Tarih:
12.02.2012
Bölücü İsyan- Özelleştirme ve Vergiler...
Bugünden en önemli farkı, Cumhuriyet Devrimlerine karşı olanların iktidarda olmamaları idi.
Şöyle bir baktığımızda, Güneydoğu'da olan bitenler 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanını andırıyor. Benzerlik artık bazı şehir ve kasabaların nerede ise terör örgütünün bazı il ve ilçeleri denetim altına almış olmasıdır. Bundan 86 yıl önce de isyancılar Bingöl başta olmak üzere Elazığ, Bitlis, Erzurum ve Diyarbakır'ın bazı ilçelerini ele geçirmişlerdi.
Genç Cumhuriyet kurulalı henüz 15,5 ay olmuştu. Devrimler başlamış, mütareke basını Cumhuriyet'e ve devrimlere savaş açmıştı. Meclisteki muhalefet partileşmiş, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulmuş, el altından padişahlığı ve halifeliği yeniden getireceklerini, devrimleri durduracaklarını söylüyorlardı.
Bugünden en önemli farkı, Cumhuriyet Devrimlerine karşı olanların iktidarda olmamaları idi. İsyanın arkasında o gün de dış güçler, özellikle Musul meselesini bu bölgenin zengin petrol kaynaklarına el koymak ve genç Cumhuriyeti yıkmak isteyen İngiltere vardı.
Konuyu daha aydınlatmak için ülkede 86 yıl önce ve bugün, terör dışında özellikle ekonomik cephede verilen kavgaların karşılaştırılmasını ele alalım.
Terörün, daha doğru bir ifade ile bölücü ayaklanmanın azdığı son 9 yılda, olanlara bakalım. Ülkenin enerji sistemi başta olmak üzere, haberleşmesi, ulaşımı, limanları özelleştirilmiş, önemli bir kısmı yabancıların eline geçmiş. Büyük güçlükler ve mücadelelerle yabancılardan aldığımız tütün tekeli bedava denecek fiyatla elden çıkarılmış, 2. el değiştirmede İngiliz şirketine bizim sattığımız fiyatın nerede ise on katına satılmış, şeker fabrikalarının bir kısmı kapatılmış, diğerlerinin satışı gündemde, haberleşme sistemlerimiz tamamen yabancıların elinde ve en gizli görüşmeler bile dinleniyor. Madenlerimiz talan edilmiş ve ülkenin yüz ölçümünün yedide biri için maden arama tahsisleri yapılmış. 35 şehit haberinin gelmesinden kısa süre önce elektrik ve doğal gaza ağır zamlar yapılmış, ÖTV 'nin güncellenmesi adına ağır vergiler getirilmiştir.
86 yıl öncesine döndüğümüzde, gördüğümüz manzara şu: Cumhuriyet kurulalı henüz 15,5 ay olmuş. Ülkenin her tarafı yanmış yıkılmış, okuma yazma oranı yüzde 7. Okul yok, sağlık yok, genç ve erkek nüfus savaşlarda kırılmış, demiryolları, havagazı, elektrik, limanlar, madenler, tuz, kibrit vs. yabancı şirketlerin denetiminde. Lozan anlaşması gereğince gümrük vergileri 4 yıl daha Osmanlı dönemindeki gibi sürecek. Yani yabancı mallar ülkede cirit atıyor...
İşte bu koşullar altında Mustafa Kemal ve arkadaşları, bir yandan devrimleri yaparken, bir yandan da ülkeyi olanaksızlıklar içinde inşa ediyorlar. Devrimin başarılamayacağına güvenerek büyük devletler büyükelçiliklerini Ankara'ya taşımayı reddediyor. Ankara'da otel bile yok. Gelen konuklar tren vagonlarında konaklıyor.
Şeyh Sait isyanı 12 Şubat 1925 günü başlıyor. Meclis 17 Şubat 1925 günü çıkardığı bir kanun ile köylüden alınan Aşar Vergisini kaldırıyor. Aşar Vergisinin o günün koşullarında devlet bütçesine net katkısı yüzde 21,7...Yani devlet bütçesinin beşte birinden fazla bir geliri tek kalemde ve oy birliği ile feda ediliyor. İsyan çıktığı için değil... Köylüyü rahatlatmak için. Yasanın hazırlıkları isyandan önce başlamış. Terörün en çok azdığı günümüzde ise yeni ve ağır vergiler getiriliyor.
İsyan çıktığı günlerde mecliste, şeker fabrikalarının kuruluşunu destekleyecek ve şeker pancarı ekecek köylüyü koruyacak yasa tasarısı görüşülüyor ve yasalaşıyor. Bugün ise terörün en çok azdığı dönemde pancar ekimi sınırlandırılmış, ithal mısır ile yabancı şirketlerin şeker üretiminin önü açılmış, şeker fabrikalarının satışı gündemde.
Şeyh Sait isyanının çıkmasından kısa süre önce Ergani Bakır Madeni kamulaştırılmış, diğer madenlerin kamulaştırılması için hazırlıklar sürüyor. Bugün ise yeraltı zenginliklerimizin büyük kısmı yabancıların eline geçmiş, dünyanın en zengin Bor yataklarının devri gündemde...
Şeyh Sait isyanının çıktığı günlerde, "her gün bir karış demiryolu" ilkesi hayata geçiriliyor. Haydarpaşa limanı ve Haydarpaşa Pendik çift hattı kamulaştırılıyor, diğer limanların kamulaştırma hazırlıkları sürüyor. Bugün ise bütün limanlar elden çıkmış, demiryolları yerine otoyollar öne çıkarılmış, ihaleler yap-işlet yöntemi ile yabancı konsorsiyumların eline bırakılmış.
Şeyh Sait isyanının çıktığı günlerde, Fransızların ağırlıklı olarak sahip olduğu Tütün Rejisi kamulaştırılmış. Bugün ise "Tekel Vatandır" sloganı ile direnen Kürt, Türk, Arap, Gürcü, Çerkez asıllı işçilerin üzerine güvenlik kuvvetleri saldırıyor. Şubat soğuğunda Anakara merkezinde buzlu havuzlara dökülüyor. Yabancı tekellere satılmış sigara pazarına egemen şirketler dün zamlı fiyatlarını açıklıyor. 2 liralık sigaranın üzerinde 5 lira vergi olduğu ortaya çıkıyor.
Örnekleri çoğaltmaya gerek yok... 86 yıl önce isyanı bastırmak isteyen genç Cumhuriyet, halk yığınlarını kazanmak için kısıtlı olanaklarla elinden geleni yaparken, bu gün halk çocuklarının şehit haberleri ile zam, vergi, özelleştirme, işten çıkarma haberleri bir arada geliyor.
O gün İngiliz desteği ile süren isyan, bugün AB-D, İsrail desteği ile sürüyor. Cumhurbaşkanı'nın 5 gün önce geldiği bölgeye ağır bir saldırı yapılarak, "isteseydik o gün de saldırırdık" mesajı veriliyor.
Halkın üzerindeki ağır yükü kaldırmadan, ortaçağ kalıntılarını yıkmadan, bunların devamını isteyen ve destekleyen emperyalizme açık tavır almadan, terörü bitirecek TSK 'ya yapılan saldırıları durdurmadan ve ülkede özgürlük havasını estirmeden terörü bitiremezsiniz.
Bütün bunları görmeden bir başbakan yardımcısının kürsüye çıkıp Atatürk'e övgüler düzmesi komedi olmaktan öte geçemez. Gün komedi izleme günü değildir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları