loading
close
SON DAKİKALAR

Sen bunları bayram kutlaması mı sandın?

Yazgülü Aldoğan
Tarih: 31.10.2019
Kaynak: Yazgülü Aldoğan - Cumhuriyet

Yazgülü Aldoğan; Ben Sultanahmet’teydim. Müthiş bir kalabalık, müthiş bir coşku vardı ve Ekrem ve Dilek İmamoğlu sahneye çıkınca ortalık yıkıldı. Niye seviyorlar onları? Çünkü dürüst, çağdaş ve sempatikler, yüzleri gülüyor, konuşurken kin kusmuyorlar!

29 Ekim, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günüdür, dolayısıyla en büyük bayramıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük bayramı ne Kurban Bayramı’dır, ne Ramazan Bayramı, Cumhuriyet Bayramı’dır! Ve o bayramda yapılan coşkulu kutlamalarda en çok adının geçmesi gereken kişi, önce bu vatanı düşmandan kurtaran, sonra da Cumhuriyeti kuran, önder Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu gerçeğin üstünü kedi pisliğini örter gibi örtmeye çalışanlara bu millet 20 yıldır ders veriyor ama bir türlü anlamak istemiyorlar. Önce nezle olup kutlamalara gitmediler, sonra kutlamaları hafiflettiler, Atatürk anıtlarına çelenk koymayı bile yasakladılar! Zaten bir iki sönük resepsiyon dışında halkın katılabileceği bir kutlama yapmadıkları gibi yasakladıkları da cabası. En son bu yıl, Atatürk’ün kurduğu Anadolu Ajansı, hiç utanıp sıkılmadan, Cumhuriyet Bayramı için hazırladığı videoda Atatürk’ten tek satır bahsetmeyerek yukarıya yaranmaya çalıştı! Bir kararnameyle resepsiyonların adı kabule çevrildi. Dışişlerinden büyükelçiliklere gönderilen emirle “içinde bulunduğumuz hassas günler” nedeniyle Cumhuriyet resepsiyonlarında alkollü içecek servisi yapılmaması istendi! Ne ilgisi varsa? Bunların düşüncesine göre “alkol alınca” kafayı bulup göbek atarsın ya.

Halk yaptı

Merkezi ve yerel iktidarı ele geçirdiklerinden beri adım adım uyguladıkları politikalarla Cumhuriyet kazanımlarını, devrimleri geri götürmeyi marifet sayan, Osmanlı hayranlığı ve Cumhuriyet düşmanlığı ideolojisine sıkıştırdıkları sünni Arap modelini çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne giydirmeye çalışan yöneticiler, en güzel cevabı halktan aldı: Anıtkabir dolup taşmaya başladı. Ölmüş adamın kabri, bir protesto makamı haline geldi. Milli bayramlar, muhalif belediyeler tarafından sokaklarda bayraklı marşlı yürüyüşlerle kutlanmaya başladı. Merkezi iktidar dini ve etnik baskıyı artırdıkça Atatürk sevgisi, çağdaş yaşam biçiminin bir numaralı sembolü haline geldi. Bu yıl yapılan yerel seçimlerde muhalefetin devrim sayılabilecek biçimde büyük kentlerin hepsinde iktidarı geri alması ve bunun önce 30 Ağustos ama asıl 29 Ekim’de çok büyük bayramlarla kutlanması, baskıcı iktidara nanik yapmaktır! Sokak kutlamaları, müzik dinleyelim, şarkı söyleyelim, bayrak sallayalım, halay da çekelim demek değildir. Halkın sokağa inmesidir, biriz, beraberiz, genciz, heyecanlıyız, biz Atatürk’ü de, çağdaş Cumhuriyeti de seviyoruz, bu ülkenin fabrika ayarlarına dönmesini istiyoruz, laik Cumhuriyet ve demokrasi istiyoruz demektir. Bir haftadır, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Ödemiş’te, Eskişehir’de, Aydın’da, Millet İttifakı’nın bütün belediyelerinde 7’den 70’e insanlar coşkulu kutlama törenlerine katıldılar bunun için. Sen eğlenmek için mi sandın? Konser dinlemek için mi? Yanılıyorsun! Ben Sultanahmet’teydim. Müthiş bir kalabalık, müthiş bir coşku vardı ve Ekrem ve Dilek İmamoğlu sahneye çıkınca ortalık yıkıldı. Niye seviyorlar onları? Çünkü dürüst, çağdaş ve sempatikler, yüzleri gülüyor, konuşurken kin kusmuyorlar! 

Meydan meydan dolaştım

Ben Üsküdar’da, Salacak’taydım. Sahneyi hiç göremiyordum, sanatçılar dans ediyordu, arkamdaki kadın da göremiyor, İmamoğlu çiftinin dans ettiğini düşünüyordu! “Yok artık, onlar değil, sanatçılar vals yapıyor” dedim. “Niye? İmamoğlu dans edemez mi, eder işte, gördüm!” diye bana söylenen kadın, başörtülü bir Üsküdarlıydı! Siz bu halkı yanlış anladınız. Onlar sizden çok ilerde! Arap ülkesi olmak gibi bir dertleri ve niyetleri de yok. Ekrem İmamoğlu da ne diyor? “Milli bayramları kutlamayı çok özlemişiz. 29 Ekim, bizim kırmızı çizgimizdir!” Bu kutlamalar sadece bayram kutlaması değil, umut heyecanıydı. Yolun sonuna gelindi, güzel günler gelecek, her şey çok güzel olacak umudu!

Yeni kayyımlar

İşin bir de bu yanı var. Uzun lafın kısası HDP’nin başına gelenler için bir tek şey söylenebilir: bu ülkede artık Kürt yurttaşların seçme ve seçilme hakkı kalmamıştır! Belediye başkanı seçiyorlar, görevden alıp, yerine kaymakam atayıp, bir de üstelik hapse atıyorsunuz. Milletvekili seçiliyorlar, bir gerekçeyle tutukluyorsunuz. Sonra da bu demokratik Cumhuriyet mi oluyor? Kim inanır?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları