Açlıktan ölen mi var ki?
Şükran Soner; Bizdeki enerji zamları dünya ortalamasının 5 katına çıkmış. Düşünce özgürlüğünün, hukukun işlemesine ilişkin evrensel kayıtlarda ise 144 ülke arasında sondan 136. ülke imişiz..
İster inanın isterseniz inanmayın, kendiniz de doğrulayabilirsiniz.. Yıl 1970, bilim insanlarımızın beslenme üzerinden en önde gelen uzmanlarının uzun araştırmalarının sonucu ortaya çıkmış sonuçlar üzerinden, o günlerde çekçekler olmadığı için bavullarla taşımak zorunda kaldığım kitapları taşımakla yetinmemiş, elimden gelen ciddiyetle okumuş, notlar almışım. İstanbul’un çocuklarının iyi beslendiği varsıl ailelerin yaşadıkları o dönemler için çok popüler Nişantaşı ile gecekondu bölgeleri Rami, yakın köyleri Çatalca başta ekin ekilen, sütçülük yapılan bölgeleri taramışım..
Nişantaşılı çocukların kafatası gelişimleri ile boyları Boston standardında. Rami’de hem kafatası hem boylarının gelişimleri kısalıyor. Yetmiyor ekin yetiştirilen, sütçülük yapılan köylerin çocukları sütlerini satmak zorunda kaldığından yeterli beslenemedikleri için, haftada bir gün süt içebileni, yumurta yiyebileni parmakla, dişleri başta gelişimleri çarpık söyleşilerimizden görselleri ile karşımıza çıkıyorlar.
Birkaç hafta yayımlanan dizi yazımın başlığı “Bitkisi, insanı, hayvanı aç Türkiye”. Özetle bilimsel çalışmaların toplamında sadece çocukların gelişimi üzerinden sorunlar özetlenmiyor. Kavi ama verimleri düşük kalan hayvanlarımızdan, yetiştirilen bitkilere tarımın sorunlarının verileri araştırmaların sonuçları üzerinden çarpıcı verileri ile anlatılıyor. Yine de bugün yüz yüze kaldığımız verilerden çok daha olumlu sayılabilecek bir tablo ile yüz yüze kaldığımızın altını çizmeliyim.
Dönemin iktidarının yandaş gazetecilerinin tepkileriyle yüzleşiyorum; özetle “Açlıktan ölen mi var ki” sorgulamaları öne çıkıyor? Doğrusu bugünün iktidar erkinin cezaları da içeren öfkesi, tepkilerinin yanında hem yandaşları hem de iktidar erkinin çok insaflı kaldıklarını itiraf etmeliyim. O tarihlerde Cumhuriyet gazetesinin ortamında Nadir Nadi başta tüm yönetici kadrolarımızın arkamda duruşlarının yazıları ile onurlanmıştım. Şimdiki bizim medyada söz konusu nitelikleri taşıyabilecek patron var mıdır ki? İçinden hak verenleri olabilirse de açıkça karşı durabilmek, doğrudan ağır bedelleri ödemek zorunda kalmak demektir.
***
Evet bugün çok daha acımasız bir dille benzer suçlamaları yapan iktidar yandaşlarının seslerine kulak tıkanılsa da yargı yolu ile ödetilen bedellerinden kurtulmak çok zor. Cezaevleri su türden suçlarla içeri atılmış, hukuken insan haklarının her boyutu ayaklar altında, gasp edilmiş o kadar çok insan var ki? Hukukun guguk yapıldığı bir sürecin değiştirilebilmesi hâlâ gündemde bile değil.
Oysa her gün, her saat ilerleyen teknoloji sayesinde isteyen herkese ulaşabilen sayısız haberlerin genel anlamları, sonuçları, algılama kapasitemizin tüketilmesine yarayacak sıklıkta yenileri ile değişiveriyor. Daha bu sabahın köründe ilk yüzleştiğimiz bir haberde, benden bir on yaş genç emekli 250 gram et alabilmek için ne kadar zorlandığını, özveride bulunmak zorunda kaldığını anlatıyordu. Üstüne üstlük göreceli durumu iyi sayılanlardan kamu emeklisiydi.
Meclis’e sunulmuş sağlam verilerine göre 11 ayda icra dosyalarında 1 milyonluk artış yaşanmış. Günlük gelen dosya sayısı 7 binin üzerindeymiş. Yıllar öncesinden adliyelere sığdırılamayan icra dosyalarının toparlanabilmesi için yakın çevrelerinde ayrı binaların tutulması sorunu çözmekten uzakta kalmıştı. Son haber 7 bin civarında icra dairesinin daha açılacağı üzerinden.
Bizdeki enerji zamları dünya ortalamasının 5 katına çıkmış. Düşünce özgürlüğünün, hukukun işlemesine ilişkin evrensel kayıtlarda ise 144 ülke arasında sondan 136. ülke imişiz..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları