30 Ağustos uyanışında FETÖ - PKK - IŞİD - PYD emperyal ürünleri..
Şükran Soner: Zafer Bayramı’nın çoğunluk yıllarda uyduruk gerekçelerle kutlanmaması adına yaşatılmış onca yasaklardan sonra, Türkiye’nin emperyal çıkarlar adına acımasızca sıkıştırıldığı bir süreçte, var olma, yaşam koşulları dayatmasında, en tepeden vatandaşlık kimliği olan her bireye, dahası ülkemize sığınmış milyonlara.. zorunluluk olan değerlerimize sarılma günleri..
30 Ağustos sabahına, Saray, Tekadam rejimine en sadık medya kanalları bile beklenmedik sayılabilecek Zafer Bayramı’nın en azından anlamını reddetmeyen yayın akışları ile girmeden edemediler. Ülkemizin, çocuklarımızın geleceğini, kurtuluş, kuruluş savaşları destanları, Atatürk devrimleri laik Cumhuriyet kazanımlarının tehdit altında olmasının bilincine varmış milyonların sokaklardaki coşkusu muhteşemdi..
Şaka değil genç kuşakların yaşam süreçlerini, bizlerin en baskın son 17 yılına el konulmuş olarak, “aç parantez, kapa parantez” olarak ilan edilmiş tüm değerleri, kazanımları ile yok sayılmaya çalışılan Cumhuriyet kazanımları söz konusu.. Zafer Bayramı’nın çoğunluk yıllarda uyduruk gerekçelerle kutlanmaması adına yaşatılmış onca yasaklardan sonra, Türkiye’nin emperyal çıkarlar adına acımasızca sıkıştırıldığı bir süreçte, var olma, yaşam koşulları dayatmasında, en tepeden vatandaşlık kimliği olan her bireye, dahası ülkemize sığınmış milyonlara.. zorunluluk olan değerlerimize sarılma günleri..
***
Gönüllülük üzerinden görkemli, anlamına uygun kutlama iradesi ile sokaklara, anlam katacak her etkinliğe dökülen milyonların 30 Ağustos’un anlamına ilişkin bilinçli duruşları, uyanışları çok daha değerli. Kamerada söz hakkı yakalayanların 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın anlamına ilişkin uyanışları gerçekten muhteşem.. Diyanet’in yok sayması, hutbe yayımlamayı atlaması öfkesiz, kinayeli serzenişle “unutmuş olabilirler, gecikmeden uyarıları dikkate alabilseler..” türünden cümlelerle uyarı konusu yapılıyor.. Kurtuluş Savaşı destanının yazılmasında en olumsuz koşullarda bu ülkenin tüm vatandaşlarının, en yoksul, en çaresiz koşullarda, kadınları, çocukları ile, ırk, inanç ayırımcılığı yapılmaksızın, gönüllü katkıları, kahramanlıklarından örneklerle sıralanıyor..
***
Daha da anlamlısı 30 Ağustos üzerinden, günümüz gündemine geçişleri, uyarıcı dersler çıkarabilme çabaları.. Ülkemizin, kuşkusuz asla aynısı olamayacak koşullarda ama emperyalizmin günümüz gündemi, çıkarları üzerinden sıkıştırıldığı gelişmelere ilişkin, ulaşabildikleri doğru olduklarına inandıkları sonuçlara dönük görüşler açıklamalarındaki yarışları..
Elbette siyasal, toplumsal kimlikleri, örgüt sorumlulukları, aydınlanma bilinçleri olanlar için, eşyanın tabiatına, sorumluluklarına ilişkin bir durum, olması gereken bu. Sevindirici olanı, dikkatinize de sunmak isterim, en yandaş medyada var olma yarışındakilerin, örgütlenmelerin sorumlu yöneticilerinin de, galiba ellerinde olmadan, gelişen yeni reflekslerine dikkatinizi çekmek isterim. Sadakatinden kuşku duyulmaması adına bir sürü açıklama yaptıktan sonra, ellerindeki verilere dayalı konuşmak gereğini duydukları noktalar, boyutlar, satır araları arttıkça artar gibi bir durum söz konusu oluyor..
Ya işin içinde oldukları için söyleyemedikleri, bizden çok bildikleri ve kaygı duydukları gelişmelerde bir patlama var. Ya da sonsuza kadar yandaşlığın sürebileceği maddi koşullar tepetaklak. Kaçınılmaz gelişmeler üzerinden verilen bilgilerin cümleleri ile saf değiştirmiş konumlara bile düşebiliyorlar.. Haydi Memur-Sen’in acınılası düştüğü konumda, bir bir borçlu olduğu örgütlülüğünün var oluşunun gerçekliğinde imzalayamadığı sözleşme masası metninin, aslında varılmış kimi çalışma koşulları iyileştirmelerini de kaybetmiş olarak tahkim sisteminden çıkan sözleşme metni karşısında, “Biz imzalayamazdık, yargı karar verdi..” demenin ötesinde bir çıkışı, çaresi yok.
Saraya en yakın uzman yorumcuların ağızlarından çıkan, “işin bu tarafı da var, o da çok doğru ve anlamlı sorun, gerçek..” cümlelerinin, bire bir işten, görevlerinden atılmalarına sebep olmamak adına, ayrıntılarına girmeden artık çok sık tanıklık etmekte olduğumuzu anımsatmakla yetinmeliyim..
Günümüzün sıcak ve bizi çok ilgilendiren gündemine ilişkin, sınır boyu güvenlik adına sıkıştırılmamızın, sıcak savaşın bataklığına çekilmemiz tuzakları üzerinden ağızlardan artık çok sık çıkan sözler içinde, en çok duyulan örnekler içinde PYD-IŞİD, PKK-FETO ilişkilerinin kaçınılmazlığından somut örnekler, tahterevalli ilişkileri de var ki.. Önümüzdeki sıcak gelişmeler, gündemler üzerinden çok sık sorgulamak, tartışmak konumunda olacağız..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları