Turhan-İlhan Selçukları anarken
Şükran Soner; Baba Kurtuluş Savaşı’ndan düşen görevlerdeki payının hakkını vermeye çalışırken, anne ve çocuklarının ortak katılımlarında evlerinde oluşturulmuş, zengin sanat, kültürle beslenen dünyaları..
Yarın çok azımız doğrudan yapılan etkinliklere katılıyor, çoğunluğumuz ülkenin her yerinden yapılan yayınların, etkinliklerin haberlerini izliyor olarak, yüreğimizin bir köşesinde yerleşik aydınlanmacı insanların tümü için geçerli olduğu üzere, Turhan-İlhan Selçuk kardeşlerin anılmalarını paylaşacağız. Özgür iradeleri ile yaptıkları seçimlerinin sonucunu, Hacıbektaş odaklı anmaların, “Aydınlanmacılar buluşması” vurgusunun anlamı üzerinde düşünmeye, paylaşmaya çalışacağız. Bu çorbada, elbette Cumhuriyet gazetemizin, tüm yayın, yararlanma türleri içinde haber portalımızın, Cumhuriyet TV’nin katkıları ile tuzu olacaktı.
1990’lı yılların başında, iflasa sürüklenmiş gazetemizin. Berrin Nadi’nin özverili, inatçı girişimi ile İlhan Selçuk sorumluluğunda kuruluşuna öncülük yaptığı Cumhuriyet Vakfı’nın çok zorlu koşullarında, Cumhuriyet okurlarının yine özverili, dirençli duruşları unutulabilir mi? İstediler, yaptılar, başardılar.. Bu ülkenin aydınlanmacılarının, en zorlu koşullarda sil baştan sil baştan yola çıkabilme, direnme güçleri hiç hafife alınabilir mi?
Yine 1990’lı yılların hemen ikinci yarısının başında, 50’yi aşkın yıllarla dostluklarını paylaşmış, bir büyük sanatçı insanımızın, ilk tanıtımını bizimle paylaştığı, günümüzde çok dal budak salmış, kurumlaşmış, sanatla yoğrulmuş ürünleri hiç hafife alınabilir mi? Prof. Dr. Süleyman Salim Tekcan’ın önderliğini yaptığı, İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi’ndeki ilk buluşmamız taptaze belleğimde. Yunus Nadi (Abaloğlu) ailesi ile birlikte, Girit’ten Fethiye’ye göç etmiş, Karaören ailesi ile Selçuk ailelerinin. Anadolu toprakları içinde, Atatürk devrimleri, kurtuluş, kuruluş savaşları ile yoğrulmuş, Hacıbektaş Anadolu aydınlanmacılarına uzanan yaşamöyküleri..
***
Baba Kurtuluş Savaşı’ndan düşen görevlerdeki payının hakkını vermeye çalışırken, anne ve çocuklarının ortak katılımlarında evlerinde oluşturulmuş, zengin sanat, kültürle beslenen dünyaları.. Hocanın gözlemlerine göre, annenin önderlik ettiği toplu kültürel çalışmaların içinde sanat dallarının türlerinin yoku yok. Bazen anne, bazen kızı Ülfet. Evlilik sonrası Mengü Ertel’in eşi piyano başında. Veremden ölen en büyük ağabey ile birlikte üç erkek kardeş, müziğin, edebiyatın, çizginin, mizahın her dalına konup duruyorlar. Aslında hocanın kendisi de içinde o yıllarda veremden kurtulabilmiş çocuk sayısı çok az olmalı. Paylaşımları, anıları özetleyebilmek çok zor..
Araya elbette Ertellerin oğlu Murat Ertel (Baba Zula) söze girmese olmaz. Düşünün babasının kucağında, onun çizdiği dünyanın en özelleri arasında yer almış ödüllü afişlerin içinde bile babasının kucağında boya ile kapanacak bölümlere katkı yapmasına izin verilirmiş. Murat’ın kültür evinin sanat dünyalarına katkıları üzerinden anlatabileceği çok fazla değerli satır arası var. Uzaktan çok az koşup, çok değerli müzik, sanat ürünleri ürettiğini düşündüğüm Murat’ın anıları söz konusu olunca, dili ne de güzel açılıveriyormuş?
Turhan-İlhan Selçuk kardeşler üzerinden ne de çok söylenebilecek sözü varmış. Anneanne anıları kutsal, anne daha da kutsal, çoğunu bir gün sonra yayımlanacak babası üzerinden anlatılacaklara kalacak. İki dayısı için yaptığı besteleri ilk yılların anmalarından biliyordum. Bu kez ülkemizin müzik geleneğinde çok değerli olan, şimdilerde sanatın kurutulduğu günlerde, kısacık müzik tüketimlerine inat, ikisi için bir geçiş taksimi ile ortak seslendirme ile nokta koymayı seçti.
Sanatın her dili ile insana ulaşmanın güzelliğinden söz açılınca hiç nokta konulabilir mi? Cumhuriyet Portal ile Cumhuriyet TV’nin bu alanlarda siz Cumhuriyet okurlarına, ülkemiz Aydınlanmacılarına çok fazla yeni ürünlerle ulaşabilmeleri dileği ile..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları