loading
close
SON DAKİKALAR

Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü sağlayan antlaşma: Lozan

Sinan Meydan
Tarih: 09.08.2023
Kaynak: Sinan Meydan - Cumhuriyet

Sinan Meydan; Sonuç olarak Batı başkentlerinde hazırlanan ve Sevr Antlaşması ile son şeklini alan Türkiye’yi “dinsel” ve “etnik” olarak parçalama planı, Lozan’da ortadan kaldırıldı.

“Bu antlaşma Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın yıkılışını bildirir bir belgedir…” (Atatürk, 1927)

Tam bağımsız, laik ve üniter Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Barış Antlaşması’nın eseridir. Lozan’da tam bağımsızlık ve laiklik konularını geçtiğimiz haftalarda açıklamıştım. Bu hafta ise Lozan’da Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün (üniter devlet) nasıl sağladığını anlatacağım. 

Bilindiği gibi DisneyErmeni lobisinin baskısıyla Atatürk dizisini yayımlamaktan vazgeçti. İlginçtir! Aslında Ermeni lobisinin Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti karşıtlığı da Lozan’da Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün sağlanmasıyla yakından ilişkilidir. 

Şöyle ki: 

LOZAN’DA AZINLIKLAR TARTIŞMASI

Türkiye Lozan’da azınlık hakları konusunda “mutlak eşitlik” istedi. Misak-ı Milli’nin 5. maddesi bu eşitlik isteğini çok açık biçimde yansıtıyordu. Söz konusu maddede “(Türkiye’deki) azınlıkların hakları, civar ülkelerdeki Müslüman halkın aynı haklardan yararlanmaları güvencesiyle tarafımızdan teyit ve temin edilecektir” deniliyordu. Buna karşın Müttefikler Lozan’da Türkiye’deki azınlıkların, Osmanlı’dan gelen eski ayrıcalıklarını korumaları yanında, yeni bazı ayrıcalıklar da istediler. Buna göre;

1- Türkiye, azınlıkları da kapsayan genel af ilan etmelidir.

2- Türkiye’deki azınlıklar belli bir miktar vergi karşılığında askerlik yapmamalıdır.

3- Türkiye’deki azınlıklar aile hukukunda, kendi kilise hukuklarına bağlı olmalıdır.

4- Türkiye’deki azınlık haklarını denetlemek için uluslararası bir yapı oluşturulmadır.

5- Anadolu’da bir “Ermeni yurdu” kurulmalı ve 700 bin Ermeni Anadolu’ya yerleştirilmelidir.

 Lozan’da müttefiklerin bu aşırı taleplerine karşı İsmet Paşa, azınlık hakları konusunda Ankara’da hazırlanmış uzun bir muhtıra metnini Fransızca olarak okudu. Büyük devletlerin azınlıkları kullanarak Osmanlı’nın içişlerine karıştığını anlattı. İsmet Paşa, muhtırasını üç istekle bitirdi:

1. Dış kışkırtmalar kesilmelidir.

2. Türk-Rum ahali mübadele edilmelidir.

3. Diğer azınlıklar hakkında Türk liberal siyasetinin verdiği güvence ile yetinilmelidir. 

Bunun üzerine Lord Curzon, Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne üye olmasını ve Türkiye’deki azınlık haklarını Milletler Cemiyeti’nin denetlemesini önerdi. İsmet Paşa, “egemenliğe aykırı” bulduğu bu öneriyi de reddetti. Curzon, elleri temiz olan milletlerin üyelikten çekinmeyeceğini söyleyince İsmet Paşa, “Bizim ellerimiz bilhassa temizdir. Milletler Cemiyeti’ne barış yapıldıktan sonra gireriz” diyerek Curzon’a unutamayacağı bir ders verdi. (Karacan, s.160)

Sevr Antlaşması’nın 145-148. maddelerde geçen “soy, dil ve din azınlıkları” kavramını Lord Curzon Lozan’da yeniden gündeme getirdi. 

Türk heyeti Lozan’da “Müslüman azınlık” kavramını şiddetle reddetti. 9 Ocak 1923 oturumunda İsmet Paşa, bu konudaki son sözünü söyledi: “Türkiye’de hiçbir Müslüman azınlık yoktur. Çünkü teorik olarak olduğu gibi uygulamada da Müslüman nüfusun çeşitli unsurları arasında hiçbir ayrım gözetilmemektir” dedi. İsmet Paşa’nın bu kesin tavrından sonra bu konu bir daha gündeme gelmedi. 

Lozan Antlaşması’nın 39. maddesine göre Türkiye’de Müslüman olmayan Türk uyruklu yurttaşlar, Müslüman olan Türk uyruklu yurttaşlarla eşit medeni ve siyasi haklara sahip olacaktır. Yani “Bütün Türk halkı din farkı gözetilmeksizin yasalar önünde eşit olacaktır.” 

Lozan’da, uluslararası hukuktaki “azınlık hakları” tanındı. 1926’da Medeni Kanun’un kabulüyle Türkiye’deki azınlıklar, “Türk vatandaşı” olup bu azınlık haklarından da vazgeçtiler.

Lozan Antlaşması’nın 45. maddesine göre “Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklarına tanınan hukuk, Yunanistan tarafından da kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlıklar için tanınmıştır.” 

Böylece Lozan’da Batı’nın azınlıklar üzerinden Türkiye’yi bölme planı etkisizleştirildiği gibi Batı Trakya’daki Türk azınlığın hakları da güvenceye alındı. 

LOZAN’DA “KÜRDİSTAN” İSTEĞİ

San Remo Konferansı’nın 19 Nisan 1920 tarihli toplantısı sonunda hazırlanan “5 Sayılı Ek Metin”le Kürdistan’ın sınırları çizilmişti. 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’nın “Kürdistan” maddeleri bu metne uygun olarak hazırlanmıştı. Bu arada ABD Başkanı W. Wilson, Ekim 1920’de hazırladığı bir haritada, Anadolu’nun kuzeydoğusunu Ermenilere, güneydoğusunu ise Kürtlere bırakıyordu. 

Sevr Antlaşması’nın “Kesim III, Kürdistan” başlıklı bölümündeki 62.-64. maddelere göre Kürdistan’a önce “özerklik” sonra “bağımsızlık” verilecekti. 62. maddeye göre Sevr Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonraki altı ay içinde İstanbul’da İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinden üçer kişilik bir komisyon toplanıp “Suriye, Irak ve Türkiye sınırının kuzeyinde Kürtlerin sayıca üstün olduğu bölgelerin yerel özerklik planını” hazırlayacaktı. 63. maddeye göre Türkiye, bu komisyonların “Özerk Kürdistan” kararını kendisine bildirildikten sonra üç ay içinde yürürlüğe koymayı kabul edecekti. 64. maddede ise açıkça “Bağımsız Kürdistan”dan söz ediliyordu. “Kürtler bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak” Milletler Cemiyeti’ne başvurursa ve Milletler Cemiyeti de bunu kabul edip Türkiye’den, “bu bağımsızlığı” kabul etmesini isterse, Türkiye bu bölgeler üzerindeki bütün haklarından vazgeçecekti. Maddenin devamında da Musul’daki Kürtlerin bu “Bağımsız Kürt Devleti”ne katılmalarına müttefiklerin hiçbir şekilde karşı çıkmayacağı belirtiliyordu.

Türkiye, Sevr’deki “Kürdistan” planını Lozan’da bozacaktı. İngiltere, özerk ve bağımsız Kürdistan tezini Lozan’da da savundu. Lozan’da azınlıklar konusu görüşülürken Curzon, Kürt konusunu gündeme getirdi. 23 Ocak 1923 tarihli görüşmelerde “Güney Kürdistan” dediği Musul vilayetinde İngiltere’nin Kürtlere özerklik vereceğini anlattı.    

İngiltere, Lozan’da Türklerle Kürtlerin iki ayrı millet olduğunu ileri sürüp Kürt özerkliğini savunurken; Türkiye, Türklerle Kürtlerin kaderlerini birleştirmiş bir millet olduğunu savundu. İsmet Paşa, Lozan’da 23 Ocak 1923 tarihli oturumda “Türkler, Kürtler birdir, dinleri, gelenekleri, emelleri birdir” dedi. 

Türkiye, Lozan sürecinde tutarlı biçimde hep Türklerle Kürtlerin birliği, bütünlüğü tezini savundu. Örneğin Dersim (Tunceli) Mebusu Diyap Ağa, 3 Kasım 1922’de TBMM’de çokça alkışlanan konuşmasında, “Dinimiz, diyanetimiz, aslımız, neslimiz hep birdir; bizim içimizde ayrılık gayrılık yoktur. İsmimiz de, dinimiz de, Allah’ımız da birdir… Hep biriz, kardeşiz…” dedi. TBMM’deki Kürt kökenli milletvekillerinden Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey de şunları söyledi: “Biz Kürtler vaktiyle Avrupa’nın Sevr paçavrasını ayaklarımız altında çiğnedik ve bütün manasıyla bize hak vermek isteyenlere iade ettik. Nasıl ki Elcezire Cephesi’nde çarpıştık, nasıl ki Türklerle beraber kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık ve ayrılmak istemedik ve istemeyiz…

Sonuçta Türkiye Lozan’da Anadolu’da “özerk” veya “bağımsız” Kürdistan projesine izin vermedi. Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle, Lozan’da, Kürdistan “elbette söz konusu edilmemiştir.” 

LOZAN’DA “ERMENİ YURDU” İSTEĞİ

10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması’na göre Türkiye, Ermenistan’ı tanıyacaktı. Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis illerinde Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınırı ABD başkanı belirleyecekti. Türkiye, Ermenistan’ın denize çıkışını ve söz konusu sınıra bitişik bütün Osmanlı topraklarını askersizleştirmeyi kabul edecekti. Ayrıca Türkiye, Ermenistan’a bırakılacak topraklar üzerindeki bütün haklarından vazgeçecekti. Ermenistan-Türkiye sınırı iki ülke tarafından belirlenemezse Müttefik devletlerce belirlenecekti. (Sevr Antlaşması, md. 88-93)

Lozan’da Lord Curzon, Sevr Antlaşması’nı hatırlatarak “Ermeni sorunu”nu gündeme getirdi; Anadolu’da Ermenilere yurt verilmesini istedi. Lozan’da ABD heyeti de Anadolu’da “Ermeni yurdu” için çaba harcadı. Lozan görüşmelerinde “Ermeni sorunu”, Ermeni Tehciri sırasındaki kayıplar ve Ermeni nüfusun yeniden Anadolu’ya yerleştirilmesi konusunda tartışmalar yaşandı.  

Lozan’a giden Türk heyetine TBMM’nin verdiği 14 talimattan ikisi kesindi. Buna göre müttefikler, “kapitülasyonların devamı” ve “Ermeni yurdu” konusunda ısrar ederlerse Türk heyeti, hükümete bile sormadan görüşmeleri sonlandırma yetkisine sahipti.  

Bu nedenle Türk heyeti Lozan’da “Ermeni istekleri” konusunda tavizsizdi. Öyle ki Türk heyeti, Lozan görüşmelerinde Ermeni heyetinin dinlenmesi isteğini protesto ederek oturumu terk etti. Bu sayede görüşme Lozan tutanaklarına geçmedi. 

İsmet Paşa, Lozan’da kendisiyle özel olarak görüşüp Türkiye içinde bir “Ermeni yurdu” isteyen Noradunkyan ve Paşalyan efendiler ile İsviçreli bir profesörü nasıl azarlayıp bu isteği nasıl reddettiğini hatıralarında ayrıntılı olarak anlatıyor. (İnönü, Hatıralar, s.350-354)  

Türk heyetinin kesin tavrı sonunda Lozan’da Batı’nın, Anadolu’da bir “Ermeni yurdu” isteği de sonuçsuz bırakıldı. Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle Lozan’da “bu sorun ortadan kaldırılmıştır.

BOĞAZLAR KOMİSYONU (BOĞAZLAR DEVLETİ)

10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması’nın 37-61. maddeleri (tam 24 madde ve ayrıca 6 maddelik bir ek madde) Boğazlar Komisyonu’nun yetkileriyle ilgilidir. Sınırları İzmit, Edremit ve Çatalca’ya uzanan Boğazlar Komisyonu, bayrağı, polis gücü olan devlet içinde devlettir. Sevr’e göre Boğazlar bölgesinde yalnız İtilaf Devletleri’nin askerleri bulundurulabilecektir. Lozan görüşmeleri devam ederken İstanbul ve Boğazlar hâlâ işgal altındadır. İngiltere, İstanbul’u ve Boğazları boşaltmak istememektedir. Lozan’da İstanbul ve Boğazlar kurtarılmıştır. Lozan Tahliye Protokolü’nde belirtildiği şekilde işgal kuvvetleri İstanbul ve Boğazlardan çekilmiştir. Lozan’da Boğazların geçiş rejimi, başkanı Türk olan bir Boğazlar Komisyonu’na bırakılırken Boğazlar Komisyonu’nun devlet içinde  devlet olma durumuna da son verilmiştir. Ayrıca Boğazlardaki uluslararası sağlık kurulu kaldırılmıştır. Türkiye bölgede 12 bin asker bulundurma hakkı kazanmıştır. Lozan’da Türkiye, Batı’nın Boğazlar devleti hayaline kesin olarak son vermiş, Boğazların egemenliğini büyük oranda ele geçirmiştir. Bu sayede 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlarda mutlak egemenlik kurulabilmiştir. 

İZMİR BÖLGESİ: 

Sevr Antlaşması 65-83 maddelerine göre (18 madde) İzmir ve civarı (Ayvalık, Alaşehir ve Selçuk üçgeni) Türkiye’den koparılıp beş yıl sonra Yunanistan’a bağlanacaktı. 9 Eylül 1922’de İzmir Türk orduları tarafından kurtarıldıktan sonra bu plan “süngünün gücüyle” bozulmuştur. Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle Lozan’da “elbette bu gibi sorunlar söz konusu bile olmamıştır.” 

Sonuç olarak Batı başkentlerinde hazırlanan ve Sevr Antlaşması ile son şeklini alan Türkiye’yi “dinsel” ve “etnik” olarak parçalama planı, Lozan’da ortadan kaldırıldı. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü Lozan’da sağlandı, Türkiye üniter bir devlet olarak Lozan’da doğdu. Bu nedenledir ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünden, üniter yapısından rahatsız olan çevreler, Lozan’dan ve Lozan’ı yapanlardan da rahatsızdır.


Seçilmiş Kaynaklar: Seha L. Meray, Lausanne Konferansı 1922-1923, Konferans Görüşmelerinin Tutanakları ve Belgeler, Büyükçekmece Belediyesi Kültür Yayınları, 3 cilt, İstanbul 2013; Ali Naci Karacan, Lozan, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2018; İsmet İnönü, Hatıralar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2009. Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) NutukSevr ve Lozan Antlaşmaları.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları