Barış güvercini kan revan içinde
Şükran Soner; Geçmişten deneyimlerimizle, öylesine çoklu oyun içinde oyun, tuzak içinden tuzaklar söz konusu ki..
12 Kasım Cumartesi günü 11. sayfada yayınlanan yazımda Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e özlemle yoğunlaşan sevgimizin tanıklıkları üzerine kurulu son cümlemde; “Yaşananlar, tanıklıklarımız beni umutlandırıyor.. Yeter ki yeni yeni tuzakların ağına takılmayalım..” demişim. 13 Kasım Pazar günü Taksim İstiklal’e atılan bomba ile 6 kişi yaşamını yitirmiş, 81 kişi yaralanmış.
Kâhin olamayacağımıza göre, emperyal çıkar odakları, halkımızın bu bilinçli uyanışından korkmanın ötesinde kâbus gördüklerinden, zaman yitirmeden provokasyon taktiklerinden biri ya da birkaçını birden sahneye taşıyarak, tetikçilerini görevlendirmişler. Deneyimli ülkemiz vatandaşlarına, korkmadan, paniğe kapılmadan, akılcı, bilinçi tepkilerini göstermek düşüyor. Elbette iktidardaki Saray yönetiminin, her zamankinden daha bilinçli adımlar atarak, yetki ile sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi, ucuz siyaset adına yanlış hedefler göstermemesi giderek daha yaşamsal önem kazanıyor.
Kuşkusuz siyasal muhalefetin, hele de halkımızın, her yaştan bireyleri ile öfkeye, umutsuzluğa kapılmadan akılcı tepkileri, sağduyulu duruşlarıyla odakta, en anlamlı işlevlerde, baştacı, yönlendirecek güç olarak çok değerli, bir o kadar da yanlışlardan caydırıcı güç olarak etkili.. Bir yandan da bilinçi, kirli çıkarlar adına harekete geçen şer güçlerini hemen sahnenin ortasında görüveriyoruz. Bir bölümü kendilerini de aldatıyor olarak, bir bölümü kirli çıkarları adına sahneye çıkmış olarak halkımızı yanlış tepkilere yönlendirmek üzere seferber oldular bile.
***
Pazar akşamı bile, isteyerek senaryosu ile de çok başarılı “Yargı” dizisine takılmayı seçtim. Aptalca panik tuzağına düşme yerine, satır aralarından dersler çıkarabilmek iyi gelecekti. Öyle de oldu. Kurban seçilmiş canlarımıza yakın çevreleri, sevdicekleri doğal olarak ağıt yakarlarken, toplumsal panikten kazanabileceğimiz hiçbir şey yok. Panikle evlerimize kapanmanın değil, tam tersi oynanan kirli oyunların olabildiğince akılcı sergilenmesinin zamanı.
Soyut terörü lanetlemek, soyut olası suçlular üzerinden lanet okumanın hiç ama hiç zamanı değil. İktidar erkini en gerçekçi olasılıklar üzerinde suçları, suçluları kanıtlı ortaya çıkarmak üzere zorlamak ilk sorumluluğumuz olmalı. Kirli siyaset hesaplarına uyacak senaryolarla nutuklar atma lüksleri yok. Tutkuyla oynanması sürdürülen kirli emperyal çıkar oyunları bire yana. Bölgemizde kirli hesaplar içinde oyun içinde oyunun tuzaklarını kurmakta ustalığın zirvesinde diktatörlüklerin varlıkları öte yana. Tuzaklarını, oyunlarını bir bir bozmanın ötesinde akılcı bir çözüm yolumuz olabilir mi?
***
Geçmişten deneyimlerimizle, öylesine çoklu oyun içinde oyun, tuzak içinden tuzaklar söz konusu ki.. Kafa karıştıranlardan arınabilmek öyle kolay bir iş hiç değil. Kanıtlı suçluların yakalanabilmesi halinde bile, kullanılanlar ile bilinçli rol alanları ayırabilmek, ayıklayabilmek çok zorlu bir iş, Elbette kanıtlı suçluların yakalanabilmesi İktidar erkinin birincil sorumluluğu. Sonrasında siyasal erki adına kafa bulandıracak yorumlar mı yapılıyor sorgulaması önemli. Bilindiği, sıkça örnekleri yaşandığı üzere, kirli çıkarlar adına kirli yönlendirmelerden hiç ama hiç vazgeçilmiyor. Gerçek sonuçlara varabilmek üzere akıl, mantık sorgulaması kaçınılmaz oluyor.
Örneğin yakın günlerin oy toplama stratejilerinde, eski Kürt açılımının benzeri yönlendirmeler sahneye sokulmuş bulunuyor. Ada’da hapis Kürt açılımlarında başrolde tutulan Apo yine sahnede. Öte yandan hâlâ hapiste rehin tutulabilmesi, hak-hukuk açısından gerçekten sorgulamalı Selahattin Demirtaş’ın durumu var. Tetikçiler için ön bilgiler doğru çıkarsa, Kandil bağlantıları kaçınılmaz olacağına göre, hedef tahtası nereye konulacak. Cumhurcular ön almak üzere Demirtaş’a yönelirken, aklı başında olabilecekler Kandil bağlantısı üzerinden Apo’ya mı yönlenmeliler?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları