Kaçak göçmenler: En kirli çıkar savaş aracı
Şükran Soner: Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığına soyunulan günlerin “işgale evet, destek” sözleriyle yola çıkılan 2002 sonrasının düşlerinin yıkımında yere çakılmamak için, Irak, Libya travmalarından bile dersler almamış olarak, bir yeni senaryoda, Suriye toprakları üzerinden verilen vaatlerin peşinden koşmak nasıl bir aymazlıktır?
Almanya’da yine Türkiye’den ucuz işçi olarak alınanlar ile siyasi sığınmacı olarak kaçak göç edenler üzerinden yabancı düşmanlığı ucuz siyasetin tırmandırıldığı bir dönemdi.. Top iki Almanya’nın birleşmesi sonrası Doğu Bloku’ndan gelenlerin üzerine atılıyor, tırmanan işsizliğin sağ siyasetçilerin ellerinde sakız yapılması ile doğru orantılı olarak, Türkiye kökenliler, en kalabalık, en yerleşik kitle olarak hedef tahtasına oturtulmuş, yabancı düşmanlığının körüklenmesinde sınır tanınmıyordu..
Türkiye kökenlilerin yaşadığı evlere Nazi simgeli işaretlerin konulmasının ardından yakılmaları sonucu ölümler tırmandırılıyordu.. “Türklerin anası” ilan edilmiş, göçmen sorunlarının çözülmesinden sorumlu bakanlık, Türkiye’ye geri dönüşü teşvik edici projeleri gündeme sokmuştu. SPD’nin (Sosyal Demokrasi Partisi), kıdemli ilk göçmen alım yıllarından sendikal alanda çalışmış bir gazeteci olarak, özel bir gözlem sunumu raporu için kişisel bir davet yapmıştı. Almanya’nın her bölgesinden en yetkin göçmenlere dönük çalışma yapan tüm kurumlar, örgütlenmeler de içinde olarak en üst siyaset kadrolarına uzanan bir zincirde, bilim insanları ile birlikte ilgili tüm kurum ve kişilere görüşme kapıları açılmıştı..
5 haftalık soluksuz görüşme ve taramaların tanıklıklarına elbette girecek değilim. Dönüşte gazetemizde yayımlanmış bir dizi yazı ile de fotoğraflı kanıtlanmış, iz bırakan bir-iki çarpıcı örnekle yetinmek zorundayım. Hamburg’da Kürt siyasal sığınmacıların dernek başkanı öğretmen kökenli olduğu için, tanıyarak sevinçle karşılarken, kulağıma “çocuklarıma gizli gizli Türkçe de öğretiyorum” sözlerini fısıldamıştı. Kapı önünde kitap-broşür satışı yapan gençlerin aslında arada uyuşturucu da satmak zorunda olduklarını fısıldarken ise, aslında ekonomik ağırlıklı da olmak üzere yaşanan siyasal Kürtler göçünün acımasız öteki yüzünde, sadece yüzde 6’sına vatandaşlık hakkı tanındığını, çaresiz, yaşam çabası gerçeklerini özetleyivermişti..
Geçmişin Nazi kökenli bir tersanecisi, yasal göç etmiş işçilerimize “Sendikayı ne yapacaksınız, size yaşayacağınız evleri vereyim” demişti. Bir dava dosyasından ulaştığım, yakın geçmişle ailelerinin yanına göç etmiş üç Güneydoğu kökenli gencimizin, uyuşturucu satıcısı ve kullanıcısı olarak yaşadıkları eve gittiğimde, yer yataklarında yarı baygın yattıklarını, annelerinin çocuklarını kurtarmak umudu ile Türkiye’ye tedaviye götürmek için çırpındığını öğrenmiştim. O tarihlerde henüz Almanya’da minareli cami yoktu, getto mahallesinin resimle çizilmiş camisinden, işçilerin evlerine canlı Kuran yayını yapılmaktaydı.. Çarşaflara bürünmüş kadınlar, kimseyle konuşmuyor, fotoğraf vermiyorlardı..
***
“Boşuna heveslenmeyin, geri yollama projeleriniz bir işe yaramayacak..” özet içerikli sunumum kuşkusuz sevilmemiş, Türkiye’nin dönüşe dönük olumlu desteğinin kendi öznel koşulları ile doğru orantılı asla olamayacağı gerçeği bir yana, sorunsuz seçilmiş en iyi işçiler, artı köylerden sağlıklı çalışmaya gönüllü insanlar olarak da seçilenler içinde, kendi verileri üzerinden açılmış toplumsal yaralardan verdiğim örneklerde ise, en demokratları şaşkın “Hepsi bizim suçumuz, sorumluluğumuz mu?” anlamına gelen tepkiler veriyorlardı..
Elbette bu eski defterleri, günümüzün, ülkemizin çok sıcak, dev yaşamsal sorunu, “Suriyeli göçmenler” gündemi ile ilişkilendirmek, iç sorgulamalarımızı yapabilmeye dönük amaçlı açtım.. Amerika’nın Irak işgali projesinden siyasal İslamcı amaçlı yararlanma hesapları ile çıkılmış yolda, “yeni Osmanlıcılık, ılımlı İslam” liderliği düşleri fiyasko, Suriye etabına bulaşıldığında emperyal tuzakların tekmili birden, acımasız sonuçlarını yaşamış, bedellerini ağır ödemiş ülkemiz adına, öncelikli Amerika odaklı, emperyal oyunların tümüne birden isyan etmekte haklı olmak başka, suçluları, günah keçilerini en mağdurlarından çıkarmaya kalkışmak çok başka..
Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığına soyunulan günlerin “işgale evet, destek” sözleriyle yola çıkılan 2002 sonrasının düşlerinin yıkımında yere çakılmamak için, Irak, Libya travmalarından bile dersler almamış olarak, bir yeni senaryoda, Suriye toprakları üzerinden verilen vaatlerin peşinden koşmak nasıl bir aymazlıktır? Irak’ta Saddam’a karşı İngiltere rehberliğinde ülke içi Şiilerin kullanılması sonuçlarından da ders almamış olarak, göz göre göre Afganistan’da Taliban, Suriye’de IŞİD ile Amerikan odaklı proje oyunları sırıtırken, akılcılık adına, aracılık rolleriyle yola çıkmak ne demek?
Umut verici gelişme, sandık tek kutsanan alan, aslında çağın yeni otoriterleşmesine aracı kullanılırken, seçmen tabanın en etkili beyin yıkama araçları da bir işe yaramamış olarak, yaşam gerçekleriyle yüzleştikçe, yaşadığı doğaçlama, görkemli uyanışı.. Amerikan odaklı laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, kurtuluş, kuruluş savaşımları değerlerini yıkma projeleri tepetaklak.. Suriyeli göçmenler üzerinden oyunlar, tuzaklara da dikkat..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları