Arkadaşça Aşk

Şebnem Nur; Altı üstü güzel bir aşk yaşamak isterken; kıskanç, şüpheci, nevrotik ve kaygı bozukluğu yaşayan biri haline gelme ihtimaliniz kimi zaman olasıdır.

İlk görüşte aşk olmamıştı bizimkisi...
Öylece tanıyıp, yakınlık hissetmiştim sadece...
Hatta uzun zaman aklımda bile yoktu...
Ama onun yanındayken kendimi hiç kasmadım...
Ben oyum, ben buyum, onu yaparım bunu yaparım rollerine girişmedim...
Ne zaman başladığımızı bile hatıtlamıyorum şimdi...
Birbirimizin içini de iyi bildiğimizden,
Alınganlık, kırılganlık, kıskançlık da yok aramızda...
İhtiras, tutku, şehvet...
Yaşadığımız şeyin adının aşk olduğunu biliyoruz elbet...
Ama ilişkimize öyle güzel yaymışız ki bunları...
Tükenir diye hiç korkmuyoruz.

Bazen görür görmez aklımıza düşer birileri. Kendimi nasıl fark ettirsem, nasıl tanışsam, nasıl görüşsem, sevgilim olacak mı, ahan da oldu! Şimdi nasıl elimde tutsam, kıskançlık, kaçırma korkusu, nefret, kızgınlık, ayrılık...

Altı üstü güzel bir aşk yaşamak isterken; kıskanç, şüpheci, nevrotik ve kaygı bozukluğu yaşayan biri haline gelme ihtimaliniz kimi zaman olasıdır.

Ama bazen bunların hiçbirini de yaşamadan, hayatınızın doğal akışında, hayatınıza giren biri, size çok daha güzel anlar yaşatabilir. Evet en başlarda pek de tutku yoktur. Kendinizi sarhoş ya da sersemlemiş hissetmiyor da olabilirsiniz. Ama zaten sarhoşluğun da süresinin kalıcı olmasını isteyen “ruhen sağlıklı” birisi de yoktur değil mi?

Hem böyle bir durumun sonrası da, baş ağrıları ve depresif bir ruh hali demek değil midir? Oysa arkadaş olarak hayatınıza kabul ettiğiniz ve aranızda güzel de bir bağ kurduğunuz biriyle, tamamlayıcılığı çok daha fazla bir birliktelik mümkündür.

Çünkü kimi zaman, sevgiliniz olan kişinin “arkadaş” yönünü beğenmeyebilirsiniz. Herhangi bir sorununuz karşısında dertleşmek için kapısını çaldığınız kişi o olmayabilir.

Sadece ‘sevgili’ olduğunuz biriyle belli bir süre sonra ilişki tekdüze veya bir iki sığ amaç için yaşanıyor olabilir.

Oysa hayat, her yönüyle paylaşılması gereken süreçler içeren ve doğal yaşanması gereken bir akıştır.

Bu akışta, açılmayan telefonlar, dönülmeyen çağrılar, mavi tıktan yoksun mesajlar, yersiz kıskançlıklar, aşk acısı saçmalığına pek de yer ayrılmamalıdır.