Siyasetin yarışı; düzeni korumakla, değiştirmek isteyenler arasında olacak
Şükran Soner; Sonuçta demem o ki “Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacak, pireler bal gibi de kirli eller devlerini yutacak...”
Dudak uçuklatan büyük rakamlarla açığa çıkan kredi yolsuzluklarının sınırlı sayıda medyada haber olarak geçiştirilmeleri, daha da çarpıcısı zorunlu birinci elden sorumlu birkaç yönetici ile sınırlı yargılamalara konu olabilmeleri sakın moralinizi bozmasın. Direniş eylemlerinin sınırlı haberler olarak geçiştirilmeleri, her türden en dudak uçuklatan haksızlık, hukuksuzlukların hemen belleklerden silinecek ölçeklerde halka sunulmaları yeni tanıklıklarımız değiller.
Kuşkusuz bu en uzun soluklu, sivil iktidar erkinin ayakta kalmasındaki etkileri hiç de hafife alınmamalı. Gerçek şu ki bu ülkenin yaşayanlarının en yüksek orandaki çoğunluğu için, elbette seçmene de yansıması kaçınılmaz boyutlarda katlanıyor olmaları ülkemizin artık sonuçları kaçınılmaz karabasanı oldular. Depremler gibi günü kesin olmasa da kaçınılmaz olduklarının gerçekleri gibi kaçınılmazlar. İstetiğiniz kadar geniş, sınırsız olanaklarla medyatik güdülemeyi, kitleleri aptallaştırmayı başarırsanız başarın, gerçek yaşamdaki kayıplarımız dayanılmaz, katlanılamaz boyutlarda kâbus gibi üstümüze üstümüze geliyorlar.
Başlarına gelenlerin daha fazlasına katlanamayacak konumlara düşmüş olanlar, suyun, selin yollarının kesilememesi gibi, yollara, sokaklara dökülüveriyorlar. Elbette DİSK’in çalışkan başkanlık kadroları gibi, siyasette de olumlu, olumsuz atakları ile öncüler ortalığa saçılıveriyorlar. Kitlelere ya sürünün koyunları olmak ya da insan gibi hakkını aramaktan başka seçenek kalmıyor. Sonuç alamamak bu noktalardan sonrasında çok da önemli değil, sesini gür çıkarabilmek, haykırabilmek giderek kitleselleşen eylemler alışkanlığına dönüşüveriyorlar..
Hak-hukukun işletilmediği düzenden korkmada duvarlar giderek daha güçlü vuruluyor. Giderek seslerini daha yüksek sesle ortak haykırışların sadece eylem sayıları değil, gürlüğü, uzun soluklu vazgeçilmezliği öne çıkıyor. Bazen sonu gelmeyen vurgun düzeni haberlerinin sıklığı, ortak özelliklerinden yorgun, yıkıcı moral aldığımızı düşünüyor olsak da... Dahası bu düzen böyle sürüp gidecek duygusu ile kendilerini afyonlamayı seçenler çoğunlukta gibi gelse de... Yağma düzenin sellerinde yaşamı kayanlar bile artık içlerinde, bireysel, kitleler olarak hak aramanın peşine, eylemlerine takılanların sesleri gürleşiyor...
Son haberlerden taze bir örneğe ilişkin uyarıyı dün, 1968’in İşgal Konseyi sekreterliğini de yapmış, eski dost Tunga Ungun’dan aldım. Hukukçu olarak yıllarını verdiği bankacılık üzerinden örneği, Halk Bankası’ndaki 700 milyoncuk tutarındaki hukuksuz vurgunu öğrenmekle kalmadım, cezası bırakılamadığı için şube sorumlusu yöneticilerle sınırlı ilk hukuksal operasyonu da öğrenmiş oldum. Ancak devamındaki hukuksal sorumluluk ağının Halk Bankası en üst kademeleri yöneticilerine kadar uzatılması hukuksal sorumluluk ağını bilmiyordum...
Yüksek, hele de haksız, yasalara aykırı kredi verilmesi sorumluluğu ağı kocaman, yasal uzun bir zincirleme kararlar sorumluluğunda yapılabilirmiş. Har aşamada verilecek kredinin haklılığına, yani karşılığının güvence altında olduğuna ilişkin incelemeler ağlarının işletilmesi zorunluluğu varmış. Kredi komitelerinin aşama aşama, merkeze, en tepeye, genel müdürlüğe uzanan işletilmesi ağının tamamlanmaması, en üst yönetime kadar, yöneticiler ağında herkeslerin suça katılmış oldukları sonucunu getiriyormuş. Bu kadar büyük bir kredi yolsuzluğu eylemi üzerinden, ekonomi uzmanlarımızın suçlular ağını saptamaları gerektiğini anımsatmak da benim bugünkü yazımda görevim olsun...
Sonuçta demem o ki “Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacak, pireler bal gibi de kirli eller devlerini yutacak...”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları