Hepimizin gözyaşları aynı değerde!
Yazgülü Aldoğan: Diyarbakır’daki annelerin gözyaşları elbette dinmeli, evlatları her neredeyse bulunmalı, geri gelmeli, ikna edilmeli, kurtarılmalı.
Tek evladımı, oğlumu askere yolladım, yani artık asker annesiyim. Zaten hangimiz değiliz ki, hepsi bizim evladımız, her gelen kötü haberde, asker, polis, doktor, yüreğimiz daralmıyor, gözlerimiz yaşarmıyor mu? Öyle bir coğrafya ki bitmiyor, bitmesine izin verilmiyor; terörü, savaşı, göçü, gözyaşı eksik olmuyor! Gerek dinci terör olsun, gerek etnik terör, kaşıyan kaşıyana, süper güçlerin hepsi bizim buralarda tepişiyor, olan bizim gibi mazlum ülkelerin insanlarına oluyor. Bununla mücadelede tek ölçütümüz hukuk, vicdan ve insan haklarına saygı olmalı. Bugün konuya “asker annesi” olarak müdahil oluyorum, ama her şeyden önce de “hak, hukuk” demekten kalemi aşınmış, birçok davaya maruz kalmış bir gazeteci olarak! Bir süredir ülkenin yöneticileri, yani siyasetçisi, polisi, hâkimi, hak arayan bazılarına bir müşfik, bir anlayışlı ki göz yaşartıyor, ah keşke bu tavrı her hak arayana gösterseler dedirtiyor. Eylül başından beri evlatlarının PKK terör örgütünce kaçırıldığını iddia eden anneler, aileler, çocuklarımızı isteriz diye Diyarbakır HDP il binası önünde eylem yapıyor, nöbet tutuyor. Bu eylemcilerin arasında hükümetin kadrolu sanatçılarını gördüğümüz için şaşırmadık, ama Aileden Sorumlu Bakanını, yüzünde hüzünlü bir tevekkül ifadesiyle görünce şaşırdığımı itiraf etmeliyim! Meğer İçişleri Bakanımız da malum merdivenlere gitmemiş mi? Bir tek bana mı gerçeküstü ve yanlış geliyor diye düşünüyordum ki İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de bizzat konunun muhatabı Soylu’nun orada ne işi olduğunu sorguladı. Hükümet üyeliği, şikâyet ve eylem yapma yeri değildir, sorun çözme yeridir, demek ki çözemiyorsun? Üstelik de yanlış yerdesin, siyaset yapma hakkını tanımadığın, belediye başkanlarını görevden aldığın, parti başkanını yasalara pek de uygun olmayan biçimde cezaevinde tuttuğun bir partinin il binası önünde merdivenlere oturarak mı konuyu çözmeye çalışıyorsun? Demek ki pek bir şey çözmeye çalışmıyorsun?
Asayiş sorunu mu?
Bölgedeki gençlerin, çocukların PKK tarafından zorla kaçırılıp örgüte militan olarak yetiştirildiği çok eskiden beri anlatılır. Ancak tıp fakültesi öğrencilerinin bile eğitimini terk edip dağa gittiği de başka bir efsane olarak anlatılır. Muhtemelen birincisinin doğru olduğu durumlar vardır ki bu da ortada ciddi bir asayiş sorununa işaret ediyor. Silahlı bir örgüt, zorla çocuk kaçırıyor ve devlet bunu engelleyemiyor; bir siyasi partiden, üstelik de o partinin, Meclis’te komisyon kuralım, araştıralım tekliflerine kulak tıkayarak, il binasının merdivenlerine oturarak yanıt veriyor. Bu siyaseten de yanlış bir şov değilse nedir? Yok eğer PKK’ye ikna yoluyla katılım varsa, niye bunun nedeni araştırılmaz? Bu gençlerin böyle bir tepki gösterme gerekçesi nedir, kimlik arayışı mı, işsizlik mi, yabancılaştırılma duygusu mu? Bir terör örgütü sadece zorbalıkla yaşayabilir mi?
Bütün anneleri dinleyin
Diyarbakır’daki annelerin gözyaşları elbette dinmeli, evlatları her neredeyse bulunmalı, geri gelmeli, ikna edilmeli, kurtarılmalı. Hele hele askerlik yaparken kaçırılanlar var içlerinde, yıllar geçiyor, sanki peşine bile düşülmüyor! O anneler ne kadar haklı isyan etmekte! Anneler ağlamasın diyen siyasetçilerin sözleri havada kalmamalı. Tabii adalet ve vicdan varsa bu, bütün anneler için geçerli olmalı. Evlatları kaybolmuş, devlet tarafından kaybedilmiş, ya da haksız yere hapsedilmiş ya da devletin taşıtında ölmüş bütün annelerin gözünün yaşı silinmeli. Diyarbakır Anneleri’ne çorba dağıtan polis, Cumartesi Anneleri’nin gözüne biber gazı sıkmamalı. 15 Temmuz kalkışmasının cezası, oğlunu, kızını devletin askeri okuluna teslim etmiş anne babaya çektirilmemeli. Yüzlerce askeri öğrenci müebbet hapis cezası aldı. Yüzden fazla er, müebbet hapisle cezalandı. Erden, öğrenciden darbeci olmaz demekten bir hal olduk! Onların annesi sokağa çıkınca gözaltına alınmamalı. YHT dediniz, rayların altını döşemediniz, tren devrildi, çocuklar öldü. Anneleri hak arıyor, onlar anne değil mi? “Benim oğlum yüzme bilmez ki, orada boğulmuştur” diye gözyaşı döken maden işçisinin annesi ana değil mi? Berkin Elvan, kafasına bir gaz fişeği isabet ettiğinde daha çocuktu, onun annesini meydanlarda yuhalatırken anneliğine niye saygı duymadınız? Anneler arasında ayrım yapmayınız efendiler. Annelerin ayaklarının altını öpmeye gerek yok. Evlatlarının hakkını aramalarına izin verin. Ve hatta o annelerin evlatlarının ölüsünü, dirisini, hakkını aramasına gerek kalmayacak bir düzen yaratın. Üstelik sadece anneler değil, evlatları da ağlamasın. Kimseyi ayrıştırmayın, işinize gelene sahip çıkıp, gelmeyeni yok ederek yönetmeyin bu ülkeyi. Hepimiz biriz, yurttaşız, değerliyiz, kimsenin gözyaşı diğerinden daha az değerli değil.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları