loading
close
SON DAKİKALAR

Ne İstediğini Bilmek

Şebnem Nur
Tarih: 09.04.2022
Köşe: Psikolog'dan denemeler
Kaynak: wwww.istanbulgercegi.com

Şebnem Nur; Kadının bir numaralı görevi, kendisini korumaktır. Evlilik, hayatındaki kocaman bir eşiktir. İşi, mesleği, sosyal konumu bu durumda pek de kimsenin umrunda olmaz. Maksat, evlilik ve sonrasında; önce kendi yüzünü, sonra ailesinin, daha sonra da sülalesininkini kara çıkartmamaktır.

Üniversiteyi şehir dışında kazandım.
Hayatımda ilk defa ailemden uzakta bir hayatım olacaktı.
Üç kız arkadaşımla birlikte bir eve çıktık.
Hem okul hayatı hem de ev arkadaşlığı bir hayli eğlenceliydi.
Bazen de erkek arkadaşlarımız gelirlerdi bize.
Zaman zaman da biz onlara giderdik.
Aramızda sevgili olanlar aynı eve çıktı kimi zaman.
Okulun ikinci yılında hayatıma giren kişi de aynı teklifte bulundu.
O güne kadar da bunu hiç düşünmemiştim oysa.
Karı- koca hayatı gibi mi olacaktı,
Yoksa her şey ‘sınırı’ aşmadan mı yaşanacaktı.
Bir heveslik miydi yaşamak istedikleri?
Yoksa benimle evlilik hayalleri mi vardı?
Bu işlerin doğrusu neydi?
Özel hayatımızda yaşamak istediklerimize kim karar veriyordu?
Onunla sadece iki kişiydik ama,
Sanki 83 milyon bizi izliyordu.

Kapalı toplumlarda, özellikle genç kadınlar, soyut bir cam fanusa konulurlar. Daha küçük bir kız çocuğuyken, erkeklerin ‘pek çoğunun’ ondan sadece faydalanma maksadıyla yanlarına yaklaşabileceğiyle tembihlenirler. Sevgili olmak isteyen erkeklerin ‘maksatları’ bellidir ve bu yüzden de kızların bir sevgilileri olmasına dahi izin verilmez.

Kadının bir  numaralı görevi, kendisini korumaktır. Evlilik, hayatındaki kocaman bir eşiktir. İşi, mesleği, sosyal konumu bu durumda pek de kimsenin umrunda olmaz. Maksat, evlilik ve sonrasında; önce kendi yüzünü, sonra ailesinin, daha sonra da sülalesininkini kara çıkartmamaktır.

Ancak; bu şekilde evlilik yapan bir kadın, boşanma gibi bir hataya asla düşmemelidir. Hasbelkader eşini kaybettiğinde de, her ne hikmetse dul bir kadın olur olmaz, ‘kolay kadın’ damgası yemektedir. Sanki dul kalmak, bir kadının ahlakının, iffetinin zayıflamasına sebep oluyormuş gibi.

Bu sürece kadar; bir kadının ‘kendi hayatı’ için ne istediğinin her hangi bir önemi de yoktur. Muhakkak evlenmelidir! Böyle kodlanmıştır. Flörtü, sevgilisi, sözlüsü, nişanlısı dahi hâlen bir miktar potansiyel tehlikedir. Ama o şahis ‘kocası’ olduğunda da, kocası ne isterse onu yapmak ‘zorundadır.’

Adamı düşman gibi görüp sakınmaya çalışmaktan, kayıtsız şartsız itaate geçiş; bir düğün merasimiyle olur çoğunlukla.

Kız çocuğu, daha küçük yaşlardan itibaren ‘düğün’ hikayeleri de dinler kimi zaman. Kapıda bekleyen dünürler, hastaneye kaldırılanlar, üç gün yürüyemeyenler, eve yollananlar!

Sırat köprüsünden geçip cennete varmak bile çok daha kolaydır.

Genel kabul görmüş ama tamamı yanlış olan bu bilgilerle yetişen bir kız çocuğu; toplumun ona biçtiği hayat sürecini ve rolu kabul etmesi gerektiğini de zanneder kimi zaman.

Bu yüzden ‘gerçekten’ ne istediğini bilmez, hatta düşünemez bile. Kendi bedenini, isteklerini, arzularını ve yaşadığı hayatı sorgulayamaz.

Kendine ait olmayan kararlara boyun eğer böylelikle. Öyle olunca da; ya zevkten mahrum bir evlilik hayatı ya kürtaja zolanmış bir ilişki, yahut sokağa terk etmek zorunda kaldığı bir evlat ya da geçmişinin izlerini jinekolog kapısında silmeye çalışan kadın- kızlarla doluverir çevremiz. 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları