Kamuda fişleme, özelde sendikasızlaştırma..
Şükran Soner: 2002 sonrası Erdoğan Liderliği, AKP iktidarında yaşananlar ise sendikal örgütlülüğün yenilgisi, yandaş sendikacılıkla dudak uçuklatan boyutlara ulaştı.
CHP milletvekili sevgili arkadaşımız Utku Çakırözer’in dün e-postama düşen açıklamasını, 17 yıllık iktidarları eliyle sendikal örgütlülükte, işçi haklarında yaşatılan yıkıma ayna tuttuğu için hemen başlığa aldım..
Çakırözer, Cumhurbaşkanlığı’nın tüm kamu çalışanlarını başkanlık sistemi anketi ile fişlendiğini duyuran açıklamasına, “Anket adı altında fişleme” başlığını koymuş, “Derhal e-Devletten kaldırılmalı, veriler imha edilmeli” uyarısında bulunmuş. Cumhurbaşkanlığı’nın başkanlık sistemi ile ilgili anketinde, tüm kamu çalışanlarından kimlik bilgileri ile birlikte sistemi yorumlamaları istenmiş, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini başarılı buluyor musuz” sorusuna yanıt aranmış.. Sistem ve kurumuna ilişkin olumsuz düşüncesi olanların yorumlarının kimlik bilgileri ile birlikte saklanması sağlanmış..
DİSK’in, ülkemiz sendikacılığının hak kazanımlarında zirveye çıktığı yılların simge lideri Kemal Türkler’in geçen pazartesi günü anılması etkinliğinde tanık olduğum, sendikal, işçi hakları yıkım sürecine karşı çıkış yolları üretme, cephe arayışlarını açıklama, kamuoyu için anlaşılabilir kılma amacı ile, kamuoyunun ilgisi, bilgisi dışında kalan işçi hakları, sendikal haklar kırımına ilişkin kimi satır aralarını bugün de okurla paylaşmak istemiştim.. Kamuda ancak birkaç yüz binle sayılabilen işçi sendikaları için sözleşme masasına oturma ile, memur sendikaları için milyonlu ama yandaşlığa oturtulmuş yasaklı düzen çarklarının anlamını, geçmişin sendikal örgütlülükten, sol rahleyi mekteplerden geçmiş okurlar için bile anlaşılmaz olduğunun ayırımına varmıştım.
***
Haftanın kuşkusuz satır arasında giren haberleri içinde Saray’ın gözdesi Memur-Sen’in en çok üyeli, sözleşmeye imza atacak tek yetkili taraf olarak diğer görüşmelere katılabilecek, karar vermede hakları olmayan Kamu-Sen ile KESK’in yanında en düşük ücret önerisine üyeleri ne diyorlar bilemem. Hoş, masada onaylanacak sonucun sözleşmenin çok gerilerinde kalacağına yemin edebilirim.. Çünkü Saray’ın yetkili temsilcilerinin Türk-İş’in birkaç yüz binlerle ancak sayılabilen tüm kamu işçileri adına masada önerdiği ücretler, haklar artışlarına trajik komik düşük bir yanıt verlimesi gerçeği ortada. Masada hiç pazarlık yapılamadan, sözleşme müzakere süreçleri tüketildi, ya grev ya da enflasyonın yıllık artışlarıyla bile alay edilen komik zamma imza gibi bir aşamaya gelindi.
Geçmişlerinde sendikal çatışmacılığın en acılı örenklerinin yaşandığı metal işkolunun özel sektörde örgütlü biri Türk-İş, diğeri DİSK’e bağlı örgütlü işçi sendikalarının hakların, örgütlülüğünün dibe vurduğu günümüz koşullarında, en azından cephe ittifakı içinde sözleşme masasına oturma eğilimlerinin birkaç satırlık haberlerini de duymuş olabilirsiniz..
Anlamlarını en çarpıcı sizinle paylaşabilmek için, kimi gerçeklerin altını da çizmeliyim. 12 Eylül’e girişte, işçi sınıfının hak kazanımlarında dehşet geriye dönüşün adımları atılırken, kanlı 1 Mayıs 1977 provokasyonu, Kemal Türkler’in simge lider olarak katledilişini, ağır işkenceli, idamlı yargılama süreçlerini, DİSK üzerinden Türk-İş’in de yıldırılarak sürece karşı çıkmada teslim alınması ile gelen ağır anayasal, yasal hak gaspları ile yetinilmeyerek, Özalizm ile özelleştirmeler, sözleşmelerdeki ayıklamalarla hakların hızla sosyal damping boyularında gerilere çekilmesi...
2002 sonrası Erdoğan Liderliği, AKP iktidarında yaşananlar ise sendikal örgütlülüğün yenilgisi, yandaş sendikacılıkla dudak uçuklatan boyutlara ulaştı. 12 Eylül’e girerken Batı sendikacılık hareketinin üstünde ülkemizde yaşanan sendikal haklar patlamasında yüzde 50’nin üstünde sendikalaşma oranı ile Türk-İş, DİSK rekora ulaşmışlarken, tüm emekçilerin sosyal paylaşımdan pay almalarına katkılarını anlatmayı yerimiz almaz.
Şimdi 22 milyon sigortalının içinde Türk-İş’in 958 binlere, tüm sendikalıların üç konfederasyon içinde 1 milyon 800 binlere düşmüş olmalarını nasıl açıklayabiliriz? Sigortalı işçilerin asgari ücretlileri tüm çalışanların dörte üçüne çıkmış. Sendikalılar yüzde 10’larda, akıl almaz angarya, ağır çalışma koşulları, iş yasaları hükümlerinin yoka sayılmaları..
Kamuda memur olarak çalıştırılanların yandaş sendikalara girme özgürlükleri ile daha iyi durumda oldukları da kuyruklu yalan, çünkü onların toplu pazarlık hakları simgesel, gerçek toplu pazarlık, grev hakları olmaksızın kâğıt üstünde. Memurların sendikalaşmaları, AKP iktidarlarının 17 yıllık icraatları içinde, yandaşlık üzerinden simgesel sözleşme babında da sorun olmaktan uzakta.. Aynı zamanda nasıl partizanca işe alındıklarının da belgesi niteliğinde..
İktidarın Türk-İş’i dünyada bir örneği olmayan özel irade ile, ILO Uluslararası Çalışma Örgütü’nden çıkarmasının, dünya sendikal örgütlerinin protestolarına karşı savunulması, Memur-Sen’in 1milyon 900 binlik üyesi ile öne çıkmış olmasıyla, şeklen açıklanabilir mi? ILO sözleşmelerine aykırı olarak memur sendikalarımızın özgür toplu pazarlık hakları yok ki.. Kamuda muhalefette etkin sesi duyulan KESK’in sürekli üye kaybederek günümüzde 137 binlere düşmesinin tek açıklaması, yandaşlıkla kamu operasyonları, kadrolaşmaları değil mi?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları