Milli Mücadelenin 100 yılı, ADD'nin 30. kuruluş yıl dönümü
Turgut Ünlü: Bugün okullarımızın tarikatlara, cemaatlere terkedilmiş, yürütme organları bunların cirit attığı yerler olmuş ise yapılacak iş, alınacak devrimci tavrı Atatürk göstermiştir.
Atatürkçü Düşünce Derneği;
“Milli Mücadelemizin 100. Yılında, ADD’nin 30. Kuruluş yıl dönümünde birlik, beraberlik ve dayanışma” diyerek bir dizi etkinlik gerçekleştiriyor.
Evet… Tam da 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıkarak başlattığı milli mücadelenin gerçeklerin Nutuk’ta şöyle belirtiyordu:
•Savaştan yenik çıkmış,
•Devlet her tarafta zedelenmiş,
•Koşulları ağır çalışmalar imzalamış,
•Millet yorgun, fakir,
•Milleti ve memleketi savaşa sürükleyenler kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşmüştür,
•Başta oturanlar soysuzlaşmış,
•Koltuklarını koruyabilmek için alçakça tedbirler araştırmakta,
•Hükümet aciz, korkak, haysiyetsiz yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte,
•Ordunun elinden silahı, cephanesi alınmış,
•Her tarafta yabancılar, ajanlar faaliyette,
•Azınlıklar, gericiler, bölücüler gizli-açık örgütleniyor.
Böylesi ağır bir kumpastan nasıl çıkılabilir?
•Manda ile olabilir diyenler var
•Bölgesel kurtuluş yolları arayanlar var.
M.Kemal’in kararı ise;
Milli egemenliğe dayalı, kayıtsız, şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak..
Parola: Ya İstiklal Ya Ölüm
Eğer bugün ülke ve milletimizin içinde bulunduğu koşulların 100 yıl öncekine benzediğini söylüyor ve görüyorsak, yapılacak iş ve atılacak sloganınız bellidir.
Bakınız, Mustafa Kemal Nutuk’ta duruma nasıl devam ediyor?
“Halifeliğin durumuna gelince, ilim ve tekniğin nurlara boğduğu gerçek, medeniyet dünyasında, gülünç sayılmaktan başka bir yanı kalmış mıdır? O halde milletin henüz alışkın olmadığı konulara dokunmak.. bunlarda başarı için pratik ve güvenilir yol ve her safhayı zamanı geldikçe uygulamaktı.”
Bugün okullarımızın tarikatlara, cemaatlere terkedilmiş, yürütme organları bunların cirit attığı yerler olmuş ise yapılacak iş, alınacak devrimci tavrı Atatürk göstermiştir.
23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimleri için bile yol göstericilik burada vardır. Gerçi M.Kemal Atatürk’ün kurduğu tam bağımsız, demokratik, laik ve çağdaş devlet ve toplum düzenine karşı, gerek Atatürk döneminde gerekse bugün yıkıcı micadele edenler oluşturur, oluşturmaktadır.
Atatürk’e, Atatürkçü düşünceye, devrim ve ilkelere, tam bağımsızlığımıza, gerçek demokrasiye düşmanlıkları dışında, bunların hiçbir ortak paydası yoktur. Bu karşıt güçler, tv, radyo, dergi, yayınevleri, dernek, özel okullarıyla, gazeteleriyle açık-gizli mücadelelerini sürdürmektedir. İlginçtir ki, bu çalışmalar insan hakları, toplum, çoğulculuk, demokrasi, din-vicdan-düşünce özgürlüğü kavramlarının arkasında yapılagelmektedir.
Tüm bunlara karşı bakınız Atatürk 4 Aralık 1923’te yaptığı bir konuşmasında ne diyor?
“Cumhuriyet bedava kazanılmış değildir. Bunu kazanmak için çok kan döktük icabında Cumhuriyetimizi savunmak için gerekeni yapmamız lazımdır. Demokrasinin ne olduğunu madde madde açıklamak lazımdır. Cumhuriyeti, onun getirdikleri yüksek sesle anlatınız.”
Atatürk’ün üzerinde ısrarla durduğu Demokratik sistem; ULUS EGEMENLİĞİNE DAYANIR. Temel dayanaklarından biri EŞİTLİKTİR. Demokrasi ÖZGÜRLÜK REJİMİDİR. Gerçek demokrasi için; ÖZGÜR VATAN, ÖZGÜR VE ÖRGÜTLÜ HALK, ULUSAL EGEMENLİK mutlak gereklidir.
Demokrasiyi “HALKÇILIK” olarak açıklayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk gerçek demokrasiyi bu kadim topraklarda gerçekleştirmek için Anadolu’ya geçtiğinde, verilecek Milli Mücadelenin itici gücü, halk düzeyinde örgütleyici gücünü Müdafa-i Hukuk Örgütleri olarak ele almıştır.
Burada bir anektot anlatmakta yarar vardır.
“1918 sonlarında 2 kişi Ege Bölgesinde geziye çıkar. Yolları bir kabristana düşer. Burada yatanlara bir Fatiha okuyalım der biri. Diğeri “Ben duamı ittihatçılara göndermiyorum.” der.
Bu, bir toplumdaki parçalanmayı, bölünmüşlüğü gösteren ilginç bir anektottur.
Gazi M.K. Atatürk, işte bu Müdafa-i Hukuk Dernekleri ve ardından Kuva-i Milliye örgütleri ile halkı birleştirerek milli mücadeleyi başarı ile gerçekleştirmiştir. Günümüz Türkiye’sinin bölünmüş ve parçalanmışlığının öncesi aciliyet taşımaktadır. Günümüz Türkiye’sinin de en önemli Müdafa-i Hukuk Örgütü ADD’dir. Bu görevde ADD’ye düşmektedir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları