loading
close
SON DAKİKALAR

‘Fıtratçı’ uslanmaz; madenci katliamında ülkemiz hep kuyunun dibinde mi kalır?

Şükran Soner
Tarih: 18.10.2022
Kaynak: www.istanbulgercegi.com

Şükran Soner; Dramatik, kapalı kapılar arkasında kalan acıların içinde ise madenci dulları gencecik kadınların öyküleri var.

Sokak gazeteciliği sorumlulukları kapsamında yaşamım boyunca kaç büyük maden cinayetinin tanıklığı içinde kalakaldım? Kaç boyutlu, kaç yazı dizisi yazmanın ötesinde, acıların hangi olabilemez denilen boyutlarına tanıklık ettim? Bir köşe yazısında konu başlıkları ile bile özetlenebilmesi olanaksız. Bir kadın olarak içimi en çok acıtanların içinde, şimdi de dayanılmaz gelen, en ağır acıları çeken anneler, eşlerin, acı çekenlerin çığlıklarını dinleyebilmek, katlanabilmek en zorlusu olmalı.

Dramatik, kapalı kapılar arkasında kalan acıların içinde ise madenci dulları gencecik kadınların öyküleri var. Hani karnında doğmamış ya da süt emen bebeği ile kalanlar var ya.. Onların aileler içinde paylaşılmasının acıları içten en can yakanıdır. Ölenin ailesi, kendi ailesi içinde çekiştirilmeleri cabası.. Cinayetin bedeli ödenecek tazminat, bağlanacak aylığın paylaşılamamasının tek nedeni. Yakın akraba erkeklerin varsa eşlerini ikinci yapıp onlarla evlenme çabası en can yakanı. Bebeğini acı içinde sessiz, esir olarak bir odaya kapatılmış uyuturken kulağıma fısıldananları hiç unutamadım.

Şimdi ölenlerin yaşları üzerinden, ilk sıcak acıların ardından yaşanacak söz konusu dramlar gözlerimde canlanıveriyor. Yakın arkadaşlarının korkudan dışlayıp düşman bellemelerinin onur kırıcılığı en hafifi.. Kendilerine tek soru sorulmadan yaşanan paylaşım oyunlarının kaçınılmaz entrikaları, çarpıcı yeni dizi, filmlerin konusu olabilir. Anımsıyorum üst üste büyük grizu kazalarının ardından, çoğunluğu bugün son yaşananın yakın bölgelerindekiler başta, üst üste bindirince büyük bir toplumsal patlamanın geleceğini sezmiştim. Gazetemdeki sorumlu yöneticilerimi, paylaştığım yazı dizisini bir iki ay öncesinden hazırlayıp yayımlamaya ikna etmiştim. Yanılmamış çok ay geçmeden “Büyük Zonguldak Madenci Direnişi”ne tanıklık etmiştik.

***

Üçüncü kuşağın tanıklıklarını yaşıyorsanız, her şey daha bir acılı algılanıyor.. Günlük haberciliği genç arkadaşlarıma bırakmak üzere ne yapabilirizin taramasında geçmişten en deneyimli uzman arkadaşlarımı telefonlarından aramaya koyuldum. Çoğunu tarihe dönük belge bilgi olarak kalmaları amacı ile Cumhuriyet arşivinin depolarına ulaştırmıştım. En genel verilere dönük olanlarını tozlarını alarak odamdaki bir koltuğun üzerine sıraladım. Telefonla aradığım her kişi benden daha karamsar. Öncelikle şimdiki günlük haberler içinde sadece adlar ile yerler, yıl tarihleri değişmiş olarak tıpkısının aynısı çarpıcılığı, madenci aileleri için en ağırından bir ekmek parası adına, haksız, hukuksuz, suç boyutunda cinayet, ödetilen yaşam bedelleri anlamına gelenlerden, durup durup bilimsel veriler sunmaktan yorgunuz. Kös dinleyenlerin acımasızlıklarının pervasızlığı karşısında bezginiz..

Geçmişin kavgalarında en başarılı olmuş uzman bilim insanları, hak arayıcıları üzerinden isimlerini toparlamaya gelince; “O öldü”, “Onun sağlığı canlı yayın, konu toparlayabilmek için çok bozuk” paylaşımlarımız, ne kadar kös dinlendiğinin kanıtları olarak moral bozucu. Nereden bakarsanız bakınız ülkemizdeki gidişat ölümlü maden kazalarında ülkemizin dünyada en dipte, birinci sırada kalmakta olduğunun verilerinin bir kez daha kamuoyu ile paylaşılmasından öteye ileri bir adımı üretilemiyor. Oysa biz, her büyük maden kazası, canları yakan yangınlar sonrası verilen güçlü savaşım ile birazcık yol alınabileceğine inananlardanız.

Sonuç olarak hangi çağı yaşıyoruz? Bilim, teknolojik gelişmelere bakarsanız çok daha ağır koşullarda üretim yapılan ülkelerde, kimi zaman çok da sık kazalar olsa bile, canlar yanmıyor, insanlar ölmüyor. En ucuza, en acımasızca, haksız, haram kârlar uğruna, iktidar erkinin tüm kurumları zincirleme kullanıldığında, işte yaşamak zorunda kaldığımız bu canilik sayılabilecek suçların işlenmesine hâlâ nokta konulabilmiş değil. Birçok kez olduğu, dönemsel yaşanabildiği üzere, eninde sonunda bu kahrolası düzeni değiştirmek yaşamsal insanlık görevi, sorumluluğumuz..

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları