‘Özalizm’in yenildiği yeni yılın günlerinden bugüne
Şükran Soner; Büyük yanlışlık, eksiklik yapmışız. Özal’ın kişisel görev, rolleri de içinde, ulusal ile uluslararası emperyal çıkarlar adına oynanmış oyunların hesaplarının bütünlüğü içinde, 1968’li yıllara inme zorunluluğumuz var.
Benim için dün gibi, aradan su gibi bir 32 yıl geçmiş, 1990’ın o günlerinden. Önümüzdeki seçimlerde oy kullanabilecek kuşakların çoğunluğu için yaş tutmuyor. Tutanların bir o kadar çoğunluğu için de ya gerçekleri hiç sorgulanmamış, gereken dersler çıkarılamamış. Ya da ideolojik çıkar kaygıları ile yok sayılmış, bilinmesi, dersler çıkarılması hiç istenmeyen tanıklıklar, yaşanmışlıkları, toplumsal patlamanın gücü, akılcı başarılarıyla, kazanımlarının yok sayılması istenen sonuçları ile toplumsal algıdan uzak tutulması için elden gelen yapılıyor..
İşte tam da günümüzde, seçimler çok yakın, sonuçları ile çok ama çok daha büyük anlamlar kazanmışken. Sabahtan akşama yaşamı, tüm hakları dibe vurmuş seçmenlerimize gerçek hakları, çıkarlarından yana uyanma çağrıları yapılırken, unutturulmuş insandan haklardan yana bu en son, en değerli kazanımımıza nokta konulan günleri, o tarihlerde yaşananları anımsatmak istedik.
Evrensel dünya emek tarihine kazınmış “Gazap Üzümleri” romanı üzerinden, Amerikalı tarım işçilerinin on günlük, on binlik yürüyüşü kazılmışken. Bizim unutturulmak istenen 50 günü öncesi ve sonrası sonuçları ile taşmış, eh gün en az on binler, çoğunlukla yüz binlerle işçi, yöre halkı, konuk Aydınlanmacılar da içlerinde katıldıkları dünya emek tarihine rekorla, silinememek üzere girmiş grevle birlikte yapılmış Zonguldak, Büyük Madenci Yürüyüşümüz var..
Yaşanmışlıkların gücü, sıcağında sonuçlar üzerinden, bir on yıllık Özal iktidarlarındaki “Özalizm”in (liberalizim) vahşi kayıplarını masaya yatırırken, sonuçları üzerinden maden işçilerinin on yıllık kayıp toplamının dörtte üçünün geri alındığı, ülkemiz çapında ise tüm sendikalı, sendikasız, kamu, tarım üreticileri, kaçak çalıştırılanları için de ortalama dörtte bir oranında geri alınma sonuçlarının çıkarımlarını yapıyorduk.
***
Büyük yanlışlık, eksiklik yapmışız. Özal’ın kişisel görev, rolleri de içinde, ulusal ile uluslararası emperyal çıkarlar adına oynanmış oyunların hesaplarının bütünlüğü içinde, 1968’li yıllara inme zorunluluğumuz var. 1961 Anayasası, 1963 yasalarının bütünlüğü içinde, en yaşamsalı kaçınılmaz 1962 yılında kazanılmış düşünce özgürlüğü, gazeteciliğin kutsalı, bağımsızlığının ilk adımı 212 sayılı yasamızı atlamadan, ülkemiz yaşayanlarının haklarındaki gelişmeler patlaması yıllarına bakmak zorunluluk. Ne yazık ki en önemlileri 1962’lerden 1970’lere kadar kayıtlara geçmiş.
Emperyal çıkar odaklarının güdümünde, ülkemizde kurulan tuzakların bütününde iki askeri, iki sivil darbe süreçleri yaşanıvermiş. Evrensel, göreli demokrasinin işlerliğini sürdürdüğü ülkelerde, 1970’lerde gözlenen geriye çekilişlerin eseri ülkemizde bir de Fransa’da en çok öne çıkan 1968 patlamalarındaki gençlik, işçi, Aydınlanmacı tüm demokratik, siyasal örgütlenmelerin ortaklıklarının yaşanması boşuna değildi elbet. Özelimize dönersek elbet, bizim ülkemizdeki toplumsal patlama dünya için, değerleri ile Cumhuriyet yıllarımız gibi katlanılamaz, kabul edilemez olmuştu.
15-16 Haziran büyük işçi direnişi üzerinde, 1970 sıkıyönetim uygulamaları, elbette 12 Mart askeri darbesi ile gelen sonuçları, o zaman tam algıyamamış olsak da en büyük hak kazanımları operasyonlarını getirmiş. Ne rastlantı ama? Cumhuriyet gazetesi üzerinden pişirilen boza; aile içi, mirasçılar üzerinde darbe, Nadir Nadi yönetiminin uzaklaştırılması operasyonu, Turhan-İlhan Selçuk kardeşler içinde, gelişim, Aydınlanmacı örgütlenmeler üzerinden dudak uçuklatan sayılarda insanın sessiz çok ağır işkencelerden geçirilmiş olma süreçleri, can gelecek yaşam kayıplarının boyutlarını çok azı ile biliyoruz.
Özet sonuç 1970’lerde şapkasını alıp giderek zekâsını kullanarak ayakta kalan, Zincirbozan’dan sonra da Cumhuriyet okulları içinde yetişmiş olmanın erdemine uyanan Demirel ile Özal’ın son süreçte karşı karşıya kalmaları bile rastlantı değil. Madenci direnişinin sınırı “İsrail kapısı” ile Abant’ta yeni yıl gecesi de içinde ne kadar çok gelgiti yaşadık. Duyarlı olanlara Zonguldak maden işçilerinin direniş komitelerinden sorumlu eğitim sekreteri Sabri Cebecik, Ekonomik Toplumsal Tarih Vakfı adına kamerası ile öncesi hazırlık dönemlere, eylemleri, sonrası gelgitler sürecinin en bilinçli, canlı tanıklarından bilim insanı Ülkü Özen ile Cumhuriyet TV yayınımızı satır aralarına da dikkat ederek izlemelerini öneririm. Günümüze taşınması kaçınılmaz olan çok dersler çıkarılabilir. Nefes alabileceğimiz bir yeni yılı yaratmak bizim ellerimizde...
DÜZELTME VE OKURDAN ÖZÜR:
27 Aralık Salı günü yayımlanmış Harun Karadeniz’i gündemine alan yazımda doğuştan ezber, bellek eksikliği sıkıntısı yaşayan biri olarak, sözün gelişi 40 yıllık arkadaşım, 1968’li Fahri Aral’ın, isminin baş harfi üzerinden kardeşinin adı ile karıştırmışım. Harun Karadeniz üzerinden belgeseli hazırlayan, pek çok çalışmaya katılan arkadaşımı elbette arayıp özrümü diledim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları