Tarih:
18.03.2015
100 sene önce 100 sene sonra
Yılmaz Özdil; Conkbayırı’nı temizlemek için süngü hücumu başlatmıştı, karşıdan yoğun topçu ateşi vardı...
Conkbayırı’nı temizlemek için süngü hücumu başlatmıştı, karşıdan yoğun topçu ateşi vardı, aniden bi şey çarptığını hissetti, elini göğsüne götürdü, üniforması yırtılmıştı, sağ cebindeki saatine şarapnel isabet etmişti. Saat darmadağın olmuştu ama, Türkiye Cumhuriyeti’nin hayatı kurtulmuştu.*
O akşam, Liman von Sanders’in karargahına geldi. Ortak lisanları Fransızcaydı. Lancashires ve Wiltschires alaylarının imha edildiğini anlattı. Sonra da paramparça saatini cebinden çıkararak “bugünün muvaffakiyet hatırası olarak kabul buyurmanızı rica ederim” dedi.
*
Alman general hadiseyi biliyordu. O saatin, madalyadan çok daha değerli olduğunun farkındaydı. Teşekkür etti, elini cebine attı, kendi saatini çıkardı, altın’dı, arkasında imparatorluk tacı ve L.S. harfleri kazılıydı, “ben de bunu kabul buyurmanızı rica ederim” dedi.
*
Mustafa Kemal’in saati, İsviçre malıydı, Omega’ydı. Mektebi Harbiye’deyken almıştı. O tarihlerdeki fiyatı 600 İsviçre frangı civarındaydı. 10 senedir bu saati kullanıyordu.
*
Rahmetli olunca, hayatına dair eşyaların müzeye dönüştürülmesi için çalışma başlatıldı. Elbette, en değerli parça, Liman von Sanders’e armağan ettiği kırık saatti. Gel gör ki, Alman generali 1929’da ölmüştü. Mirasçılarıyla temasa geçildi ama, Mustafa Kemal’in saati onlarda değildi. Niye? Liman von Sanders’in evi soyulmuştu, madalyaları, kılıçları, özel eşyalarının çoğu çalınmıştı, Mustafa Kemal’in saati de muhtemelen o çalınanlar arasındaydı.
*
Türkiye Cumhuriyeti’nin söz konusu saati arama çabaları, 1939 senesinde, Alman gazetelerinde haber oldu. İhbar yağmaya başladı. Çoğu asılsızdı. Berlin Büyükelçiliğimize bizzat gelen bir papazın anlattıkları ise, gayet ciddiydi. Saatin kimde olduğunu ismiyle, adresiyle söylüyordu. Berlin Büyükelçimiz Hamdi Arpağ, derhal dışişlerini bilgilendirdi. İzlenmesi gereken yol üzerinde konuşuluyordu ki, dünya savaşı patladı, saatin izi kayboldu.
*
Henüz dünya savaşı patlamadan önce, Almanya’daki arama çalışmaları devam ederken, saati üreten Omega firması da devreye girmişti. Saati bulana 250 bin İsviçre frangı ödül vaadedilmişti.
*
250 bin İsviçre frangı, o günkü parayla 70 bin liraya tekabül ediyordu. 1939 senesinde öğretmen maaşının 50 lira olduğu düşünülürse, ödülün büyüklüğü daha iyi anlaşılabilir.
*
Peki, Mustafa Kemal o tarihten sonra Liman von Sanders’in armağan ettiği altın saati mi kullandı? Hayır… Cebindeki saat parçalandığı sırada, hemen yanında, maalesef ismini bilmediğimiz genç bir teğmen vardı, bileğindeki Zenith marka saati çıkardı, komutanına verdi. Anafartalar kahramanı, senelerce bu saati kullandı.
*
Demem o ki…
Saat denilen kavram, sadece zamanı ölçmez, zamanın ruhunu da ölçer.
*
Şu anda saat kaç derseniz…
Mustafa Kemal’in iman tahtasındaki saatinden, akp’ye takılan kol saatine geldiğimiz vakittir!
Yılmaz Özdil - Sözcü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları