loading
close
SON DAKİKALAR

68’lilerin damarına basmak akıl işi mi?

Şükran Soner
Tarih: 01.07.2023
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Biz, 1970’li yıllardan günümüze, bayramlarımızın tümünde cezaevleri kapılarının önünde olmayı ya da cezaevlerine kartlar yollamayı alışkanlık etmiş mazoşistlerdeniz. Şaşkınlıklarımız akılsız gibi gelen doz patlamalarından.

Bayramın bıktırıcı aynı haberlerinden kaçmak adına TRT 1’i dinler oldum. Fransa, polisin öldürdüğü bir yabancı genç üzerinden yine yangın yerine döndü. Fransa’da Almanya’da yaşananlardan çok farklı tonlarda olsa da bizim 68’liler ile onlarınkilerin reddedilemeyecek ortak damarları var. 1964’lerden, öğrencilik yıllarımdan yani, Harun Karadeniz ile birlikte İTÜ çatısı altından tanıdığım Mete Akalın’la bir ömür boyu çok fazla ortak toplumsal olayların içinden geçtik.

Elden geldiğince habercilik sınırları içinde kalmaya çaba gösterirken meslek örgütlenmelerinin, mühendisliklerin her alanına bulaşmak zorunda kalmış olarak YouTube’dan yayıma giren son söyleşimizde, inşaat mühendisliğinin ilk kadın yöneticisi olarak Füsun Sümer’le birlikte, “Deprem, yine deprem, hep deprem” başlığının içini doldurmaya çalıştık. Son telefonu ise dün şehirde kalmış olanların katılımıyla tutuklanan gazeteci arkadaşımız Merdan Yanardağ’ın televizyonu önünde yapılacak protesto toplantısı için aldım.

Doğrusu bayramdan bir gün öncesine yapılan sorgu çağrısından, tutuklanacağı kokusunu almıştım. Çoğunluk ise sahte belgeler üzerinden tutuklama olamayacağı öngörüsü ile bayram öncesi barış adımı olarak değerlendirmişler, elbette bir o kadar da düş kırıklığına uğramışlar. Gelebilenlerle sürekli buluşma girişimlerini, sorumlu meslek örgütlülükleri odaklı, sürekli yapmayı seçmişler.

Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Yunanistan, ne kadar acımasız önlemler alsalar, göçmenlerin çok yüksek sayılarla sularda boğulmalarına seyirci kalsalar da Türkiye’den sonra göçlerden görece en ağır bedeller ödemek zorunda kalanlar arasında olmaktan kurtulamıyorlar. Bu da öyle ya da böyle bir biçimde var olan iktidarlarının acımasızca, revasız icraatları ile doğru orantılı olarak göçmen sorunlarından beslenen çatışmalara, yeniden yeniden 68’in ruhunun hortlatılıyor olmasına gebe olaylarla yüzleşiveriyorlar.

Bizden ayrışan 68’in ruhuna gelince onlarda sık sık alevlerin çabuk yanıp çabuk sönüvermeleri.. Bizdekilerde ise acımasız otoriterliğin baskısında durup durup patladığında onlarınkinden çok daha yerel yapıda uzun soluklu, güçlü patlamalar olarak yaşanmasıyla toplumsal köklü değişimlere de basamak olabilmeleri...

***

Akıl, mantık yaşanmışlıklardan ders çıkarmayı gerektirir değil mi? Tek adam rejiminin en güçlü son travması Gezi olaylarıydı. Yine akıl ile mantık ders çıkarılmış olmasını bekliyor. Yazılmış, birbirinden çirkin yalanlarla beslenmiş senaryoların bir daha bir daha yazılması yerine, iktidar erkine en çok nefes aldıracak gerçek hukuk arayışı olamasa da yalanlar üzerinden cezaevleri, işkenceler süreçlerinden yavaşa yavaş vazgeçileceği sonucuna varmak istiyor. Düşmemek için bisikletine fren yapamayan sürücünün yüreğindeki derin korku, travmayı unutmak istiyor.

Olmuyor, olamıyor, cezaevlerinden ancak cenazeleri çıkarılabilen, ülkemizin çok zorlu yetiştirdiği uzman komutanların cenaze törenlerinde, dar kadrolu tanıklıklarla yapılabilen törenlere izin veriliyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bu yılki Kurban Bayramı kutlama mesajı da basın özgürlüğü adına utanç belgesi sayılabilir. İçerideki ile dışarıdaki arkadaşlarımızın bayramlarının kutlanmasıyla yetiniliyor. Saymayı bizim yerimize evrensel basın özgürlüklerine ilişkin raporlar yapıyor. Ülkemiz dünyanın gazetecisinin özgürlüklerini en ağır katletmekte olan ülke rekorunda tersten başı çekmeyi sürdürüyor.

Biz, 1970’li yıllardan günümüze, bayramlarımızın tümünde cezaevleri kapılarının önünde olmayı ya da cezaevlerine kartlar yollamayı alışkanlık etmiş mazoşistlerdeniz. Şaşkınlıklarımız akılsız gibi gelen doz patlamalarından...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları