Sistem
Turgut Ünlü: Demokrasi dışı rejimlerde korku hakimdir. Derinleştirilmiş demokrasi ve sosyalizmde korku yoktur. Korku, kişinin özgürlüklerini fethedememesinden oluşur. Korku yenilince insan özgürleşir. Korkulmayacak bir düzen inşa edilmelidir.
Dünyanın içinde yaşadığı SÖMÜRÜ DÜZENİ’nin adı tek bir kelimeyle SİSTEM diye adlandırılıyor.
Biliniyor ki, yeryüzünde insansoyu EVRİM ile gelişti.
EVREN, 13,8 milyar yıl önce, dünya da 4,5 milyar yıl önce oluştu. 2 milyar yıl güneş doğdu battı. Yalnızca bir balığın gözünün oluşumu bile 300 milyon yılda oldu. Sulardan karalara canlılar çıktı. Kıtalar oluştu.
İnsanoğlunun goril, şempanze, orangutan grubundan kopmasından sonra 7 milyon yıl geçti. Homosapiens, düşünen, akleden insanın ortaya çıkışı son 200 bin yıldır.
60 bin yıl önce de buna inanan, metafizik insan eklendi (Sapiens). Daha önce ölü gömme, cenaze töreni, ağıt, yakarma yoktu. Daha sonra insanlar aile kurmaya, evlerde yaşamaya başladı. Evler ve ailelerarası hukuk oluştu. Kan içme, kan dökme, ensest ilişki….v.b. İnsanlığın ilk yasakları başladı.
Bilimsel araştırmalar (Morgan, Engels, Kıvılcımlı) insanoğlunun yaşadığı bu dönemi VAHŞET KONAĞI (Paleolitik) (Aşağı vahşet-Vahşet öncesi / Orta vahşet-Ateşin Keşfi / Yukarı Vahşet - Ateşin Keşfi sonrası) diye adlandırıyor.
500 bin yıl süren bu konağın ardından 50 bin yıl süren BARBARLIK KONAĞI (Aşağı Barbarlık-Çömlekçilik, avcılık / Orta Barbarlık-Çobanlık / Yukarı Barbarlık-Tarım ve kent) yaşanmıştır.
Ardından gelen MEDENİYET DÖNEMİ ile SINIFLAR (Köle-Efendi) ortaya çıkmıştır.
İnsanlık; Köleci, Feodal, Kapitalist, Sosyalist (görece yaşandı) toplum biçimlerini yaşadı, yaşıyor.
DÜNYA bir ve tek…. İkinci, üçüncü dünya yok.
2000’li yıllardan itibaren Dünya’nın tepesine 200 civarında uluslarötesileşmiş, genelde ABD merkezli firma oturmuş durumda. Bu küresel firmalar (finans oligarşisi) herşeye hakimler. Dünyaya erkek egemen bir yapı hakim. Üzerinde şimdiyedeğin 106 milyar insanın yaşadığı ve halen de 7 milyar insanın olduğu, 235 irili ufaklı devlet, 1 milyon canlı türünün bulunduğu dünyada 6 milyar insanki, bunların 1 milyar 300 milyonu mutlak açlıkla karşı karşıya baskı, sömürü, savaş, işsizlik, pahalılık, işkence v.b. ile yaşıyor. 3 milyar insan günde 2 dolardan daha az bir harcamayla yaşam sürdürmeye çalışıyor. Yaklaşık 1 milyar insan, 21. yüzyıla okuma yazma bilmeden girdi. Eğer dünyadaki silah yatırımlarının yüzde 1’i eğitime yatırılabilseydi, herkes okula gidebilirdi. Her gün 30 bin çocuk yoksulluğun getirdiği sorunlardan ölüyor. Her yıl aşılanmadığı için 2,2 milyon çocuk yaşamını yitiriyor. Dünyada yaklaşık 250 milyon kişi işsiz. Askeri harcamalara dünyada yaklaşık 780 milyar dolar/yıl, uyuşturucuya 400 milyar dolar/yıl harcanıyor. İnsanların vücudunda 1920’ler öncesinde hiç bulunmayan en az 500 “ölçülebilir” kimyasal madde bulunuyor ve bu giderek artıyor. Kirletici etkileri olan yakıt tüketimi 11 kat artmıştır.
Dünyanın zenginliğinin yarısından fazlası 37 milyon kişiye yani dünya nüfusunun yüzde 0,5’ine (yüzde yarım) gidiyor.
Gerek küresel-makro, gerekse firmasal-makro boyutlarda, karşı karşıya kaldığımız maddi-manevi yıkımdan kimlerin sorumlu olduklarını açıkça ortaya koyabilmemiz için bu sıkıcı bilgilere ihtiyacımız var.
BM Kalkınma Programı’na göre her yıl 1,8 milyon çocuk, temiz su ve tuvalete erişemediği için ishalden ölüyor. Hükümetler ulusal gelirlerinin %1’ini harcasalar, bu kadar çocuk ölmeyecek. Bu, zengin ülkelerin her yıl maden suyuna harcadıkları paranın yarısından daha az.
Dünyada 1,2 milyon insan günde 1 doların altında bir gelirle geçinmek zorunda. Bu 438 milyar dolar kaynakla çözülebiliyor. ABD’nin savunma harcamalarına ayırdığı paradan daha az.
Saymakla bitirilemeyecek haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik ve tüm olumsuzlukların yaratıcısı küresel firmalardır. Nedeni de karençoklamasıdır. Herşey küresel firma içindir. Kar içindir. Çocuklar ölmüş, insanlar aç-işsiz kalmış, kişiliksizlik, ahlak-karakter kirliliği olmuş…. Onlar için önemsizdir.
Dünya toplam üretiminin %40’ını yapan, tüm finans kaynaklarına, dünya pazarına, bilgi kaynaklarına, insan ve her türlü işgücü, teknoloji ile gelecek üzerinde mutlak ve doğrudan egemen olan bu küresel firmalardır.
Bu altyapı üzerinden yükseltilen siyasetin, sisteme karşı olması gerekirken, belirtilen tüm nesnel gelişmeler bağlamında, siyaset gelenekselliğini bırakamamış, sistemin siyasetine dönüşmüştür. Dünyada geleneksel siyasi partiler arasındaki sözde ya da gerçek muhalefet dönemi sona ermiş-erdirilmiş-erdiriliyor. Bütün siyasi partiler dünya çapında küresel TEK PARTİ’ye dönmüş-dönüştürülmüş-dönüştürülmektedir.
Bu nedenledir ki sisteme karşı sentez oluşturulamamakta, tüm siyasetler ve siyasi partiler genel olarak Barışı, Aydınlığı, Saydamlığı, Özveriyi, Sürdürebilirliği, Çözümü, Hoşgörüyü, paylaşımcılığı, Birleştiriciliği, İyi Yönetişimi sunamamakta, gerçekleştirememekte, savunur gibi görülür olmaktan öteye gidememektedir.
Siyaset profesyonelleşmekte, halktan kopmakta, sürekli rant üretir hale gelmektedir.
Küresel Finans Kapitalin “Sömürücü, Karanlık, baskıcı, İnsanlıkdışı, Köleci, Bağnaz, Ben merkezci ve Dağıtıcı, Statik” tezi; “Yaşamın tüm alanları ve siyaset derhal Eşitlikçi, Adil, Özgürlükçü, paylaşımcı, Özverili, Yaratıcı, Saydam, İnsancıl olsun” diyen çağdaş insanlığın antitezi karşısında asla bir sentez oluşturamamaktadır. Oysa bu tez-antitezden; “YAŞAMIN HER ALANI VE SİYASET, YEŞİL-DİŞİL-DİJİTAL OLACAK, OLUYOR” SOSYAL DEVRİM SENTEZİ ÇIKMALIDIR, ÇIKACAKTIR….
Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durum, küresel emperyalist politika ve uygulamalarından ayrı değerlendirilemez. Kamu varlıklarımızın satılması, eğitimimizin, sağlığımızın, adaletimizin, tarımımızın çöküşü, insanlarımızın bireycileştirilmesi, tüketim çılgınlığı…. Hasılı sistemkolikliği v.b. hep bunların eseridir.
Sermaye globalleşmiş, küreselleşmiş ancak emek aynı şeyi yapamamıştır..
Ne yapılırsa yapılsın…
El emeğinin yerini kafa emeği, rutin işlerin yerini yaratıcılık, geleneksel zekanın yerini duygusal zeka, cehaletin yerini bilgi aldıkça, tüm bu nesnel- zorunlu gelişmeleri durdurmak olanaksızlaşacak, olanaksızlaşıyor. Bilgi çağında, geleneksel iş-çalışma-hizmet dünyasındaki özü sömürü olan erkek egemen düzenin sonu geliyor, gelecek.
Son dönemdeki Gezi ve Sarı yelekliler direnişleri gösterdiki;
“Kokuyorlar, korkacaklar, korksunlar”
“Geliyoruz, Geleceğiz, Yakındır”…
ÇIĞLIK, büyük acıların, trajedilerin çıktığı yerden çıkar.
İnsanlığı kurtaracak şey, sokaktan, aklı-irfanı-vicdanı hür yerden çıkar.
Son söz;
Günümüzde tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de etkisi altına alan bu nesnel süreç, bütünüyle Devrimci bir süreçtir. Bu sürecin YEŞİL-DİŞİL-DİJİTAL 3 boyutu, bileşeni vardır. Bu zihinsel-ahlaki bir devrimdir.
Demokrasi; İktidarı, yönetimi, hazineyi, mülkiyeti paylaşmak, her yerde eşit olmaktır. Bilimsel olarak eşitlik, oy vermek olarak algılanmamalıdır. Demokrasi toplumun bütününün çıkarlarını yöneten rejimdir.
Demokrasi dışı rejimlerde korku hakimdir. Derinleştirilmiş demokrasi ve sosyalizmde korku yoktur. Korku, kişinin özgürlüklerini fethedememesinden oluşur. Korku yenilince insan özgürleşir.
Korkulmayacak bir düzen inşa edilmelidir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları