diye. Köyün mezarlığı var, muhtarlığın bunun üzerindeki tüm yetkileri kalkıyor çünkü mahallelerin mezarlığı olmaz biliyorsunuz, mezarlık belediyelere aittir. Bütün köylerde var olan bu tip yerler artık köy muhtarlığı kalmadığı için doğrudan belediyenin yetkisine geçiyor.
Tasarı’da bir önemli hüküm daha var şöyle diyor:
“mevzuatla orman köyleri ve orman köylüsüne tanınan hak imtiyazlar; orman köyü iken mahalleye dönüşen yerler için orman köylüsüne tanınmış olan hak, sorumluluk ve imtiyazlar devam eder. Bir belediyeye katılarak mahalleye dönüşen köy, köy bağlısı ve belediyelerce kullanılan mera, yayla, kışlak gibi yerlerden bu mahalle sakinleri ve varsa diğer mal sahipleri 4342 sayılı mera kanunu hükümlülüğü çerçevesinde yararlanmaya devam eder.”
En çok tartıştığımız maddelerden biri bu oldu. Şimdi burada söylediği şey, belediyelerce kullanılan mera, yayla, kışlak köye tahsis edilmiş olan bütün bu alanlar köy kalktığı için belediyenin oluyor. Ama Çamavlu’ya tahsis edilmiş şu yayla, Çamavlu Mahallesi diyor mahalle olsa da bunu kullanmaya devam etsin. Bunu mecliste de, komisyonlarda da çok tartıştık. Hak; hukuksal varlıktan, tüzel kişilikten gelir. Eğer senin tüzel kişiliğin yoksa yani muhtarlık, köy muhtarlığı, ihtiyar meclisin yoksa hakkın da olmaz. Mahalle muhtarlığı ve mahalle ihtiyar heyetidir; bakın mahallelerde ihtiyar meclisi yok. Onlara heyet deriz, kanun öyle diyor. Mahalle muhtarı ve mahalle ihtiyar heyetinin mera, yayla, kışlak bilmem ne kullanma hakkı imtiyazı zaten yok. Var olan hukuki kişilik kaldırılmışsa haklar da kalkar. Bunu söylediğiniz zaman “biz kanunda hak tanıdık” gibi bir cevap aldık. Bu, bizle ve köylüyle dalga geçmekten başka bir anlama gelmiyor.
Aslında kendileri de biliyorlar. Bunun bir aldatmaca olduğunu anlatmaya gayret ediyoruz ki eğer senin tüzel kişiliğin yoksa buranın yararlanma hakkı da belediye başkanı ve belediyeye seçeceğimiz meclis üyelerindedir. Çünkü bütün imar hakları onlarda. Buranın yaylasını, kışlağını her neyse imar kararı içerisinde vasfını değiştirebilir ve senin haklarını da ortadan kaldırıverir. Kalkıp “sen bunu yapamazsın, benim kadim haklarım var” deme gücün yok, çünkü sen artık köy değilsin. Mahalle muhtarlıklarının tüzel kişiliği ve dolayısıyla bu hakları koruyabileceği bir durumu yok.
Siyasi iktidar “ama biz mahalleye çevrilecek olan köyleri, Köy Kanununa göre düşüneceğiz” dedi ne var ki bunu kanuna yazmadı. -Yani mahalleye dönüşen köylerde geçerli yasa 442 sayılı Köy Kanunudur diye bir cümleye yer verilmedi. Zaten öyle olacaksa, köy muhtarlıkları neden kaldırılıyor ki?
Yaşam pahalılaşacak: Malların Satışı ve Köylünün Göçü
Hazırlanan yasada, kaldırılan köylerde “5 yıl boyunca vergi yükünü hafifletiyorum” dendi. Biraz ondan bahsedeyim. Vergi yükü ne demek.?
İçme suyu ve kullanma suyu, şimdi Bergama Belediyesi vermiyor suyu, buraya değil mi? Doğal kaynaklardan geliyor. Bu ortadan kalkıyor. Hem kullanma suyu, hem içme suyu belediye şebekesinde geçerli kurallar neyse o kurallara bağlanacak. Üstelik de burada bir çırpıda şebeke döşemesi çok zor belediyelerin. 114 tane köy düşünün, birinden başlayacak öbürüne şebeke, sayaç, sayaç okuma işleri yapılacak. Bu iş yasa çıktığında başlayacak; ve mutlaka para alınacak. Belediyede uygulanan en düşük tarifenin yüzde 25’i alınacak. Bu 5 yıl böyle olacak; ya beş yıl sonra? Buna şimdi hiçbirşey denmiyor. Şimdiki duruma göre köyler beş yıl sonra bu indirimden yararlanmayacak ya da duruma o zaman bakılacak!
Yalnız su konusunda önemli bir nokta daha var. Büyükşehir belediyelerinde içme kullanma suyu görevi ilçe belediyelerinde değil, büyükşehir belediyesinde… Yani Çamavlu içmesuyu hizmeti ve tabii ki ücretleri Bergama Belediyesi’nde değil, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde olacak. Uygulanacak tarife de Bergama’dan değil İzmir’den gelecek.
İZSU, İzmir Su İdaresi biliyorsunuz, İSKİ İstanbul Kanalizasyon İdaresi gibi, Bergama’nın 114 köyünün, Kınık’ın bilmem kaç köyünün, Ödemiş’in, Tire’nin, Kiraz’ın köyleri, Çeşme’nin, Urla’nın, Karşıyaka’nın, Bornova’nın bütün su hizmetini karşılayacak. Bu yasa çıkarsa, Bergamalılar da su hizmetini kendi belediyelerinden değil büyükşehirin İZSU kuruluşundan satın alacaklar.
Bergama Belediyesi’nin yetkisi yok, Aliağa Belediyesi’nin yetkisi yok, Kınık Belediyesi’nin yetkisi yok, su hizmeti İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İZSU’su tarafından verilecek. Dolayısıyla tarifeyi de İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi belirleyecek, o tarifeden artık buraya ne düşerse o ödenmeye başlanacak.
Büyük şehirlerde yaşayanlar bilirler, su çok pahalı hale geldi. Ben hatırlıyorum kendi çocukluğumdan. Evde hiç su parasının konuşulduğuna tanık olmamıştım. Elektrik parası konuşulurdu evde, “fatura çok geldi söndürün ışıkları” diye ama su parasını hiç konuşmazdık. Şimdi büyükşehir merkezlerinde yaşayanlar, Karşıyaka, Bornova oralarda vardır, ya da İstanbul gibi büyükşehirlerde evlerde bu çok konuşulur. ‘Sana kaç lira geldi bana bu ay 24 lira geldi, sana kaç geldi valla bize 60 lira geldi, hadi siz 2 kişisiniz de biz 5 kişiyiz’ …. Hanehalkının bütçesinde yük oluşturan harcamalar bunlar.
Bunun bir başka tarafı da var. Su patladı, akmadı ya da başka bir problem oldu, köy muhtarı üzerinden problemi çözemezsin, İl Genel Meclisi Üyesi üzerinden de problemi çözemezsin. Çünkü hazırlanan yasa, köy muhtarı gibi İl Genel Meclisi’ni de kaldırıyor. Bergama Belediyesi’nden almış su hizmetini, oradan da çözemezsin. Köylülerin su dertlerini çözmek için İzmir’e Alsancak’a doğru uzanması lazım. Bütün bunlar hizmeti kurma bakımından çok zorlaştırıyor hayatı, bu hizmetin İzmir gibi Bergama gibi büyük yerlerde verilebilmesi kolay işler değil.
Bir yandan hayat pahalılığı geleceği kanısındayız biz, bir yandan da köylünün aksayan hizmetin hesabını soramayacağı kanısındayız. Kim görmüş ki büyükşehir belediye başkanını sokakta? Aradığında kolayca ulaşıveren mi var? İstanbul’u düşünün! Kadir Topbaş’ı sokakta görmek ne mümkün? Büyükşehir belediye başkanları bakanlardan daha ulaşılmaz durumda.
Burası benim yöremse, yönetiminde bulunma hakkım olmalı. Ama ben 1000 köyden –pardon mahalleden- biri olarak kendi köyümün hakkını İzmir Büyükşehir Belediyesi nezdinde nasıl kovalayacağım? Yetkililere nasıl erişeceğim? Aramızda neredeyse hiçbir bağlantı kurmamışsın!
Bu durumu, demokrasi açısından da problemli görüyoruz. İnsanların kendi kendini yönetme ilkesini ortadan kaldırıyor bu kanun. İktidar partisinin yerel yönetimleri güçlendireceğim deyip deyip yaptığı şey bu oldu. İktidar bu yasa ile yönetimi halktan çok uzağa kaydırdı.
Hükümet yetkilileri, sıraladığımız bu sakıncalara karşı diyorlar ki: “Ama toprakların değeri artacak, o toprağın değer artışı köylüyü zenginleştirecek.” Bunu beraberce konuşalım nasıl zenginleştirecek?
Biz kurban bayramında kesecek hayvan bulamadık angus ithal ettik, geçenlerde saman ithal ettik. Kozak’ta çamfıstığı ölüyor, bunu nasıl önleriz diyoruz kimsenin sesi çıkmıyor, börülcede bile hastalık var. Siz benden daha iyi biliyorsunuz, toprakta tarım ahılda hayvan para etmiyor. Diyelim ki buranın toprağı değerlendi, ben kendimi geçindiremiyorsam bu toprağı satacağım. Bunun üzerine biz 2 şey olacağını tahmin ediyoruz. Bir toprağını satan köylü geçimini sağlamak için göçecek, yani ata yurdunu bırakacak şehirlere doğru gidecek. İki köylerdeki mülk el değiştirecek. Peki kim alacak? Parası olan alacak. Türkiye’de yerli ve yabancıya her şey eşit; o zaman burada tarım yapmak için değil, yaylanın güzel havasını göreyim diye buraya bir otel yapmak için adamın biri gelecek. Çünkü büyükşehir toprağı buralar artık tarım toprağı olarak falan görülmesin!
Köy Toprağı Vatan Toprağıdır
Mülkiyetin el değiştirmesinden endişe ediyoruz. Nüfusun kendini besleyememe nedeniyle zorunlu göçü gibi bir şeyle karşı karşıya kalmaktan, köylerin boşaltılmasından, bundan da çok endişe ediyoruz.
Endişemizin bu tarafı vatanla ilgili. Köy dediğin yer aynı zamanda tabii servetin bulunduğu yerdir. Köyde maden var, köy alanı dediğin sadece burası değil, köy sınırları bir sürü boş araziyi kapsıyor. Maden var, su kaynakları var, orman var ve tabii toprak var; bitki örtüsü altıyla üstüyle. Bu bizim tabii servetimiz. Köylü burada hem ata toprağının hem vatan toprağının bekçisidir. Köylü buradan iktisadi zor kullanılarak uzaklaştırılırsa, buralar ranta açılırsa, zenginlik hesapsızca el değiştirirse, bu tabii servetlerin korumasını kim yapacak?
Bergama’nın Çamavlu köyünü örnek olarak vereceğiz, madenlerin meralara, toprağa, suya ve hatta havaya ne yaptığı malum. Taşocaklarının ne yaptığı malum. Belki aramızdan beşimizi, onumuzu orada istihdam ediyor. Ama işini bitirip gittiği zaman ne toprak kalıyor ne istihdam, bu yörede çok yaşadık biz bunu. Bu nedenle ata toprağı, kadim toprak, köylü toprağı ama aynı zamanda vatan toprağı… Tabii servetlerin, doğanın korunması da bu yasayla tehlikeye giriyor.
Biz, bütün bu argümanlarla yapılmaya çalışılan yanlışı durdurmaya çalıştık.
Nerede mesafe aldığımızı sorarsanız, bir tek yerde diyebilirim. Emlak vergisinden muafiyet konusunda mesafe aldık. Hükümetin getirdiği ilk teklifte mahalle yapılan köylerden 5 yıl süre ile emlak vergisi alınmaz hükmü yoktu. Diyorum ki keşke bu kadar ısrar etmeseydik hiç olmazsa ne kadar acı bir hazırlık yaptıklarını görürdük. Şimdi 5 yıl almıyoruz, beş yıl sonra bakarız denecek. Belki de bazı kimseler, bu 5 yıllık ertelemeyle avunacaklar.
Sözünü ettiğim bu uygulamayı, memleketin 29 ilinde yapıyorlar, 29 ilin içinde İzmir var bu yüzden buralar için yakıcı oldu. İstanbul, Ankara, Balıkesir, Manisa, Adana, Mersin, Diyarbakır, Urfa, Samsun, Mardin ve diğer illerle 29 ile çıkıyor uygulama alanı. Bu 29 il kısmen Türkiye’nin 52 iline göre daha zengin ili diyebilirim.
Etnik Ayrılıkçılığı Güçlendirmek…
Bir sonucu daha var tabii yasanın. Diyarbakır, Van ve Mardin’de de uygulanacak bu model. Bu illeri akıla getirince, hesaplar daha da tam çıkıyor ortaya. Mardin biliyorsunuz AKP’li bir belediye, hesapları yaptığınız zaman Mardin’i BDP’nin alacağı çıkıyor ortaya. Van BDP’li, yeni modelde daha güçlü şekilde bu partinin oluyor. Diyarbakır zaten biliyorsunuz BDP’nin yine BDP alıyor. Öyle bir şey ortaya çıkıyor ki, Güney Doğu Anadolu illerinde Kürt milliyetçiliği yapan partiler güçleniyor. Biz buralarda hizmeti aksatırız diyoruz ama Güney Doğu söz konusu olunca orada acaba neler aksar? Anadilde eğitim, anadilde savunma, anadilde yönetim isteyenlere, büyük illerin yönetimini teslim edeceksiniz. Bunlar, çevrelerindeki daha küçük illeri de peşlerinde sürükleyebileceklerdir. O halde, Türkiye’nin birliği bütünlüğü bakımından Türkiye’nin önüne önemli sorunlar çıkmayacak mıdır?
Buna neresinden baksanız akıl karı değil. Peki hükümet bunu neden yapıyor? Hizmet aksıyor, hayat pahalılaşıyor, tabii servet korunmaz hale geliyor, Güney Doğu’da böyle bir sorun çıkıyor, bütün bunlar ortada iken Hükümet bu işi neden yapıyor?
Genel olarak verdikleri cevap şu: Hizmet de aksamaz, hayat da pahalılaşmaz, etnik ayrılıktan da zarar gelmez; endişe etmeyin! Bu sözler bizim uyarılarımızı hiç dikkate almadıklarını gösteriyor. İyi, duymayabilirler; ama neden?
Başkanlık Rejimi İçin…
Bu sistemle beraber öyle anlaşılıyor ki, hükümetin yapmak istediği başka bir şey var. Başkanlık rejimi kurmak. Bunu sayın başbakan söyledi: “başkanlık sistemi istiyorum” dedi. Bu, ancak, Anayasa değişikliği ile yapılabilecek bir şey. Anayasa’da bu değişiklik için önerileri var.
Başkanlık rejiminin bir özelliği var. Yukarıya Başkanlık Rejimi’ni getiriyorsan, aşağıya taşraya eyalet sistemi getireceksin. Bu böyledir; ben istiyorum istemiyorum meselesi değildir. Başkanlık sistemi memleket topraklarında eyalet sistemini gerektiren bir rejimdir. Bunu sayın başbakana sordular, dediler ki “sayın başbakan, başkanlık sistemi diyorsunuz ama bu federasyon gerektiriyor Türkiye’de?”. Başbakan şu cevabı verdi, “Eee ne yani gerektiriyorsa gerektiriyor, üstü kaval altı şişhane olacak değil ya!” Buradan şunu çıkarıyoruz sayın başbakan “federasyonsa federasyon” diyor.
Türkiye’ye başkanlık rejimi, memlekete federasyon sistemi iyi çözüm değildir. O nedenle de buna adım atma tasarısı olan bu kanuna karşı yapabildiğimiz kadar gücümüz yettiği kadar mücadele ettik.
Ama biliyorsunuz en sonunda “kabul edenler etmeyenler” oylamaya gelince ağır ekseriyet var, onların dediği geçiyor. Zaten görmüyorlar duymuyorlar, sen ne dersen de bildikleri yolda gidiyorlar.
Halka Sormadan, Bilgi Vermeden Olmaz
Son olarak şunu söyleyeyim.
16.082 köye 1581 beldeye, buralarda yaşayan halka hiçbir şey sormadan tasarrufta bulunmak anti-demokratiktir. Git sandık koy, ne diyor halk sor. Bilgi ver, “bak ben böyle böyle bir şey yapıyorum şunun için yapıyorum” de ve yaptığın şeyi açıkla. Belki de hepimizi ikna edersin! Yeterli bir zaman ver, ben de gezeyim anlatayım neden karşı çıktığımı. Bu halkın oylarıyla, temsilcileri olarak görevlendirildim. Görevimi yapmamı engelleme!
Bu kanun tasarısı Parlamentoya 8 Ekim günü geldi. Görüşmelere geçmeden önce en az 48 saat bekleme zorunluluğu var, herkes konuya hazırlansın amacıyla. Hükümet tarafının acelesi çoktu; 48. Saat doldu, bizi görüşmeye çağırdı.
10 Ekim 21 Ekim arası alt komisyon yalap şalap bitti, günde 18 saat çalışma ile. Genel Kurula getirdiler Kurban Bayramı’ndan hemen sonra ve 12 Kasım sabaha karşı saat altıbuçukta bitti çalışmalar. Pazar günü 14.00’te başladık, pazartesi sabah altıbuçukta çıktık genel kuruldan. Memleketin başına dert olacak bir kanun, “hadi hadi çabuk” naraları içinde çıktı. 10 Ekim – 12 Kasım, 1 ay, bu bir ayın içersinde TBMM görüşmelerini bile adam gibi yapamıyorsun, çıkıp seçmene, memlekete nasıl anlatacaksın? Bunu söyledik, o kadar çok insanın hayatını etkiliyor sormak zorundayız: Bu tüzel kişilikler dursun mu kalksın mı? Emlak vergisi uygulansın mı uygulanmasın mı? İçme suyunu sen büyük şehirden almak ister misin istemez misin? Ve diğer konular…. Konuşalım, bunları televizyonlarda konuşalım, köylerde konuşalım… Asla yanaşmadılar….
Yasa Cumhurbaşkanında… Geri Çevirmezse Anayasa Mahkemesi’ne Başvuru Yolu Var
Bu tasarı gizli saklı içinde, dedikodular arasında başladı, acele içinde çıktı. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı’nda. TBMM’ndeki süreç bitti. Bizim genel merkez yöneticilerimiz Cumhurbaşkanı’ndan Perşembe günü için randevu aldı. Belediye başkanlarıyla beraber bir heyet oluşturuldu. Ziyarette, özellikle köy tüzel kişiliklerinin ve belde belediyelerinin kaldırılmasına “doğru değil, bir fırsat daha ver”, yasayı geri gönder, Meclis yeniden görüşsün demek için... Cumhurbaşkanı’ndan bir haber yok daha ama Cumhurbaşkanı ile hükümetin kafası bir! Ben hiç sanmıyorum geri çevireceğini…
Cumhurbaşkanı onaylarsa, önümüzde Anayasa Mahkemesi yolu var. Anayasa Mahkemesi’nin de kafası Cumhurbaşkanı ve Hükümetle bir. Dilerim hukuka bağlılık Anayasa Mahkemesi’nde henüz o kadar ölmemiştir, çünkü çok Anayasa’ya aykırılık var bu yasada.
Bütün bu manzara karşısında en etkili yol, köye gelmekti. Yani herkesin şapkasını önüne koyup “benim işime geliyor mu gelmiyor mu” diye bakması için bilgi sahibi olması gerek. Bu işe herkesin köy açısından işime geliyor mu? İl açısından işime geliyor mu? Vatan açısından işime geliyor mu? Sormak gerek. Ama sorabilmek için de konuyla ilgili bilgi sahibi olmak gerek.
Benim sorumluluğum, kendilerini temsil yetkisi aldığım sizlere durumu ve başlıca bilgileri aktarmak. Aynı zamanda yanlış gördüğüm bu işe karşı durabilmek için desteğinizi istemek. Bunun için buradayım. Sizden alacağım değerlendirme ve öğütle işimi daha doğru yapacağım. Doğru işleri birlikte yapalım diye buradayım.
Teşekkür ederim.
Birgül Ayman Güler
İzmir Milletvekili, CHP Parti Meclisi Üyesi
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları