Tarih:
16.04.2013
Köy Enstitüleri Üzerine
Hedef; ülkenin kırsaldan başlayarak topyekün aydınlanması, eğitimin üretim için uygulamalı yapılmasıdır...
Yeni yasalaşan ve üzerinde çok tartışılan ve de uzun süre tartışılacak 4+4+4 sistemsizliğinin ayyuka çıktığı tam da şu günlerde eğitim sistemimizin bozukluğunu sorgularken insan Köy Enstitülerinden söz etmeden geçemiyor.Eğitim Sistemimiz 1950’den sonra bir türlü ‘’dikiş’’tutmadı.Neredeyse her yıl sistemin bir yeriyle oynanıyor.’’Eğitim ‘’mi?,’’öğretim ‘’ mi?,’’eğitim-öğretim’’ mi ?, ‘’milli’’mi ? belirsiz.
Oysa, genç Cumhuriyet daha kuruluşundan itibaren,eğitim,öğretim birliğini(Tevhid-i Tedrisat) sağlamış, o zamanın en temel sorunu olan okuma-yazmanın kolaylaşması ve yaygınlaşması için yeni harfleri kabul etmiş,Halkevleri,Halkodaları,okutmanlar vb. ile yoğun bir çalışma içine girmişti.
Bu devre iyi bakıldığında görülür ki, Cumhuriyeti kuranlar en zor savaş koşullarında bile eğitimi bir adım geride tutmamışlardır.
Çabalar;yüzde sekseni aşkın köylerde yaşayan ve eğitimden bir avuç elit kesimin dışında hiçbir nasip almamış, dolayısıyla emperyalizmin oyuncağı haline gelmiş, onun desteklediği gerici yuvalara teslim olmuş bir halkı topyekün eğitme , aydınlatma içindir.
Bunun için de özellikle bize özgü bir sistemin yaratılması gerekmektedir.İşte Köy Enstitüleri bu gerçek ve zorunluluktan ; Hasan Ali Yücel,İsmail Hakkı Tonguç gibi vatanseverlerin çabalarıyla doğmuştur. İsmail Hakkı Tonguç’un ‘’Askerlikleri sırasında başarılı olan gençlerin, Ziraat Bakanlığı’nın desteği ile modern tarım teknikleri öğretilerek köylere öğretmen olarak gönderilmesi ‘’ projesi ile başlayan Köy Enstitüleri ön uygulamaları, 1936’da Köy Eğitmenleri yetiştirme projesi ile doruğa ulaşır ve 1940 yılında Köy Enstitüleri Yasası Yürürlüğe girer.
Yasanın yürürlüğe girmesiyle; UNESCO’nun ‘’DÜNYANIN ÖRNEK ALINMASI GEREKEN ÖĞRETİM KURUMLARI’’ olan Köy Enstitüleri, ülkenin coğrafi olarak dengeli dağıtılmış ve yerleşim merkezlerinin uzağında, değişik yörelerde,geniş araziler üzerinde kurulmaya başlanır.
Hedef; ülkenin kırsaldan başlayarak topyekün aydınlanması, eğitimin üretim için uygulamalı yapılmasıdır.
Köy çocukları, köyünden alınıp toplu yaşama,kendi kurduğu okullarda, toplumun ozaman gereksinimi olan her alanda(modern tarım, yapı ustalığı, meyvecilik,arıcılık,el sanatları,hasta bakıcılığı vb.) devletin katkısı olmaksızın, kendileri üreterek gereksinimleri karşıladıkları bir sistemle yetiştiriliyorlardı.
Yalnızca ülkemiz koşullarına özgü AYDINLIĞA AÇILAN KAPILARIMIZ dediğimiz KÖY Enstitüleri, 1943 yılından itibaren kendi yönetici,müfettiş,öğretmen kadrolarını da yetiştirmek, tümüyle öznel, özgü,ulusal olmak için Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne bir sıçrayış göstermişti.
Evet…İşte bu bir eğitim devrimiydi.
1950’den itibaren ülkemizi KÜÇÜK AMERİKA yapma anlayışı ve emperyalizmin saldırılarına karşı tavizkar anlayış,toprak ağaları,tefeci-bezirganlar,din istismarcıları tarafından KÖY ENSTİTÜLERİ’ni 1954 yılında kapattı.
Peki ne oldu? Çok daha iyi bir sistem mi getirildi?
Hayır…Emperyalizme bağımlı,çarpık,üretim için olmayan,boş,hurafelerle dolu,hedefsiz,ülke gerçeklerinden uzak,sürekli üzerinde oynanan,okullarından çok ama boş mezun veren,sorgulamayan, sorgulatmayan bir sistem-daha doğrusu sistemsizlik- getirildi.
Böylesi bir sistemsiz,çapraşık eğitim sisteminde (!) yetiştirilenler ancak ve ancak iyi yönetilirlerdi.
Bu da başarıldı.
Şimdi yapılması gereken Köy Enstitüleri ile durmadan öykünerek,nostalji yapmak, bu okulları yeniden kuralım demek değildir.Köylerin yapısı,üretim araçları,kentlerin nüfusu büyük değişkenliklere uğramıştır.Enstitüler kapatılmasaydı, Türkiye tam bağımsız olsaydı bugün ülkemiz dünyanın çok önemli , kalkınmış, tüm insanları eğitilmiş,borcu,işsizliği,mutsuzluğu olmayan,dengeli,kalkınmış bir ülke olurdu.Bu fırsat kaçırıldı.
Şimdi yeniden devrime gereksinim var.
Turgut Ünlü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları