Yaşayan Atatürk
Turgut Ünlü: Oysa Gazi M.Kemal Atatürk yaşıyor.
Yazı başlığımız “hamaset olsun” diye konulmadı. Geçmişte kalan olaylar ders çıkarılarak kişiler, yaptıklarıyla günümüze taşınarak yaşatılır. Aksi halde “anı” olarak tarih sayfasında yerini alırlar. Örneğin; İstanbul’un fethi anlatılır, kutlanır iken, eğer çağın en önemli tekolojisine (Şahi Topu), insan gönüllerinin fethedilmesine Fatih Sultan Mehmet’in sahip olduğu, Fethin ilerlemenin gerilemeye karşı bir zaferi olduğu, aynı şeylerin bugün de her toplum, kişi, kurum için geçerli olduğu, dolayısıyla bilimin emrettiği gibi; COĞRAFYA-TARİH-İNSAN ve TEKNİK ÜRETİCİ GÜÇLERİ’nin iyi, doğru kullanıldığında toplumları ileri yönde hareket ettirdiği kavranılmaz, anlatılamaz, olay ve yönleriyle bugüne taşınmaz ise, geri bir çağı kapatıp yeni bir çağı açan, tüm dünyayı etkileyen bu olay, adeta bir masal gibi anlatılır, kutlanır, atlanır gider.
Tarihe iz bırakan kişiler de böyledir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, olmaz olamaz denen işleri başaran bir asker, bir toplum önderi, bir dehadır. Trablusgarp’ta yerli halkı örgütleyip, İtalyanları, kıyı şeridinde durduran, Osmanlı’nın K.Afrika’daki son toprak parçasını ölümüne savunan “O” dur.
Balkan Savaşları’nda, Birinci Emperyalist Evren Savaşı’nda, Kurtuluş Savaşı’mızda inançla, bilinçle, eylemle, cephelerde en önde savaşan ve tümünü zaferle sonuçlandıran “O” dur. Savaşı, zorunlu olmadıkça bir cinayet olarak görüp, sonunda savaşları BARIŞ’a çeviren de “O” dur. Özgürlüğü ve bağımsızlığı, halkçılık ve devrimciliği karakteri olarak gören, benimseyen, bu uğurda son nefesine kadar mücadele eden de “O” dur. Tüm dünyanın önünde saygıyla eğildiği Gazi M.Kemal Atatürk’ün inancı, bilinci, eylemle gerçekleştirdikleri bugüne taşınmadıkça, “O” nu anmak da adeta masallaşır.
Oysa Gazi M.Kemal Atatürk yaşıyor. İnanç, bilinç, eylem kardeşliğiyle yaşıyor. Sorun nerde ? Sorun; kendisine “Atatürkçüyüm”, “antiemperyalistim”, “O’nun kurduğu partideyim”, “O’nun düşmandan kurtardığı ülkede yaşıyorum / emekli oldum”, “O’nun gençliğiyim”, “O’nun ordusuyum”….vs. diyenlerde… Çünkü; bunların önemli bir bölümü Gazi M.Kemal Atatürk gibi düşünmüyor, davranmıyor, okumuyor, üretmiyor, çabalamıyor, inanç-bilinç-eylem kardeşliği oluşturmuyor, birlikte davranmıyor… “Nerdesin… Bir daha gel Samsun’dan” diyerek çaresizliğini gösteriyor. Yeni bir “Onuncu Yıl Marşı”, “İzmir Marşı” yaratamıyor, hala onlarla öykünüyor. Etnisiteyle hiç de ilgili olmayan Türk sözcüğünü neredeyse kullanmaktan korkuyor.
Her birinde kendisine göre bir Atatürk tarifi var. Arı, sıcak, samimi Türkçemizle değil, arabesk, elitist bir dille konuşuyor. ………. Örnekler çoğaltılabilir. Aslında gerek de yok. Yaşanılan durum ortada. Ülkemizin içine düştüğü durumdan çıkışın anahtarı yine Gazi M.Kemal Atatrürk’te… O’nun gibi düşünmekte, O’nun gibi davranmakta , O’nun gibi üretmekte… O’nun gibi SİSTEM dışı olmakta… Böyle yapıldığında, O’nun gibi olunduğunda; TAM BAĞIMSIZ ve GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE’yi yeniden kurmak hiç de zor değil. O halde şimdi görev: İKİNCİ KUVAYI MİLLİYECİLİKTE… Şimdi görev yeniden O’nun kurucu değerlerine dönmekte, Şimdi görev… Her günü 19 Mayıs, her yeri Samsun, herkesi Gazi M.Kemal Atatürk yapmakta…
Önemli not: “Hırsızın hiç mi suçu yok” fıkrasında olduğu gibi, hiç mi başkalarında suç yok? Kinans-kapital ve tefeci-bezirgan çetesi yıllar yılıdır ülkemizin yeraltı, yerüstü kaynaklarını sömürüyor, insanımızın aklını başından aldı. Ana suçlu onlardır” denilebilir elbet. Ancak sözümüz ; “Vatanın bağrına düşman dayamışsa hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” diyemeyenlere… Samsun’a çıkışla, Sivas Kongresi arasında 115 gün, İzmir’den işgalcilerin denize dökülmesi arasında 1203 gün var. Sözümüz, Gazi M.Kemal Atatürk gibi bu örgütlülüğü, o mücadele azmini yaratamayanlara bu yüzden.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları