Seni unutamıyoruz çünkü...
Yazgülü Aldoğan; İstedikleri kadar başı sarıklı hocalar senin adını anmasın, istedikleri kadar kabrine ziyarete gelmesin, istedikleri kadar adını her yerden silmeye çalışsınlar, minnetimizi, sevgimizi çocuklarımıza da anlatıyor, öğretiyoruz.
Yine bir 10 Kasım günü, seni kaybettiğimiz saatte sirenler çalacak, bütün Türkiye susacak. Boğazımız düğümlenerek seni anacağız. Bütün dünya, bu nasıl bir sevgi diye şaşıracak. Anıtkabir dolup taşacak, Dolmabahçe Sarayı önündeki her yaştan kalabalık, öğrenciler, ellerinde karanfillerle içeri girip yatak odanda seni anmaya koşacak. Öyle bir atmosfer ki nöbet tutan polisin gözünden bir damla yaş akacak. Bunların hiçbiri zorla, gösteriş değil. Gerçek, samimi, içten gelen bir minnet duygusu: ayağında çarığı olmayan köylüden, silahı olmayan askerden bir Kurtuluş Savaşı yönetip kazandığın, darmadağınık olmuş halktan bir ulus yarattığın, sıfırdan bir ekonomik kalkınma başardığın ve ülkeyi bağımsız ve özgür, ayağa kaldırdığın için.
İstedikleri kadar başı sarıklı hocalar senin adını anmasın, istedikleri kadar kabrine ziyarete gelmesin, istedikleri kadar adını her yerden silmeye çalışsınlar, minnetimizi, sevgimizi çocuklarımıza da anlatıyor, öğretiyoruz. Laiklik ilkesi sayesinde kişiliğini kazanan Cumhuriyet Kadınları seni nasıl unutabilir ki? Sadece biz, halkın mı? Bütün dünyanın, hatta düşmanlarının hayran olduğu bir devlet adamı. Bir yüzyılın en büyük lideri. İyi bir asker ama “Yurtta sulh, cihanda sulh”, diyecek kadar barışa inanan. Eşitlikçi, demokrat, istese saltanat kurabilecekken Cumhuriyeti ilan eden, veliaht bırakmamak için evlat edindiği çocuklarıyla yetinen, imtiyazsız, sınıfsız bir ulus yaratan, cephede, hasta yatağında bile kitap okuyan bir vizyoner. Fotoğraflarına bakın: halkın arasında dans ediyor, yüzüyor, tarlada, baloda, çocuklara okuma yazma öğretiyor. Yeni bir Türkiye kuruyor, yeni bir dünya düşlüyor. Şimdi ki yöneticilere pek benzemiyor?
SAHİP ÇIKAMADIK
Onu çok sevdik ama emanetine yeterince sahip çıkamadık. Devrimleri ve ilkelerini koruyamadık. Ne eğitimde birlik ilkesi kaldı ne tam anlamıyla laiklik, ne imtiyazsız, liyakate dayanan kadrolar. Kurduğun fabrikaları tek tek kapattılar, engel olamadık. Tarıma örnek olsun diye traktörle girip fidan diktiğin, korunması vasiyetin olan Atatürk Orman Çiftliği’nin içine, koskoca Saray kondurdular, izinsiz, iskânsız.
HALİFE GİBİ
Diyanet İşleri Başkanı, halife gibi, her yerde. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan büyük kadrosuyla sayıları 100 bine yaklaşan caminin imamlarını beslemekle kalmıyor, milli eğitime de karışıyor, yetmiyor kurulan dini vakıflar aracılığıyla ortaeğitim artık din dersleri halinde geçiyor.
EKONOMİ TIKIRINDA
Ekonomi uzmanı olduğunu iddia eden ve kendisini Türk tipi partili cumhurbaşkanı ilan eden Tayyip Erdoğan, beton sevdalısı, faiz düşmanı politikalarıyla ekonomiyi de batırdı. Enflasyonda şampiyon olan ülkemizde yiyeceğe bile yanaşılmıyor, çocuklar okula aç gidiyor, aç kalıyor; derin yoksulluk, uyuşturucu batağı, ne istersen var. Seni unutamamızın bir nedeni de bu galiba! Ülke şahlanmış Ay’a gidiyor olsa, gençlerimiz ülkeden kaçmanın yollarını ararken nüfus yapımız mültecilerle bozulmuş olmasa, seni tarihi bir şahsiyet olarak sevip sayardık ama ah Atatürk diye inlemezdik!
UMUTLU OLMAK
Önümüzde seçimler var. Seçmenlerin yüzde 55’i asla ve katiyen şimdiki cumhurbaşkanına ve bu rejime oy vermek istemiyor. Demek ki karşısına çıkan kim olursa olsun ona oy verirlerse cumhurbaşkanı ve Meclis çoğunluğu değişecek, rejimi fabrika ayarlarına döndürerek parlamenter hukuk devletini yeniden tesis edecek kadrolar gelecek. Ne ki halkın umudu kalmadı, karamsar, şüpheci. Herkes başa geçecek yeni bir Mustafa Kemal arıyor, öylesi bir daha kolay kolay gelmez, elde ne varsa o? Sen en zor savaşları yönetirken bile umudunu kaybetmedin! Hiçbir şeyi olmayan bir ülkeyi ayağa kaldırırken başaracağına hep inandın, sana olan borcumuz, sevgimiz bize umut olmalı. Bu karanlığı da aşacağız Güneş ufuktan yeniden doğacak! Yürüyelim arkadaşlar!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları