loading
close
SON DAKİKALAR

Ülkemiz fiilen bölündü mü?

Turgut Ünlü
Tarih: 09.05.2013

Turgut Ünlü, ''Ülke fiilen bölünmüş de iş hukuki bölünmeye kalmış''...

Sn. Başbakan “ ya bendensin, ya düşmanımsın” politikasıyla toplumda bir bölünme yarattı. Partisinin aldığı oy oranını da baz alarak her iki kişiden biri bana oy verdi, yüzde elli bana yeter, gerisinin canı cehenneme” diyerek orada da bir bölünme yarattı.

Medya, ya yakınlara satın alınarak ya da denetimlerle tehdit edilerek kontrole alındı ve bir yandaş medya yaratıldı. Orası da ikiye bölündü.

İşçi ve memur sendikaları da çeşitli yollarla ( mevki, makam vb. ) bölündü. İktidar yanlıları hızla büyüdü, etkinleşti ve de suskunlaştı.

Ve de en önemlisi toplum Türk- Kürt diye ayrıldı.

1 Mayıs’ta bir tek Hak-iş üyeleri Taksim’e rahatça girebildi, Ankara’da Sıhhiye Meydanı’na BDP’liler hiç aranmadan alınabildi. Bunların dışındakilere görülen muameleyi herkes biliyor, yaşadı. 

Toplumun tüm kesimlerinde, kamu kurum ve kuruluşlarında, devlet ve belediye ihalelerinde ayırım- bölünme en çıplak gözle dahi görülebiliyor. Meslek odalarına sürekli davalar açılıyor, yasaları değiştiriliyor. 

1 Mayıs günü Başbakanın AKP Genel Merkezinde yaptığı toplantıya, bir devlet memuru olan MİT Müsteşarı elini kolunu sallayarak katılabiliyor, taraflılığını gösterebiliyor.

Bir taraf da çırpınıyor aman ülkemiz bölünmesin diye.

Ülke fiilen bölünmüş de iş hukuki bölünmeye kalmış.

O nasıl olacak?

Biraz geriye doğru gidelim. AKP iktidarı döneminde dışarıdan 400 milyar dolar iç pazara girdi. Bu para çarçur edildi. Bunun önemli bir kısmı, toprak rantına kullanıldı. Sanayiye, döviz kazandıracak yere, üretime harcanmadı. Özellikle sanayi ihmal edildi. Sanayi KOBİ’lere bırakıldı. Büyük sanayiciler de üretimi bırakıp özelleştirmelerden avantalı işleri kapattılar, yatırım yapmadılar, onlar da gökdelenler diktiler.

Üstelik dışarıdan gelen bu paraya güven vermek için döviz kuru sürekli aşağıya çekildi, yüksek faiz verildi. Dış borçlar 107 milyar dolardan 337 milyar dolara tırmandı.

DİKKAT!... TÜRKİYE KRİZDE… SERÜVENLERE DİKKAT!

Türkiye’de bir inşaat furyası var. Oysa bu kadar inşaat yığınını kaldıracak bir talep yok.

Anımsayalım… İspanya Avro’ya geçtikten sonra tıpkı Yunanistan, İtalya gibi inşaata yöneldi. Büyük spekülasyonlar oldu. Başta Yunanistan olmak üzere durumları ortada.

Türkiye’deki bu inşaat furyasının arkasında da spekülatif sermaye var. Kentsel dönüşüm buradan dönebilmek için icat edildi. İnsanlar zorla borçlandırılıyor. Evlere her şey girmişti. Şimdi “ konut edinin borçlanın” diyorlar. Deniz bitince” evlerinizi yıkın, yeniden yapın” diyorlar. Bu, kesinlikle tükenmişlik, büyük kriz emaresidir. 

Asıl bunun ardından gelebilecek ikinci tehlike emaresi; Kuzey Irak’ın petrollerine musallat olmadır. “ Kuzey Irak’ ta 30 trilyon dolar petrol rezervi var” lafı boşuna söylenen bir söz değildir.

“ Açılım” denilen sürecin ardında yatan bu büyük serüvendir.

“Irak Kürdistan’ını Erbil’i Irak’tan koparmak, Bağdat kontrolündeki petrolü, oradan alıp Kürt- İslam işbirliğine yönlendirmek” 

Burada; 
 
Bağdat’ın Tahran kontrolüne girmesi

Kürtlerin “ Bağdat’tan koptuk, Türkiye bizim için iyi bir müttefik” deyivermesi

Şam, Bağdat, Tahran Şii ekseninin oluşması

riskleri vardır ve ABD temkinle Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini bunlardan dolayı söylemektedir.
Burada; Türkiye’yi Irak ve Suriye Kürt bölgeleriyle büyütme, doğal olarak da büyülterek küçültme, bölme planı yatmaktadır. İmralı görüşmelerinde A. Öcalan buna itiraz etmemiş, Dicle- Fırat vb. diyerek işin temiz tarafını söylemiştir. Asıl olan petroldür.

Bu noktada “ Ne var bunda, Türkiye büyüyecek, 30 trilyon dolarlık petrolü olacak” denilebilir. Unutulmamalıdır ki Türkiye en zor günlerde bile “Bu Misak-ı Milli sınırları bana yeter, maceraya gerek yok” demiştir. Şimdi bu ilkesini nasıl çiğneyecektir? İran, Suriye, Irak bu duruma ne diyecektir? Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ihlaline nasıl onay verilecektir? Kaldı ki; bölge Kürtleri, örgütleri kaynayan kazan gibidir. İşin içinde tüm emperyalist oyunlar başta olmak üzere, sol sosyalist unsurlar, İslami referanslar, alevi kesim… vs. “neler oluyor, neler alındı, neler verildi, neler verilecek… vb.” denilerek kısa sürede kazan kaynatılıp fokurdatılmaya başlayacaktır.

T.C. Devleti Mütarekeyle değil savaşla kuruldu. Anadolu’da tam 26 kongre yapıldı. Kurucu Lideri Gazi M.Kemal Atatürk’tür. Kuruluşundan itibaren hukuk devletidir. Yurtta ve dünyada barış ilkesini benimsemiştir. 1000 yıllık bir devlet geleneği mevcuttur. 

İçine düştüğü krizi, 1929 yılı örneğinde olduğu gibi bir yolla çıkmasını bilir. 

Ancak maceralara, serüvenlere tahammülü yoktur, olamaz. Bunu unutan AKP, gücünü abartarak her oyuna özellikle Ortadoğu’da oynanan her oyuna girmiş, şimdi de kavganın ortasında kalmıştır. Bunu, hem Kandil hem de İmralı ile müzakere eder duruma gelmesinden anlayabiliyoruz.

Evet… Türkiye büyük bir tehlike içerisindedir. Üstelik, Türkiye’yi yöneten kişinin yüzde elli oyu vardır. 

Bu kişi “Bir icraat yapıyorum yargı, meslek odaları, meclis… vb. ayağıma dolanıyor” demektedir. Bu faşizme yöneliştir. Bu, altına girilen yükün daha fazla yetkiyle donatılarak atlatılmak istenmesidir.

Parlamenter rejim, Anayasa değişikliği ile bu nedenle değiştirilmek, Başkanlık sistemi getirilmek istenmektedir.
Tam da burada belirtmek gerekir ki tüm bu olup bitenlere “Büyük sermayemiz!” finans- kapital hiç itiraz etmemektedir. Hatta; Başkanlık Sistemi, Irak Pazarı… vb. dendiğinde ağızlarından adeta sular akmaktadır. 

Uyarmak, aydınlatmak, uyanmak, aydınlanmak durumundayız. 

Ülkenin son derece koyu bir karanlığa, bölge kardeş ülkelerle birlikte sürüklenme çabalarına dur diyebilmenin dün olduğu gibi bugün de ellerimizde olduğu, mazlum milletlere dün olduğu bugün de öncülük etme göreviyle yükümlü olduğumuz emperyalizme ve işbirlikçilerine, yerli ortaklarına karşı verilen mücadelenin aynı zamanda vatan savunması olduğu unutulmamalıdır.

Atatürk’ün dediği gibi ÖZGÜRLÜK ve BAĞIMSIZLIK BİZİM KARAKTERİMİZ olmalıdır.

Turgut Ünlü 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları