Barış için adımlar yine çok az, çok geç
Şükran Soner: Erdoğan liderliğindeki Saray rejimi icraatlarında, Amerika’nın Suriye’deki çok kirli savaş tamtamlı oyunlarına, tuzaklarına karşı çıkma söylemlerinin haklılığını kabul etmenin ötesinde, icraatları üzerinden sayılamayacak kadar çok boyutlu sorunlarla yüz yüzeyiz..
Benzer bir başlıkla girmek istediğim bugün okuyacağınız yazının tüm konuları değilse de, öncelikleri yine akşamdan sabaha, “ışık hızıyla” deyimine uyacak boyutlarda değişiverdi.. Akşam gazeteden ayrıldığım saatlerin en sıcak haberi, buruk da olsa beş arkadaşımızın özgürlük kararıyla ilişkili sevindiriciydi. Henüz kaçta salıverilecekleri belli olmasa da Yargıtay 16. Ceza Dairesi, arkadaşlarımız için verilmiş mahkûmiyet kararlarını bozmuştu. Tutuklu 5 arkadaşımızın infazının durdurulmasını isterken, çalışanımız Emre İper’e tweet’leri nedeniyle verilen cezayı onamış, Ahmet Şık’ın terör örgütü propagandasından cezalandırılmasını istemişti.
Dünün sıkışık günlük trafiği içinde zaman kazanmaya yönelik sıcak gündeme uyacak konu başlıkları üzerinden kafa cimnastiği yaparken, başlığa almayı seçtiğim benzeri bir başlık içinde, önceliği Başkan Erdoğan’ın Saray’da yaptığı, partili başkanlık yönetimi ile belediyeler arasındaki ilişkilere dönük, dar, dayatmacı çerçeveyi vermek istemiştim... Vitrinde pazarlanan hep birlikte iş yapma portresinin tam tersine sonuçlara dönük ustalıklı yapılmış planlar fazlasıyla sırıtmaktaydı..
Elbette yükselişinin odağındaki ustalıklı belediyecilik yönetimi, hem de İstanbul Başkanlığı basamak yapılmış olarak günümüze kadar, siyasal İslam kimliği öncelikli yürünen yollarda, en baştan planlanmış, dünyada bir benzeri, örneği olmayan parti başkanı kimlikli Saray, Tekadam rejiminin planlanması iddiamız söz konusu olamaz. Siyasal, toplumsal gelişmelerde dünya ve ülkemizde yaşanan çok hızlı, çok çelişkili, çatışmacı çıkar ilişkileri dengelerine dayalı değişimleri yok sayamayız..
***
Tarihte uzun yıllar, yüzyıllara ancak sığdırılmış çıkarlar savaşımları dengelerinin dinamiklerinin ilkelerinin, günümüzde günlere sıkışıverdiklerine tanıklıklar ortada.. Hele de emperyal güç odaklarının, bilimsel teknolojik devrim araçlarını ele geçiriş olarak, olumsuz kullanmaları rolleri ile, en alta, en çok ezilen emekçi kitlelerin yaşamlarının ellerinden alınması ilişkilerinde, doğanın tüm canlılar adına acımasızca tüketilmesi, katledilmesi sonuçlarıyla yüz yüzeyken..
Tek kutuplu, Amerika odaklı yeni dünya düzeni pompalanmasında, “dinler kültürler” çatışmacılığı öne çıkarılmışken, Ortadoğu hesapları içinde, en çok sıkıştırılmış bölgede, en çok aşağı çekilmek istenen laik Türkiye Cumhuriyeti, ezilenlere rol model, umut oluşturma, Kurtuluş, Kuruluş savaşları, Atatürk devrimleri, değerlerine yönelik planlar, projelerin ucunu göremezdik..
2000’li yılların başında AKP’nin kuruluşuna basamak yapılan Cemaatle ittifakın, “BOP projesi, tezkere uzlaşması içinde Irak işgaline Türkiye üzerinden kapı açılması sözü, Ecevit koalisyon hükümetinin dağılması, ürkütücüydü..” Bugün gelinen noktada, hele de 15 Temmuz gerçeği ile yüzleştikten sonra Erdoğan liderliğindeki Saray, Başkanlık, Tekadam rejimi modelinde, Cumhur İttifakı’nın alınmış pek çok dersinin olduğunu da kabul etmek isteriz.
Gelin görün ki Erdoğan liderliğindeki Saray rejimi icraatlarında, Amerika’nın Suriye’deki çok kirli savaş tamtamlı oyunlarına, tuzaklarına karşı çıkma söylemlerinin haklılığını kabul etmenin ötesinde, icraatları üzerinden sayılamayacak kadar çok boyutlu sorunlarla yüz yüzeyiz.. Referandumdan geçirilmiş dünyada bir benzeri olmayan çarpık Başkanlık rejimi, partili başkan yetkileri donanımlarının çok ötesinde, metinlere yazılı başkanlık rejiminin tanınamama, ötesinde boşluklardan yararlanılarak yetkileri kullanma ayağında yaşadıklarımız asıl ürkütücü boyutlarda sorunları içeriyor..
En başta referandum metninin yazılı hukuk içerikleri, boşluklar, çelişkiler üzerinden yaratılan icraat yetkileriyle fiilen askıya alınıyor. Bu metne göre seçilmiş Meclis’in bugüne kadarki icraatlarından bir tekinde olsun, Başkanlık rejiminin bağımsız Meclis ilkelerine uyulduğuna ilişkin tek bir örneğimiz yok. Bir kez olsun Cumhur İttifakı içinde yakalanmış parmak çoğunluğu ile, kararnamelerle ülkeyi yönetme alışkanlığından vazgeçildiğinin örneğine tanıklık edebildik mi?
Yetmedi yerel yönetimler için seçimlerdeki yok sayılamayacak seçmen oylarına da sadık kalınmadı. Yaşananları en acı sonuçları ile, ağır bedeller ödeyerek ülkemiz adına yaşamış olarak, seçmenin sandıkta verdiği derslerle onurlandık demek istiyorken de, Saray’dan seçmen oylarına saygı babında atılmış tek bir adım yok. Kuşkusuz seçilmiş yerel yönetimlerle, baştan kayyım atanmışlarda hak çiğnenmiş olarak uzatılan barış çubuğu toplantısı da deneyimli tuzaklarla dopdolu.. Örneklerini yaşaya yaşaya daha çok tartışacağız..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları