loading
close
SON DAKİKALAR

Yabancı Okullar (1)

Turgut Ünlü
Tarih: 11.02.2012

Bunlar, kendi dillerini konuşurlar, kendilerine ait dini ve eğitim kurumları ile kültürlerini serbestçe korurlardı

A) Cumhuriyetten Önce Farklı etnik köken ve dini inanca sahip unsurları bünyesinde barındıran Osmanlı Devleti’nde; dini ve mezhebi anlamında millet olarak nitelendirilen Ortodoks (Kilisesi), Ermeni (Gregoryan Kiisesi) ve Yahudiler (-ki bunlar zımmî deniyordu)üç farklı önemli topluluk olarak vardı.

Topluluklar Türk, Ermeni, Rum, Bulgar, Arap olarak değil, Müslüman, Katolik, Ortodoks, Gregoryan, Protestan ya da Yahudi olarak isimlendiriliyordu.

Bunlar, kendi dillerini konuşurlar, kendilerine ait dini ve eğitim kurumları ile kültürlerini serbestçe korurlardı ve bu hoşgörü sayesinde yüzyıllarca birlikte yaşayabilmişlerdi.

Türk, Müslüman tebaa sıbyan okulları ve medreselerde, (18.yüzyıldan itibaren Rüşdiye, idadi, Sultani, Tıbbiye, Harbiye, Darülfunun gibi modern eğitim kurumları devreye girdi.), Rum, Ermeni ve Yahudi tebaa azınlık okullarında faaliyetlerini sürdürüyorlardı.

19.yüzyıldan itibaren azınlık okulları, bağlı oldukları ülkelerin Osmanlı üzerindeki siyasi, kültürel, ticari ve ekonomik nüfuzlarını arttırmanın yollarından biri olarak görüldü ve sayıları arttı. Tanzimat ve Islahat Fermanlarındaki azınlık haklarından da yararlanan misyoner okullarının sayısı kapitülasyonların ve misyonerlik faaliyetlerinin de etkisiyle hızla arttı.

Fransızlar Katoliklerin, Ruslar Ortodoksların, Amerika ve İngilizler ise Protestanların koruyuculuğunu üstlenerek Osmanlı’da yaşayan Ermeni, Arap, Kürt vb. unsurlarla ilgilenmiş, görünürde onların haklarını arama bahanesiyle okul, hastane, dispanser, yetimhaneler açmışlardı.

Eğitimle ilgili net bir hüküm kapitülasyonlarda bulunmamasına karşın; ayrıcalıklar, bu anlamda da özellikle misyonerler tarafından kullanılmıştı. Osmanlı’da açılan yabancı okulların büyük çoğunluğu amaçlarına ulaşmak için okulları araç olarak gören misyonerlerindir.

Yabancı okullar azınlıkların yoğun olarak yaşadıkları yerlerde açılmıştı (Amaç belli) örneğin; Amerikalı misyonerler İstanbul Beyoğlu ve Harput’ta Ermeniler için okullar açmışlardı. Yunanistan, Bulgaristan ve Arap topraklarının Osmanlı’dan kopmasında misyoner okullarının etkisi çok açık görülmüştü.

Tümüyle kontrolsüz, izinsiz ancak fermanlara bağlı olarak faaliyet gösteren yabancı okullar; 20 Ağustos 1915 tarihli Mekatib- i Hususiye Talimatnamesi ile bir disipline alınmaya çalışılmış iken I. Dünya Savaşı’nın etkisiyle hemen hepsi kapanmıştı. Ancak Osmanlı Devleti’nin savaştan yenik çıkmasıyla bunlar; Mondros Ateşkes Anlaşması ile yeniden açılmışlar ve Milli Mücadele döneminde eski alışkanlıklarını sürdürmüşler, bazıları (Merzifon Anadolu Koleji, Antep Merkezi Türkiye Koleji gibi) işgalcilerle birlikte çalışmışlardı.

Milli Mücadele başarıyla sonuçlanınca bu konu, Lozan’da ele alındı. Bunların varlığı ancak dini telkinlerde bulunmamaları ve yasalara uymaları koşullarıyla, 24 Temmuz 1923 tarihli (Anlaşmanın imzasından hemen sonra) İsmet Paşa’nın Fransız, İngiliz, İtalyan temsilcilerine gönderdiği mektupla tanındı. Böylece, Türk Hükümeti bu devletlerin kurumlarının 30 Ekim 1914’ten önceki varlıklarını (belirli koşullarda) tanımış oluyordu. 

(Devam edecek)

Turgut Ünlü - Tarihçi            

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları