İstanbul Allah’a emanet
Yazgülü Aldoğan; Herkesin aklında aynı soru; 7 Haziran 2015’te yaşadığımızın bir tekrarı mı? Bir seçime gitmek için ille de korku tünelinden mi geçmeliyiz?
Düzce’ye geçmiş olsun. Ve İstanbul’a da ciddi bir uyarı. Kim daha çok hissettiyse sabaha karşı sallandığı için uyandıysa yaşadığı yer güvenli değil demektir. Ya toprak yapısı ya da binanın yapısı dolayısıyla. Uzmanlar, Düzce’de kırılan fayın İstanbul’da beklenen depremi tetiklemeyeceğini söyledi ama bizi bekleyen tek tehlike, gündemi ve yaşamımızı tek sarsan şey deprem değil ki? Her gün başka bir nedenle “sarsıntı” yaşıyoruz. Yaşadığımız bina ve tabanı güvenli olsa bile sokak güvenli mi? Şehir güvenli mi? Sınırlarımız güvenli mi? Sınırda kasaba okulunda ders yapan öğrencinin, öğretmenin başına roket düşüyor, İstiklal’de çocuğuyla alışverişe çıkmış anne babanın yanında bomba patlıyor, ölene şehit, kalana gazi deyip, geçiştiriyorlar! Kadınların, çocukların, hatta köpeklerin başına gelmeyen kalmıyor, bu karabasan tablosu niye?
SEÇİME ETKİSİ?
Herkesin aklında aynı soru; 7 Haziran 2015’te yaşadığımızın bir tekrarı mı? Bir seçime gitmek için ille de korku tünelinden mi geçmeliyiz? Bomba yetmez illa ki kara harekâtı ve milliyetçilik rüzgârı mı esmeli? Bu kez Millet İttifakı ve 6’lı masa bunun karşısında YETER ARTIK diyebilecek mi? Erdoğan’ın kaynak bulmak adına Suud’dan Katar’a, Avrupa’dan ABD’ye verdiği tavizlerin (her ne ise?) bedeli bize neye patlayacak? Ve Rusya? Bunların hepsi için en kullanışlı iktidar AKP-MHP! Ver parayı, göçü önlesin, dosyaların üzerini örtsün, vatandaşlık, arazi ve fabrika satsın?
İLLE DE GÜVENLİK
Biz artık canımızın derdine düştük; gerçek rakamını bile bilmediğimiz ama 20 milyona yaklaşmış bir nüfusun yaşadığı kentte, İstanbul’da yaşadığımız için. Bu nüfusun en hareketli olduğu yer Beyoğlu ilçesi: Taksim, İstiklal Caddesi, Şişhane, Galata, Karaköy; yerli ve yabancının, turist ve istilacının (ben artık onlara göçmen, mülteci diyemiyorum, bu bir istila!) iç içe yaşadığı, gezdiği, eğlendiği, canının istediğini yaptığı bir yer. Ve terör hareketlerinin de yoğun olduğu. Burada ciddi bir güvenlik zafiyeti var!
Paris’te öğrenci olarak yaşadığım yıllarda oturma iznim bir gün geçse metrodan inip binerken korkardım ya polis çevirirse diye. Arada bir meydanlarda beyaz pelerinleriyle dolaşırdı motosikletli polisler, gösteriş yaparlardı, biz buradayız demek için.
O sınırdan valizleriyle, tek sıra dizilerek geçtiğini gördüğümüz Afgan gençler, bir hafta sonra İstiklal’de video çekiyor. Polisin gruplar halinde dolaşan bu hadsiz gençlere kimlik kontrolü yaptığını hiç görmedim. Saksıları kaldırdık, asayiş berkemal öyle mi? Bütün yaz Şişhane ve Galata’da ücretsiz konserler yapıldı. Galata iyice tehlikeli, meydan küçük, kaçacak yer yok, sokaklar daracık. Orada polis olması gerekmez mi? Şimdi sivil dolaşan “güven timleri” var denilecek. Tam tersine görünür olması gereken yerler buraları. Galata, Cihangir, Tünel, her apartmanın içi yabancıların kaldığı otellere dönüştü. Buralarda kimlik vermeden kalıyorlar. Kimdirler, nedirler belli değil. Ellerindeki çantada, valizde eşya mı var, bomba mı? Kaç kez bombalandı Neve Şalom Sinagogu? Polis, sadece siyasi olarak gösteri yapana, ağzını açana çullanıyor. Şişhane’de birileri basın açıklaması yapacak haberi duyulsa iki otobüs dolusu TEM geliyor!
BELEDİYELERİN KAVGASI
İBB ve Beyoğlu Belediyesi de İstiklal’de bilek güreşi yapacağına seyyar satıcılar ve dilencilerle ilgilense? Dilenciler de güvenlik sorunu! Taksim ve Karaköy Meydanı Kahire gibi, açıkta yiyecek satanlar, kucağında çocuklarıyla hep aynı yerde, aynı pozisyonda dilenen kadınlar, turistlere saldıran güya gül satan bebeler, metroda mızıka çalarak para toplayıp, paylaşma kavgasıyla birbirlerini paralayan çocuklar gece yarısı sokakta! Kentin yoğun nüfuslu bölgelerinde düşmanmış gibi davranmayı bırakıp valilik, İBB, ilçe belediyeleri, polis ve zabıta, koordineli olarak asayiş için etkin çalışamaz mı? Bu kadar memur güvenlik için değilse ne için var?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları