Kemal Derviş’i de toprağa verdik
Şükran Soner; Toplumsal değerlerin, insan haklarının hiç şaşmaz arayışları için pusula olmuş katkılar toplumların belleğinden hiç silinemiyor. Işıklar içinde yatsınlar.
Toprağa veriliş törenine katılabilseydim kuşkusuz “Nasıl bilirdiniz” sorusuna olumlu yanıta katılmanın ardından, yine katılanlar olarak hep birlikte helallik verirdik. Ailemin 1956 göçünde kucak açmış akrabalarımızın yaşamlarını paylaştığımız Büyükada’da, Kemal Derviş’in sayılıp sevildiğine tanıklığım olumlu olmuştu. Benim açımdan pusula isimlerden Prof. Dr. Gülten Kazgan Hoca’mın da dönemin Körfez depremi ardından yaşanan büyük ekonomik kriz ile arkasından gelen bankaların iflasla yüzleşmeleri krizine olumlu değerlendirmeler yaptığını anımsıyorum.
BM uzmanlık görevi ile gelişi havalimanında ağırlıklı liberal ekonomiden gelen arkadaşları eşliğinde kalabalıkla karşılanmış, birlikte spor sahalarında görüntüleri eşliğinde yayınlar akıp gitmişti. 1970’lerde bölgede yaşanan deprem uyarılarına karşı, deprem mühendisliği bilimi ile alınmış çok önemli bilimsel gerekler üzerinden yol haritası ortadayken dönemlerin liberal iktidar erkleri, siyasi oy güçlerini aldıkları inşaat sektörünün güncel kâr hırslarına yenilmiş olarak, zorunluluğu kabul edilmiş yasal gereklilikleri, fiilen erteleyip durmuşlardı. Yetmemiş imar afları icraatları ile tuz biber ekmişlerdi.
Körfez depreminde yaşanan büyük yıkım, can mal ile üretim kayıplarından sıfır suçlu Ecevit koalisyon hükümeti, siyasi vurgun yemişti. Siyaseten bedelini çok ağır ödeyeceği acı reçeteyi de ahlaki değerleri ile yükümlenmek zorunda kalmıştı. Kemal Derviş, sihirli kurtarıcı uzman kimliği ile yükselirken, bugünkü MHP’nin de başkanının istifası ile hükümeti geçici görevle 2002’ye kadar sorumlu kalacaktı. Siyaset cephesinde 1977’de dünya petrol tekellerinin boykotu ile yaratılan hızlı krizde, onurlu çekilmeyi seçmiş Ecevit liderliği, CHP’ye gerçekten attığı her adımla geleneksel oylarının üzerinde bir tırmanış getirmişti.
***
“Toprak işleyenin, su kullananın” simge sloganı üzerine, işçi haklarına doğrudan katkıları ile gelmiş, yeni süreçlerden beslenen sloganların bileşkesinde, her yeni seçim sürecinde, hızlı kentleşmede yaratılmış varoş yoksullarının da gönüllerini kazanmada başa tırmanışı durdurulamıyordu. Kıbrıs, Öcalan’ın getirilişi, işçiler için iş güvenliği yasalarının ilkinden sonuncusuna kadarında doğrudan belirleyici olması cabası... Tersten şiddetli rüzgârlar ise son süreçte AB’nin sil baştan BOP projesi ile gündeme gelecekti. Ortadoğu’ya yeniden birçok işgal ile birlikte gerçekleştirilen operasyonların, yeni ittifakları, oyun, tuzaklara genç kuşak değilse de bizler doğrudan tanıklık yapmak zorunda kaldık.
Sınır tanımazlık öylesine pervasız boyutlara vardırıldı ki hep birlikte Ecevit’in ilaçlarla ağır hasta konumuna düşürülmesini yaşadık. Yetmedi, Irak’a doğrudan Türkiye üzerinden askerlerle girilişine izin vermemekte diretmesi cezalandırılmıştı. Yani ülkemizdeki düşlenmiş yeni üslere yerleştirilmek üzere Amerikan askerleri indirildikten sonra, geri dönmek zorunda kalmaları sindirilmemiş olarak, Milli Görüş’ten koparılmış kadrolarla Fethullah Gülen ittifakının bile kurulması sağlanmıştı. Arkasından Irak’ın işgali sonrası Irak topraklarında askerlerimize çuval geçirilmesi operasyonları da yaşanmıştı.
Ecevitler ancak iktidar erki güçlerinin ellerinden alınması sonrası, zorlu sağlık sorunlarının yaralarını onarabildikleri kadarı ile ömür sürdürebildiler. Gelin görün ki yaşamöyküleri, duruşlarının bütünlüğü içinde, ülkemiz, Cumhuriyet değerleri, toplumsal sorunlara toplumsal çözüm önerilerinin tüm renkleri ile yaptıkları katkıların bütünlüğü içinde yeniden güncelleştiler. Soyut sevgi yerine, somut toplumsal sorunlara yaklaşımları ile simgeleşmiş olarak yükselişteler. Çünkü bu ülkede çoğunluğun yaşamı sil baştan karabasan boyutlarda diplerde... Toplumsal değerlerin, insan haklarının hiç şaşmaz arayışları için pusula olmuş katkılar toplumların belleğinden hiç silinemiyor. Işıklar içinde yatsınlar...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları