Kurultay… Kurultaylar…
SHP hep aklımda “ Kurultaylar Partisi” olarak kalmış. Bu miras CHP’ye de geçti...
Kurultay; ilk Türk devletlerinde siyasi, askeri, ekonomik ve
kültürel sorunların görüşüldüğü meclise denirdi. Kurultay’a hakan, hatun,
prensler, yöneticiler, boy beyleri katılırdı. Meclise katılma hakkı bulunanlara
TOYGUN denilirdi. Bu meclis danışma meclisi niteliğinde olup burada son söz
hakana aitti.
Bu tarihi bilgi çerçevesinde bakıldığında; İslamiyet öncesi Türk
devletlerinde birçok işlerin Kurultay’da görüşülmesi ve karara bağlanması,
kimin kağan olacağının belirlenmesinde bazı özelliklerin ölçek alınması( son
sözün Hakan’a ait olması dışında) günümüzdeki “ demokratik” yönetimin
özellikleriyle bağdaştığı görülür.
Geçmiş tarihimizle böyle bir akrabalığı vardır Kurultayların.
Günümüzde de, siyasi partilerin Kurultayları; dünya ve ülkemizin içinde
bulunduğu durumun değerlendirildiği, çözümler üretildiği, partilerin
kendilerini geçmişlerinden kopmadan yenileyici kararlar alındığı, sorunların
çözümünü gerçekleştirecek yöneticilerin seçildiği, son sözü Genel Başkana
bırakmayan, ülke çapında tüm illerden gelen delegelerin iradelerinin hakim
kılındığı en demokratik yapılardır. ( ya da en azından öyle olması gerekir) Tüm
partiler için rahatça söylenebilir ki böyle olmadığı su götürmez.
Bu durum tüm partiler için böyledir de “ Kurultaylar” Partisi”
denildiğinde akla yalnız nedense CHP gelir.
Aslında onun da nedenleri bellidir ya. Neyse…
SHP hep aklımda “ Kurultaylar Partisi” olarak kalmış. Bu miras
CHP’ye de geçti.
“Kurultaylar Partisi” denilince sanki alaycı bir tanım yüklenmiş
oluyor. Eğer, “Kurultaylar Partisi” denilince sanki alaycı bir tanım yüklenmiş
oluyor. Eğer Kurultaylardan beklenilen sonuç çıkıyorsa kurultaylardan korkmamak
gerekir. Sorun; sıkça toplanan kurultaylardan hiçbir sonuç çıkmamasındadır.
Aslına bakarsanız zor iştir kurultay toplamak. Önce karar alacaksınız, gündemi
belirleyeceksiniz, salon tutacaksınız, salonun tüm iç dizaynını
örgütleyeceksiniz, konukları tespit edip davetiye çıkaracaksınız, görevlileri
belirleyeceksiniz, delegelerin giriş kartlarını, oturacakları yeri, hatta
kalacakları yeri, kumanyalarını ayarlayacaksınız, dağıtılacak basılı evrakları,
listeleri, karar taslaklarını, divan heyetini vs. vs. hazır hale
getireceksiniz.
Bütün bunlar için Genel Merkezin, üyelerin, delegelerin harcadığı
paraları düşünün. Tüm bunlarla neler yapılabileceğini düşünün. Örgüt emekçileri
hemen şöyle düşünebilir: Bu harcamalarla kaç örgütün kirası ödenir? Kaç örgütün
icralık olmuş telefonları açtırılır? Kaç örgütün çalıştırdığı emekçilere
ödeyemediği ücret alacakları ödenir?
Eğer mensubu bulunulan parti için bir nefes almaya yol açacaksa,
tıkanan yerel- genel iktidar yollarını açacaksa, dünya- ülke sorunlarına
akılcı, pratik, çağdaş ve milli, tam bağımsızlıkçı çözümler üretecekse;
kurultayda harcanan paranın hesabını bir anda unutuverir örgüt emekçileri.
Sorun da galiba tam burada…
Ülkemizde bütün kurumlarda iktidar olanlar, bulundukları yerden
kendilerinin indirilmesini güçleştirecek her türlü önlemi her yerde, her
aşamada almaktadırlar, tabii ki Kurultaylarda da.
Gelelim yine bu günlerde çok konuşulan CHP’nin Tüzük Kurultayı’na…
Önce bir soru soralım: CHP’nin bugün temel sorunu; Tüzük
Değişikliği midir acaba?
CHP gibi kökleri Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerine, Sivas Kongresine
dayanan Halkçı, Devrimci köklü bir partiye elbette ki bütün üyelerinin rahatça
görüşlerini dile getireceği, görevden alma, ihraç vb. korkusu olmadan konuşup
davranabileceği demokratik bir tüzük yakışır.
Bunda şüphe yok…
Ama bugün CHP’nin temel sorununun, ivedi çözüm bulması gereken
sorununun bu olduğu görüşünde değiliz.
CHP’nin bugün asıl ihtiyacı, Genel Başkan dahil hiç kimsenin
dışına çıkamayacağı halkçı, devrimci bir programdır. Bu da CHP’nin devrimci
köklerinde zaten vardır. Aramaya da gerek yoktur.
Son zamanlarda CHP üst düzey yöneticilerinin bazılarının söylem ve
eylemleri bunları yazmayı bize zorunlu kıldırmıştır.
Şüphe yok ki, söz söyleme özgürlüğü ile partinin tarihi köklerine
saldırmak arasında derin bir uçurum vardır.
“Fethullah Gülen bir bilgedir.” , “ Tekke ve zaviyelerin
kapatılması hataydı. ” Dersim’ de katliam yapılmıştır.” gibi sözleri
söyleyenlerin saldırdıkları Cumhuriyet değil de nedir? Atatürk değil de kimdir?
“Yetmez ama Evet” diyenler nasıl olmuş da Atatürk’ün partisinin en
yetkili organlarına gelmişlerdir?
Tüzük kurultayı ile bile olsa, CHP kendi tarihi devrimci köklerine
dönüş için bir fırsat yaratmalıdır. Ardından da hızla sağlıklı koşullarda
tartışarak halkçı, devrimci bir programla geniş halk yığınlarına ulaşmalı ve
onları kucaklamalıdır.
Halkımız artık kurultayları, yarına doğru, çalışmaya doğru,
üretime doğru konuşulan ve bunlara uygun kararlar alınan yerler olarak görmek
istiyor.
Yalnızca; teknik ve teorik itirazlara artık kimse itibar etmiyor,
böyle yapanlar da durmadan küçülüyor.
Üretenlere halkımızın itibar ettiğine en güzel örnek Sn. Yılmaz
Büyükerşen değil midir?
Haydi öyleyse… Demokratik tüzük… Üretime, kalkınmaya, istihdama
endekslenmiş halkçı, devrimci program…
Böylesi Kurultaylar başımız üstüne…
Turgut Ünlü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları