‘Bizim 68’liler’in, siyasal simge olan ‘Samsun- Ankara’ yürüyüşleri
Şükran Soner; Ankara’ya doğru düzenlenen, yükseköğrenim gençliği ağırlıklı yürüyüş kolları elbette Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu toprakları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma zorlu savaşının yanında duruşlarını; ülke, dünya kamuoyuna haykırmayı amaçlamışlardı.
Dev-Genç, Devrimci Gençlik Örgütü’nün şemsiyesinde, TMGT, TMTF, yükseköğrenim örgütlenmeleri ile çok sayıda meslek örgütlenmesinin ortaklaşa üstlendikleri yürüyüşlerin gerçekleşmesi eylemlerinde, ülkenin pek çok merkezinden Ankara’ya doğru düzenlenen, yükseköğrenim gençliği ağırlıklı yürüyüş kolları elbette Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu toprakları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma zorlu savaşının yanında duruşlarını; ülke, dünya kamuoyuna haykırmayı amaçlamışlardı.
Atatürk’ün Samsun’a ayak basması ile başlattığı çok zorlu koşullardaki askeri, sivil savaşımların, Cumhuriyet tarihinin bütünlüğü içinde yaşanan, dünyada örneği olmayan bir büyük başarının yanında, Cumhuriyet devrimleri, ilkelerine bağlılığın savaşımının sürekli yaşatılması gereği üzerinde durulmuştu. Kurtuluş, kuruluş süreçlerindeki iç-dış odaklı ağır engellemeler sonrası, dünyada bir örneği daha görülememiş, çok yetersiz kaynaklar, çok zorlu koşullar içinde, dâhi liderin önderliğinde, ödenmiş onca ağır bedeller sonrasında kurulmuş laik Türkiye Cumhuriyeti’nin değerinin altının çizilmesi ile kalıcı sonuçlar için yeterli olamıyordu.
Devrimci ilkelerinin gerçek değerleri ile, iç-dış odaklı, askeri-sivil darbelere karşı sonuna dek savunulması için, gereken savaşımdan vazgeçilmemesi zorunluluğu ortadaydı. Günümüze kadar uzanacak kırma, yıkma çabalarına karşı, 1967 tarihini taşıyan 19 Mayıs büyük direniş yürüyüşlerinin Ankara Anıtkabir’deki toplanma ile taçlandırılacak eylem programı, Ankara’nın ağır askeri-polis gücü ile abluka altına alınması nedeni ile, provokasyonlara katkıda bulunmamak amaçlı, kent içine giremeden gelinebilen en son noktalarda sonlandırılmıştı.
***
Gençlik yıllarımda toplumsal olayların çok yoğun yaşanmakta olduğu ülkemiz koşullarında, Cumhuriyet gazetesi çatısı altında üstlendiğim çok yoğun çalışmalar içinde, meslek büyüklerimin içindeki en bilge kişilerin toplumsal tarihe duydukları büyük tutkuyu olsa olsa saygı, özen içinde ancak izleyebiliyordum. Ülkemiz, insanlık, tüm canlılar, dünya düzeni üzerindeki sonuçlarını yeterli algılayabilmekten uzaklara düşüyordum.
Başta düşünce özgürlüğü, Mustafa Kemal Atatürk’ün kuruluşunda liderlik görevini üstlendiği, dünyaya da örnek olan ilk ulusal bağımsızlıkçı kurtuluş, kuruluş savaşlarının yürünen zorlu yollarında, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya ülkelerine de rol model olmasına duyulan düşmanlıkları, karşı saldırıların boyutlarını tam kavrayamıyordum. Hâlâ tarih üzerinden bilgi dağarcığımı geliştirebilmekte çok kısır kaldığımın bilincindeyim. Ancak Cumhuriyet devrimciliğinin özünü bilgiyle donatamasak da saldırılara bakarak üretebildiğimiz sezgilerimizle ne kadar ciddiye almamız gerektiğini yıllar içinde giderek daha iyi anlama, algılama şansını da yakalayabiliriz.
Emperyal, kirli çıkar güç odaklarını hafife alabilmek ile ulusal bağımsızlığımızı koruyabilmek arasındaki doğrudan çelişkiyi görememek olanaksızken, insanlık adına sorumluluk duyabilen bireyler, örgütlenmeler için karşı durmak gibi bir yaşamsal sorumluluk da ortada. İnsanca yaşayabilmek, sevdiklerimizle birlikte var olabilmek savaşım alanımızın kapsama alanındaki saldırılara hep birlikte yaşamıyor muyuz? Bilincinde olamayanlar çoğunluğu oluştursalar da işsiz aç, çaresiz, evsiz, barksız kaldıkları için, birlikte suçsuz bedel ödemek zorunda kalmıyor muyuz? Yetersiz, bir şeyler düzelebiliyorsa, bedel ödemeyi göze alanların sırtından, hak arama duruşlarıyla ancak yaşanıyor. İşte 19 Mayıs toplumsal duruşlarını da bir bayrak açmak, bir kutlamaya katılmak, Samsun’dan Ankara’ya, Anıtkabir’e yürümek, meydanlara çıkabilmek, coşkulu kutlayabilmek.. ile sınırlı ölçeklerde kalsalar bile, bir şeyler, eylemler yapabilmek gerek. “Bir şey yapmalı” gerçekten anlamlı bir slogan, ülkemiz insanının iyi ki dilinden düşmüyor. Doğru, hak çizgisinde duruşlarla başarılı olmak, kazanmak kaçınılmaz oluyor..
Ne de olsa Mustafa Kemal Atatürk’ün zekâsı, devrimci kimliği, tarihimizden, bize de bir şeyler bulaşıyor. Kolay uyutulan zaaflarımız ile, dibe vurduğumuzda, direngen karşı durma gücümüz kıpır kıpır kıpranıveriyor..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları