Emperyal-insan hakları çıkarlar çatışmalarında Suriye tahterevallisi..
Şükran Soner: Ülkemizin, insanlarımızın geleceği adına en haklı, en doğru duruşu koyabilmede, özellikle toplumsal tabandaki bilince ne kadar güvenmek istesek de, bireyler ve askeri-sivil örgütlülükler adına en kaygan zemin üzerinde olduğumuz gerçeğini yadsıyabilir miyiz?
Pazar günü gün boyu süren operasyonun ilk ayağına yönelik canlı yayınlarda, ilk hedef olarak belirlenmiş yerleşim bölgesine TSK komutanlığın belirlendiği programlar çerçevesindeki yerleşimlerin, besbelli beklenenden çok hızlı gerçekleşmesinin şaşkınlığı egemendi. Yıllara yayılmış geçmişi, son ayların dünya merkezlerinde egemen yayınlarıyla, Amerikan ağırlıklı silahlandırma, parasal destekler, özel askeri destek, Amerikalı komutanlarla doğrudan eğitimlerin propagandaları, Irak’tan sonra Suriye’de de Suriye Kürdistanı’nın kuruluşu yolundaki olasılıklar üzerinden dünya ölçeğinde öylesine güçlü beklentiler yaratmıştı ki..
Suriye’deki PKK-PYD odaklı Suriye Kürdistanı kurulması projesinde, nerede ise günübirlik gözlemlenen, ilk güçlü çatışma odağı olacak direniş merkezinden çekilmenin, Amerika odaklı çok çelişkili gibi gelen art arda açıklamalarla bir yanı ile de çok hazırlıklı, bilinen sonuçlarıyla birlikte, çok hızlı yaşanıyor olması, pazar günü avantajı ile de olsa çoğunluğu canlı televizyon yayınlarının ekranlarının karşısında kilitleyivermişti.
Beklenti yaratılan boyutlarda kan akıtılmadan, apaçık Amerikan projelerinden biri olması bir ötekisi kapsamında gündeme sokulan hızlı uygulama ile Suriye içlerine çekilme, bir yandan da yine apaçık Rusya da içinde, İran da haberli, Kürt terör örgütleri cephesinin bütünlük içinde Esad ile anlaşma girişimlerinin yeniden gündemde olduğu bilgilendirmeleri. Bir adım ileri, son tablo öncesi Esad ile görüşme pazarlıklarında, çok güçlü özerklik sert pazarlıklarında anlamlı ödünlerin verileceği çerçeve bilgileriyle birlikte..
Elbette Türkiye çıkarları penceresinden durum değerlendirme çabası içindeki yayınlarda söz alan uzmanlar, bir yanı ile başta Amerika, AB, İslam dünyası ayaklarında Türkiye’yi kuşatmayı, yalnızlaştırmayı hedef almış aylar, yıllarca yapılmış kampanyalardan sonra, sürdürülmekte olan Türkiye’yi suçlama üsluplarının özünde, kendi hesaplarının tutulmaması ağırlıklı öfkenin yansımaları olabileceği değerlendirilmeleri yapılıyor. Bir yandan da hızla oluşturulmakta olunan yeni projelere geçişlerin planlamalarındaki kuşkusuz yine en çok Türkiye’yi hedef almış tuzakların doğru okunabilmeleri çabaları gözlemleniyor..
Ülkemizin, insanlarımızın geleceği adına en haklı, en doğru duruşu koyabilmede, özellikle toplumsal tabandaki bilince ne kadar güvenmek istesek de, bireyler ve askeri-sivil örgütlülükler adına en kaygan zemin üzerinde olduğumuz gerçeğini yadsıyabilir miyiz?
İnsanı, mağdur haklarını savunmada, emperyal güç-çıkar odaklarına karşı duruşta, duyarlılıkta, bilinçli olma güvencemiz sarsılmamış olsa da, emperyal güç, çıkar odaklarının maşası olabilme risklerimizin olmadığını söyleyebilir miyiz?
İnsanların gerçekleri görebilme, okuyabilmelerine dönük olarak, medyatik güdüleme araçlarının sınırsız gücü, bilgi kirliliği üzerinden tuzaklar öylesine etkin boyutlara vardırıldı ki.. Gözle görülebilen, güvenilir kurumlar adına alınmış kararlar üzerinden de, “Teröre karşı insan hakları savaşımı mı, terör üzerinden emperyalizme, çıkarlarına suç ortaklığı mı” sorgulamasını yapmak zorunda olduğumuz günleri yaşıyoruz.
Amerika öncelikli pek çok ülkenin kendi emperyal çıkarları adına, kendilerinin en az bedel ödeyecekleri, en çok çıkar sağlayacakları pozisyonlar öncelikle duruma göre bir plandan bir plana çok hızlı geçiş yeteneklerinden dersler çıkarmak da yetmiyor. Pazar gününü yaşadıktan sonra örneğin çok kolay bir mantık yürütme ile “Kürt kartı ile bölgede etkinlik gücünü katlama planlarını yıllardır yapmakta olan Amerika sıkışınca, Türkiye’deki üsleri başta, bölgedeki tüm kazanımlarından kayıplar yaşama adına hızlı çark etmeyi seçti, bir kez daha yıllarca kışkırttıklarını çok kolay yarı yolda bıraktı..” demek ne kadar kolaycılıksa.. Hele de en büyük ihanetlerin, en çok sarılmak istenen, siyasal İslamcı, ırkçı kimlikler üzerinden seçilmesindeki körü körüne yürüyüşlerde.. En son örnekleriyle Suudiler, Kuveyt, Filistin, Hamas.. Bilinmez kaçıncı tokat olarak yüzümüze çarpılırken..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları