Tarih:
07.06.2013
Çapulcu
Yılmaz Özdil, 'İki tane ağacı yıkamadın birader... Cumhuriyet’i nasıl yıkacaksın?'
İki tane ağacı yıkamadın birader...Cumhuriyet’i nasıl yıkacaksın?
*
Gezi budur.
*
Ve ısrarla yazarım; sağcı-solcu,
*
Gezi budur.
*
Ve ısrarla yazarım; sağcı-solcu,
Alevi-Sünni falan değildir mesele...
Gençliğini yaşamamış insanlar tarafından yönetiliyor Türkiye... Sıkıntı budur.
*
Hani, okul yıllarında aynı sıraları paylaşmanıza rağmen, suratını hayal meyal hatırladığınız, varlığıyla yokluğu bir, hafızanızı zorlasanız bile ismini çıkaramadığınız tipler vardır ya...
*
Hani, okul yıllarında aynı sıraları paylaşmanıza rağmen, suratını hayal meyal hatırladığınız, varlığıyla yokluğu bir, hafızanızı zorlasanız bile ismini çıkaramadığınız tipler vardır ya...
İşte onlar yönetiyor.
*
Direnişi... Gündüz Clark Kent, akşam Superman’leri anlamamaları ondan.
*
Elbette onlar da 18 yaşında, 25 yaşında oldular ama, hiç genç olamadılar. Vazgeçtik okulu kırıp kafelerde yan yana, el ele oturmayı, otobüs duraklarında bile kızlı-erkekli duramadılar. Doğa yürüyüşünde gitarın tınısı, plajda yakılan romantik ateşin etrafı, ne kadar uzak onlara... Kantinde şamata, şenlikte dans, mezuniyet gecesinde mırıldanan aşk şarkıları, alt tarafı bi bira. Ne kadar uzak.
*
“Mahalle baskıları”nın, dar çevrelerinin bilinçaltlarına ördüğü Çin Seddi gibi duvarlara esir büyüdüler maalesef... Kanları kaynamıştır, aşmak istemişlerdir mutlaka; aşamadılar. O duvarları aşanlara öfkelenmeleri ondan... Halbuki, ömründe bi kere olsun dağıtmadan, nasıl toparlanır ki insan? Hangi sınırdan bahsedebilirsin,
özgürlüğü tatmadan, ruhun rüzgâr almadan?
*
Açın özgeçmişlerini... Hayat baharının en güzel yılları, şu okulları bitirdi diye geçiştirilen kupkuru üç-beş kelimeden ibarettir. Sonra zart diye atlar, siyaset sahnesindeki binlerce fotoğraf...
*
Direnişi... Gündüz Clark Kent, akşam Superman’leri anlamamaları ondan.
*
Elbette onlar da 18 yaşında, 25 yaşında oldular ama, hiç genç olamadılar. Vazgeçtik okulu kırıp kafelerde yan yana, el ele oturmayı, otobüs duraklarında bile kızlı-erkekli duramadılar. Doğa yürüyüşünde gitarın tınısı, plajda yakılan romantik ateşin etrafı, ne kadar uzak onlara... Kantinde şamata, şenlikte dans, mezuniyet gecesinde mırıldanan aşk şarkıları, alt tarafı bi bira. Ne kadar uzak.
*
“Mahalle baskıları”nın, dar çevrelerinin bilinçaltlarına ördüğü Çin Seddi gibi duvarlara esir büyüdüler maalesef... Kanları kaynamıştır, aşmak istemişlerdir mutlaka; aşamadılar. O duvarları aşanlara öfkelenmeleri ondan... Halbuki, ömründe bi kere olsun dağıtmadan, nasıl toparlanır ki insan? Hangi sınırdan bahsedebilirsin,
özgürlüğü tatmadan, ruhun rüzgâr almadan?
*
Açın özgeçmişlerini... Hayat baharının en güzel yılları, şu okulları bitirdi diye geçiştirilen kupkuru üç-beş kelimeden ibarettir. Sonra zart diye atlar, siyaset sahnesindeki binlerce fotoğraf...
Arası boştur. Gençlik yıllarına dair hatıra fotoğrafları olabilmesi için, yaşanmış hatıralar lazım öncelikle... Yoktur.
*
Bana sorsalar, king çevirmeyeni mebus bile yapmam, ki, briç’i kumar zannedip, zekâ sporu olduğunu kavrayamadan mezun oldular. Spor ayakkabı, şort giymeden emekli oldu çoğu... Mayoyu zaten boşverdik ama, Allah’ın bize lütfu bu memlekette, şezlonga uzanıp güneşlenemediler, şezlonga.
*
İyi yönetilen devlet, iyi yönetilen üniversite, iyi yönetilen holding, iyi yönetilen banka, iyi yönetilen gazete, hepsini inceleyin... Hepsinin başında, gençliğinin hakkını vermiş yöneticiler görürsünüz. Efsane siyo’ların ortak özelliği, telefon rehberi gibi kalın akademik kariyerleri değildir, “çapulcu” olmalarıdır. Memleketi gururlandıran kadınlarımızın tamamı ise, fikri hür vicdanı hür babaların, özgür kızlarıdır.
*
Gençlik, insanın başına hayatta bi kere gelir.
*
Bana sorsalar, king çevirmeyeni mebus bile yapmam, ki, briç’i kumar zannedip, zekâ sporu olduğunu kavrayamadan mezun oldular. Spor ayakkabı, şort giymeden emekli oldu çoğu... Mayoyu zaten boşverdik ama, Allah’ın bize lütfu bu memlekette, şezlonga uzanıp güneşlenemediler, şezlonga.
*
İyi yönetilen devlet, iyi yönetilen üniversite, iyi yönetilen holding, iyi yönetilen banka, iyi yönetilen gazete, hepsini inceleyin... Hepsinin başında, gençliğinin hakkını vermiş yöneticiler görürsünüz. Efsane siyo’ların ortak özelliği, telefon rehberi gibi kalın akademik kariyerleri değildir, “çapulcu” olmalarıdır. Memleketi gururlandıran kadınlarımızın tamamı ise, fikri hür vicdanı hür babaların, özgür kızlarıdır.
*
Gençlik, insanın başına hayatta bi kere gelir.
En vahim gençlik hatası, gençliğini yaşamamaktır.
Hayat okulunda sınıfta kalmış tipler, hayata gülümseyerek bakan çocuklarımıza ders veremez.
Deneme-yanılma’yla olmasa bile, deneme-yamulma’yla öğrenilecektir.
*
Kafayı ağaca taktın ya...
*
Kafayı ağaca taktın ya...
Ordan izah edeyim.
*
Dut gibidir iktidar.
*
Dut gibidir iktidar.
İstediği kadar tutunmaya çalışsın.
İlla ki düşer.
Silkeliyoruz...
Düşeceksin.
Yılmaz Özdil - Hürriyet
Yılmaz Özdil - Hürriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları