‘Yeter söz milletin’ sloganının can yakan anıları çuvallarda gizlenebilir mi?
Şükran Soner; Gerçekten tek partili dönemin dünya savaşları üzerinden ülkemize ödetilen bedellerin de katkıları ile yaşanmış çok zorlu yıllarının ardından seçmenin duygularını ışıklı yakalayıvermiş.
Ülkemizdeki Toplumsal Tarih Vakfı’nın kuruculuğunda öne çıkan Orhan Silier’e biraz zorlama ile işin içine sokmaları nedeniyle içten teşekkürlerimle. Sokak gazeteciliği koşturmacasında kitap okumada özürlü olarak ne kadar çok konuda bilgilenmekte özürlü kaldığımı aralarında tadına varma boyutlarında kalsa bile çok şey öğrendim. Doğan Kuban, Korkut Boratav, İlhan Tekeli, Bilsay Kuruç, Yiğit Gülöksüz, Zafer Toprak, Mete Tunçay, elbette Haldun, Ülkü Özen ailesi içlerinde bilmediğim ne çok bilgiye ulaşmamı sağladılar..
Seçim afişleri sergimiz, Milli Piyango Tarihi, İstanbul’un köy-kent yapılması olguları üzerinden nokta koyamadıkları enerjileri ile ürettikleri çalışmaların odağında olmak o kadar çarpıcı tanıklıkları zevkle paylaşmak oldu ki.. Gündemi saptırmamak için doğrudan “Yeter söz milletin” sloganı üzerinden değinmelere geçmem gerekiyor. Gerçekten tek partili dönemin dünya savaşları üzerinden ülkemize ödetilen bedellerin de katkıları ile yaşanmış çok zorlu yıllarının ardından seçmenin duygularını ışıklı yakalayıvermiş.
Gelin görün ki ışıklı sloganla ulaşılan seçim başarısının ardından ülkemizin Menderes iktidarı ile sözünü verdiği demokrasiye açılımı hak götüre, 10 yıl gibi kısa bir süreçte, emperyal çıkarlar adına, sivil diktatoryaya sürüklenişimizi yaşamışız.. Kore Savaşı’na katılışımızın anlamını, bedellerini sorgulamadan, romantik öykülerle kendi kendimizi taçlandırmamızın aymazlığını sorgulayacak değilim. Dizileri bayıla bayıla seyredenler saflarında olmak kimlik özelliğimiz..
Ancak “Yeter söz milletin” diyen iktidarın, mezar taşları üzerindeki isimlerle Vatan Cephesi’ne yeni kayıtlar listelerini yapmış olmasını da mı sorgulamayacağız? Çok daha ürkütücüsü, CHP başta, millet partilerini hedef alan sınır tanımaz saldırılarıyla, halkı hedef alan can yakmaları, yok mu sayılacak? Önümde DP’nin iktidardaki son iki ayının icraatları üzerinden Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında yer almış haberlerin kupürleri var. DP yönetimi toplanıp akıl almaz, birbirinden ağır şiddet içeren uygulamaların kararlarını alıyor. Almakla kalmayıp uygulamalarını acılı bedellerle Millet Cephesi’nin diğer partilerinin kadrolarına, halka ödetmekle kalmıyor. Gelin görün ki kararların içerikleri de içinde olmak üzere yaşananların hepsinin birden haberlerinin yapılması bile yasak oluyor.
***
Sonuçta Alparslan Türkeş’in sesinden yapılan radyo yayınları, duyuruları ile 1960’ın albaylar cuntası olarak bilinen darbesi geliyor. İç kaosunun derinlikli çatışmaları, çelişkileri arasında bir yandan ülkemizin görüp göreceği en özgürlükçü 1961 Anayasası, uygulamalarına dönük olarak da 73 yasaları geliyor. Kaleme alınışında adı geçen Hıfzı Veldet Velidedeoğlu üzerinden, çoğunluğunu çok yakından tanıdığım tüm bilim insanlarına, hukukçularımıza en içten teşekkürlerimizle, ülkemizin yüz akı toplumsal gelişmelerimiz, örgütlenmelerimiz pıtrak gibi yaşamın her alanına dönük olarak yeşeriyor, yükseliyor.
En iyi bildiğim düşünce ile emek hakları üzerinden birkaç satır başını çizmekle yetineceğim. DP, Menderes hükümeti uluslararası zorunluluklar nedeniyle elbet 1952’de Türk-İş’in kurulmasına karşı çıkamıyor. İki Kosovalı hemşerim, Cakovalı Seyfi Demirsoy ile Şaban Yıldız, İstanbul’un içinde bir köyde göçmen süt kardeşleri olarak başroldeler. Sendika örgütlenmesinde lider Seyfi Demirsoy, uygulamada önce Şaban Yıldız kuruculuk görevlerini paylaşıyorlar. Gelin görün ki Menderes Türk-İş’i fiilen bugünkülerin tıpkısının aynısı bir avuç yandaşının eline veriveriyor.
Seyfi Demirsoy tam da bu gerçek üzerinden 1962’de Türk-İş’i sil baştan kurdukları tezi ile yola çıkıyor. DİSK kadroları içinde yerini bulan Şaban Yıldız’ın örgütçülüğüne verdiği değerle de kendisi yeni Türk-İş başkanı seçilmişken TRT yayınlarında Şaban Yıldız’ın sesi, seslenişi ile kamuoyunun karşısına çıkmaktan gocunmuyor. (Hepsi belgeli, hepsi kitaplarda, yazılı kayıtlarda.)
Şimdi siz siz olun da bugünün koşullarında Menderes’in sloganına sığınan Cumhur Cephesi’nin, ne kadar akılcı bir seçim sloganı ile yola çıktığını sorgulayın...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları