Göle maya çalan çalana
Şükran Soner; Marketten, pazardan alıp yapabileceğiniz yemeğin, çok daha ucuzunu, belediyelerin aşevlerinde yiyebiliyorsanız bilin ki kıyamet günlerindeyiz.
Ne de olsa Nasrettin Hoca’nın soyundan, huyundan gelmişiz. Hocanın gülmecelerini sevmekle yetinmiyoruz. Siyaset yapanlarımızın çoğunluğunun seçim kampanyalarına uzaktan da olsa göz attığımızda, çoğunluğunun ellerine birer yoğurt kâsesi kapmış, göle maya dökmek üzere koşturmaca, yarış içinde olduklarına benzer görüntüler gözlerimizin önünde canlanıveriyor.
Şakası bir yana, çağımızın belediye başkanı adaylarının ellerinde elbette birer yoğurt kâsesi yok. Ancak her belediye başkanlığı koltuğu için, katlanan sayılarla adaylar söz konusu olduğunda.
Adaylarının her birinin kazanma inancı, hırsıyla koşturmacalarına, seçimi kazanmaları halinde yapacaklarına ilişkin verdikleri sözlere bakıldığında biz seçmenlerin seçimler sonrası kazanabileceklerimiz üzerinde ağızlarımızın suyunun akmaması olanaksız gelebilir. Ne de olsa adayların hırsları ile düşlerinden bizlere de pay düşmüş olabilir. Ancak seçimin ertesi sabahından başlayarak bizler için iyi şeylerin olabilmesi ile onların düşlerinin gerçekleşmesi arasında tam tersine sonuçların yaşanması doğanın kuralı.
Siz siz olun, daha doğrusu biz biz olalım ki onların bol keseden attıklarına aldanmadan, aklımızı başımıza devşirmiş olarak oy kullanabilelim ki uçmayı düşlemeden, birazcık nefes alabileceğimiz, soluklanabileceğimiz sonuçlara doğru ilk adımlarımızı atabilmiş olalım.
***
Öncelikli unutma lüksümüzün olmadığı ilk gerçeğimizle yüzleşelim. 2002 yılından günümüze kadar iktidarı elinde tutan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimine, iradesine bağlı yaşanmış bir sivil iktidarın, her genel, yerel seçimlerde, ittifaklarının, yönetim biçimlerinin değiştiği gerçeklerin bütünlüğü içinde bu günlere kadar geldik. Yerel seçim kampanyası da ağırlıklı Saray’ın gücü, yönlendirmesi üzerinde yürütüldüğüne göre de.
Kampanyaların bütünlüğü içinde, güç, para, yayın ambargoları, yasakları, yöntemleri iç içe, yetmezmiş gibi. Yaşadığımız bütün dayanılmaz gerçekliklerimizin sorumluluğu, “Allah’tan mı geliyor? Yoksa görünmeyen düşmanlar, içten, dıştan cinler mi dürtüyor?” gibisinden bir aymazlığın içine düşmeden, azıcık aklımızı başımıza devşirelim. Siyasal geçmişimiz, inançlarımız, aidiyetlerimiz ne olursa olsun, topumuz birden seçim günlerine dönük artmış geçici desteklerin kaynaklarını, daha gerçeği ile bizi daha da soyacaklarını, ahtapot gibi kafamıza sokulan ellerini görmezlikten gelmeyelim?
***
Yerel yönetimde adaylar yarışıyorlarken kampanyalara çok ama çok büyük ağırlıkla Saray’ın el koymuş olmasının, bizdeki kadar kötü örneğinin bir benzerinin, gerçek sömürge ülkelerinde bile yaşanmadığını artık bir görüverelim. Taşımalı, harcamaları, günlük gereksinmelerinin tamamı karşılanmış tören yayınlarının teknoloji ile donatılmış kalabalık görüntülerinin başında, hep dinlediğimiz benzer girişi de anımsayalım. Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan, güvenlik görevlilerini soruyor, resmi açıklamalar üzerinden seslendiği kalabalığa teşekkür ediyor ya?
Kendi özgür iradenizle kullanmak istediğiniz oylar, almak istediğiniz sonuçlar üzerinden moraliniz bozuluyor ya da tersinden kazançlı çıkabileceğiniz gibi bir sonuca boşu boşuna sevinmeye kalkışıyorsanız inanın boşuna. Marketten, pazardan alıp yapabileceğiniz yemeğin, çok daha ucuzunu, belediyelerin aşevlerinde yiyebiliyorsanız bilin ki kıyamet günlerindeyiz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları