Tarih:
07.10.2016
6 Ekim kutlu olsun
Yılmaz Özdil: İstanbul'un fethini kutlayıp, İstanbul'un kurtuluşunu kutlamamak… Sadece Atatürk düşmanlığı değildir. Aynı zamanda, takkeli takunyalı din tüccarlarının 'emperyalist işgali'ni ne kadar özlediğinin kanıtıdır!
Rahmetli Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler'de şahane anlatır…
*
Sarı atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subaylarıyla doluydu. Kapı açıldı, yaver göründü, “emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim” dedi. Nazır Ziya Paşa, odadaki subaylara izah etti, “az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili” dedi, içeri alın…
Yüzbaşı içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından hızla ilerleyerek, nazırın masasının önünde durdu, selam verdi, “Yüzbaşı Faruk, İzmir, beni emretmişsiniz” dedi.
Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı.
Nazır önündeki yazıya bakarak, yumuşak bir ses tonuyla “oğlum” dedi, “bu konudaki emirlere rağmen, dün akşam Beyoğlu'nda İngiliz inzibat subayı teğmen Miller'a selam vermemişsin, doğru mu?”
“Evet efendim, doğru.”
Nazır, babacan şekilde yol gösterdi, “herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?”
“Hayır efendim, gördüm!”
Nazırın canı sıkıldı…
“Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti!”
“Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım paşam, askerlik töresine göre, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?”
Ziya paşa derin bir kederle ellerini açtı, “askerlik töresi mi kaldı a yavrum… Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz komutanlığı bu sabah olayı protesto etti, mesele çıkarılacak zaman değil, hemen şu teğmeni bul, özür dile, olayı kapatalım” dedi, sonra da başıyla işaret ederek, çıkması için izin verdi.
Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı, “paşam bir de beni dinlemenizi rica ediyorum” dedi.
Nazır bıkkınlıkla “söyle bakalım” karşılığını verdi.
“Balkan savaşında teğmendim, Çanakkale'de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum, ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım, her rütbemde binlerce şehidin, gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur, beni affedin, özür dileyemem.”
Harbiye nazırı bozuldu.
“Anlamadın galiba, Harbiye Nazırı olarak emrediyorum!”
Yüzbaşı sükunetle “anladım efendim” dedi, elini omuzuna götürdü, apoletlerini bir hamlede söküp, nazırın masasına bıraktı.
“Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim” dedi!
Selam vermeden döndü, kapıya yürüdü.
*
Mustafa Kemal'in askerleri, esir İstanbul'u işte böyle kurtardı.
*
2. Mehmet aldı.
6. Mehmet verdi.
Atatürk kurtardı.
Bademlerin asla değiştiremeyeceği gerçek budur.
*
Lozan'ı beğenmeyen arkadaşlara, nostalji olsun diye bazı fotoğraflar hatırlatayım mesela… 1 numaralı fotoğraf, İstiklal Caddesi, işgal kuvvetleri Beyoğlu'nda resmi geçit yapıyor. 2 numaralı fotoğraf, Dolmabahçe Sarayı'nın Dolmabahçe Camisi'nin önü, işgal zırhlıları İstanbul boğazında adeta şehir hatları vapurları gibi çalışıyor! 3 ve 4 numaralı fotoğraflar, padişahımız efendimiz ve kuklaları armut gibi seyrediyor, Galata kulesinin tepesinde İngiliz bayrağı dalgalanıyor, İngiliz askerleri Galata kulesinin tepesine kondurulan gözetleme kulübesinden dürbünle İstanbul'u seyrediyor. 5 numaralı fotoğraf, Haliç'te İngiliz denizaltısı… 6 numaralı fotoğraf, İngiliz zaptiyesi, bizim topraklarımızda bizim insanımıza kimlik kontrolü yapıyor. 7 numaralı fotoğraf, Atatürk'ün kurduğu TBMM'nin çatısı altında utanmadan Vahdettin için anma töreni düzenleyen arkadaşlar bu kareye iyi baksın… Kuvayi milliyeci yurtsever, İstanbul'dan Anadolu'ya geçerken yakalanmış, Kocaeli tersane bahçesinde direğe bağlanmış, kendi vatanımızda, Yunan müfrezesi tarafından kurşuna diziliyor. Kafasında fes bulunan Osmanlı memuru şerefsiz de, işgalci İngiliz subayıyla birlikte infaza nezaret ediyor.
*
Ve dün, 6 Ekim'di.
*
6 Ekim 1923'ün yıldönümü.
*
İstanbul'un fethini kutlayıp, İstanbul'un kurtuluşunu kutlamamak… Sadece Atatürk düşmanlığı değildir. Aynı zamanda, takkeli takunyalı din tüccarlarının “emperyalist işgali”ni ne kadar özlediğinin kanıtıdır!
Yılmaz Özdil - Sözcü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları