Batı’nın, Saray’ın, öteki yüzleri..
Şükran Soner: Tarihte kaldı deme lüksümüz var mı? Bosna’da aynı gün gündemli Suriye üzerinden güncel pazarlıkları, Akdeniz paylaşım savaşlarını nerelere oturtacağız?
Srebrenitsa katliamının önceki gün 24. yıldönümüydü. 8 bin 372 Boşnağın bir gecede katledilmelerine AB’nin suç ortaklığı yaptığı, Amerika’nın, İngiltere’nin seyirci kaldıkları o karanlık gecenin mağdurlarının yeraltından çıkarılarak DNA testleri ile saptanmış kimlikleriyle, törenle taşınan son cenazelerinin üzerinden kesin rakam mıdır bilemiyoruz.
Ancak Tito Yugoslavyası’nda doğmuş, gelişmeleri kaçınılmaz satır aralarıyla izlemeye çalışan biri olarak yukarıdaki cümlemde yargısız infaz yapmam söz konusu bile değil. Siz ne bakıyorsunuz, sonradan en çok kendi vatandaşlarını, kuşkusuz en kolay aldatılan gelişmekte olan ülkelerin insanlarını kandırıp birbirlerine kırdırmada profesyonel emperyal odaklı güçlerin kurgularının en kirli oyun sahnelerinden biri, hem de Avrupa toprakları içinde gözümüzün içine sokula sokula oynatılanı idi. İnsan hakları adına Sırp Miloşeviç’in katil olarak yargılatılması bana göre çok ucuz bir sahne şovuydu..
1977 seçimlerinden zaferle çıkmış, Taksim’de öldürülme tehditlerine boyun eğmeyip, güvercinleri ile meydan okuyarak, üstelik Tito, özyönetim sempatizanı olarak Bülent Ecevit başbakan olmasının hemen ardından, yaşlı Tito’yu Saraybosna’daki dağın tepesindeki kaplıcada ziyaret etmişti. Daha önce dinlemiş, okumuş dostlardan özür dileyerek, dayımın yurt arkadaşı olan Kosovalı Arnavut kökenli Türkiye Büyükelçisi Ramadan, görevi gereği bu toplantıyı izlemiş, benimle paylaşmıştı. Anlamı gereği yinelemek zorundayım..
Tito bir umut Ecevit’e sarılmıştı. 3. dünyanın şeriatçı diktatörlükleri arasında, Slavlar kardeşliği ülkesinin, çoklu dinler, mezhepler, ırkların bileşkesi ülkesinin kurtuluş savaşını da vermiş başkanı olarak baştacı edilmesine minnet borcu ile söze girmişti. 3. dünya liderliğinde kendisine nasıl cansiperane destek verdiklerinin örnekleriyle, içtenlikli anılarını, deneyimlerini paylaşıyordu. “Olmadı çünkü hepsi şeriat üzerinde diktatörlüklerdi” anlamına gelen bir sonuç değerlendirmeyle, “O tarihte Laik Cumhuriyet olarak Atatürk’ün kurduğu Türkiye aramıza katılabilseydi, 3. dünya kolay kolay yıkılamaz, iki kutuplu soğuk savaşın ağır sonuçları ile yüzleşilmezdi..” anlamına gelen bir analiz de kattıktan sonra..
Balkanlar’da çok yakın kanlı hesaplaşma yaşanmadan bir dayanışma yapılabilmesi umudundan söz etmişti. “İşbirliği yapalım, sizin sorununuz olan ülkelerin karşısında biz duralım, bizimle sorunu olanlara karşı da siz bizi destekleyin.. Balkanlar’da kan akıtılmasını durduralım, oyunu bozalım..” bir son umut çırpınışını dile getirmişti. Olamadı. Batı’nın öteki kirli, karanlık yüzü ile kurulmuş tuzak hızla sahnelendi.. Ecevit günlük dövize muhtaç koltuğunda ağırlık koyamadan etkisiz kılınırken, öncelikli Hırvatistan, Slovenya kışkırtılmış devletçiklere ayırma senaryoları uygulamaya girivermişti. Sonrası Slav ırkından Bektaşiliği seçmiş Boşnaklar katledilerek, kadınlarına sistematik tecvüz edilerek Miloşeviç piyon o kanlı gecenin katliamı gerçekleştirildi. Arkası elbet Makedonya, Kosova, Karadağ’da sahnelenecekti. Sonrası çok kolay, üçüncü sınıf şovlarla 9 devletçikli hiçbiri ayakta duramıyacaklar, AB’nin arka bahçesinde üyelikle aldatılacakların sahnelenmesi. Elbette sonuçlarıyla Bulgaristan, Macaristan, Çek, Slovaklar, Polonya, Yunanistan’a biçilen roller, paylar eklemlenmiş olarak..
AB 12 Eylül sabıkasında, “4’lü çete” suçlaması ile kamuoyuna seslenirken ise, Amerika’nın talimatı, İngiltere’nin yol göstericiliğinde, Almanya eliyle 12 Eylül cunta yönetimi döneminde, ekonomi proje danışmanı Özal içinde, 3 yıllık dönemde doğrudan, Cumhuriyet’in kuruluşundan 12 Eylül’e gelene kadar yapılmış yardımların 7.5 katını esirgememişti. 12 Eylül Anayasası, yasalarında sendikal haklar içinde, demokrasinin katledilmesinde, siyasal İslamcı FETÖ’cü yapılanmalara da destekteki rolü atlanmış olabilir mi?
Tarihte kaldı deme lüksümüz var mı? Bosna’da aynı gün gündemli Suriye üzerinden güncel pazarlıkları, Akdeniz paylaşım savaşlarını nerelere oturtacağız? Saray, FETÖ’cü darbenin yıldönümü ile de bağlantılı çok haklı sitemlerini Akdeniz doğalgazı paylaşımı oyunları üzerinden de yapadursun, “Yes be anam” günleri siyasetindeki rolleri nerelere oturtacağız? AB bilinçli olarak Güney Kıbrıs’ı ayrıcalıklı üye yaparak, bugünlere gelişte oynadığı rollerinden aklanabilir mi? Saray’ın Merkez Bankası operasyonu son atak, hak, hukuk, adalet, demokrasi yolunda olmazsa olmaz atılması gerekli adımlardan kaçmanın ötesinde, bile bile nerede ise Türkiye’yi hedef tahtasına oturturken.. Vitrinde Millet İttifakı, ikili sınırsız torba kararnamelerle yasamaya el koyarak, Meclis’i yok sayarak ümmet çağrısı yapadururken.. Hangi öteki yüzüne dönük oyunlarda rol üstleniyor?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları