Ünlü Sevgilim
Şebnem Nur; Hayranı olduğum nadir isimlerden biriyle ‘birebir’ buluşmam vardı! Hayatta bir şeyler başarma hevesi kokan cümleler yanında, gençliğin yarı toy üslubuyla sohbet sürüp gitti. Pot kırmadım, saçma laflar etmedim.
Nadiren düzenlediği imza günlerinden birinde tanıştık.
Diğer tüm hayranları gibi, elimde ‘eseri’ ile imza sıramı bekliyordum.
Sıra bana geldiğinde adımı söyleyip,
Eserini, imzalaması için ona uzattım.
Havanın çok güzel olduğu mevsimlerden bir gündü.
Neşeli ve atak bir haldeydim.
“Aslında meslekdaş sayılırız.” diye bir fırlamalık yaptım.
Oysa, yayınlanmış her hangi bir eseri olmayan,
Üniversite öğrencisi bir gençtim sadece.
Bu çıkışımla, o da bu konuyla ilgili bir şeylerden bahsetti.
Ve bana eserlerimi görmek istediğini söyleyip;
Elime bir telefon numarası tutuşturdu!
Numaraya baktığımda, yardımcılarından birinin olduğunu düşünmüştüm.
Muhtemelen bana jest yapmak istemişti.
O numarayı arasam dahi, bir yardımcısı cevaplayıp;
“ Biz size döneceğiz.” diyecekti muhtemelen.
İlk başlarda aramam diye düşünmüştüm.
Ama sonra okulum yarı yıl tatiline girdiğinde;
“Hayata bir yerlerden başlamak gerek.” mottosuyla
Hareket edesim geldi veeee,
O numarayı aradım!
Bizzat, şahsen kendisiydi!..
Ve beni de hemen tanıdı.
Birkaç gün sonrasında yapacağı bir görüşme yerine beni de davet etti.
Kendime yeni kıyafetler aldım.
Buluşma yerine ondan önce gittim.
Hayranı olduğum nadir isimlerden biriyle ‘birebir’ buluşmam vardı!
Hayatta bir şeyler başarma hevesi kokan cümleler yanında, gençliğin yarı toy üslubuyla sohbet sürüp gitti.
Pot kırmadım, saçma laflar etmedim.
“Seni çok takdir ettim.” dedi.
Beni arabasıyla, gideceğim güzergah üzerinde bıraktı.
Sonrasında telefon konuşmaları...
Ekranda gördüğümden biraz daha farklı, ama Tamamen kendisiydi şu an tanıdığım kişi.
Önceleri ima ettiği ilgisini yanlış anlıyorum sandım.
Ama sonra ‘itiraf’ etti.
Olur muydu ki?
Yıllardır hayran hayran izlediğim kişi...
Basına yansımasa da flörtü, sevgilisi yok muydu?
Yalnızmış...
Yüzüm, gözlerinin önünden gitmiyormuş...
İnandım sonra ona,
Dediği gibi olduğunu hissettim.
Ama korktum da bir yandan.
Nasıl olacaktı?
Kızdım da sonra ona.
Böyle bir şeyi nasıl düşünürsün, dedim.
Bir- iki buluşma,
Üç- beş telefon konuşmasıyla beni ne kadar tanıdın?
“Sevdim.”
Sonra tüm o duvarlar ortadan kalktı.
Ünlü- hayran diyaloğu değildi aramızda olan.
Pek çok insan tanıyordu.
Her istediği kişiye ulaşabiliyordu.
Ünlü arkadaşları vardı, ‘haliyle’.
Gene ekranlarda onu izliyordum ama,
Bu sefer benim sevgilimdi.
Egosu şişkin konuştuğunda kızardım ona.
“Bana, hayranınmışım gibi muamele yapma.”
Herkes onu pohpohlar, ayılır bayılır, yücelttikçe yüceltirken;
Ben sadece ‘sevgilim’ diye gördüm.
Sıradan hissettirdim kendisini.
Onu mu özlemişti?
Kendisini ‘sıradan’ hissettiren birini seçmek istemişti belki de.
Duyulmayalım, görülmeyelim dedim.
Eğer öğrenilmiş olsaydık,
Mahalle dedikodusundan çok daha büyüğü gelecekti başımıza.
Bir- iki arkadaşı, personeli hariç kimse duymadı.
Herkesin, merakla beklediği eserleri yanıbaşımda yarattı.
Uğur da getirdim ona kanımca.
Çok başka, çok farklı ve çok şanslı bir yaşanmışlık!
Özellikle bir şeyler öğretmese de;
Çok şey öğrendim ondan.
İyi ki yaşadık,
İyi ki yaşattı!..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları