Tarih:
21.07.2016
Domatesin çekirdeği
Yılmaz Özdil; Sayın hükümetimiz, Amerikan tohumu darbecileri enseledik filan diye yaygara yapıyor ama… Akp tarlasının Akp domatesi değil mi bunlar kardeşim?
Profesör Mehmet Haberal… Türkiye'nin ilk canlı donörden böbrek naklini gerçekleştirdi, Türkiye'nin ilk kadavradan böbrek naklini gerçekleştirdi, Ankara'nın ilk hemodiyaliz merkezini kurdu, Türkiye'nin ilk kadavradan karaciğer naklini gerçekleştirdi, Türkiye'de ilk kez çocuklarda ve erişkinlerde canlı donörden kısmi karaciğer nakli gerçekleştirdi, onbinlerce insanımıza yeniden hayat verdi, Başkent Üniversitesi'ni kurdu, Amerikan Cerrahi Birliği onursal üyesi seçildi, Amerikan Cerrahlar Koleji şeref üyeliğine seçilen ilk Türk oldu, Dünya Yanık Derneği başkanı seçildi. “Darbeci” diye Silivri'ye tıkıldı, dört sene dört ay hapis yatırıldı, hapisteyken babasını kaybetti, aman ha firar eder dediler, babasının cenaze namazına katılmasına, son görevini yapmasına bile izin vermediler.*
Profesör Fatih Hilmioğlu… Malatya İnönü Üniversitesi rektörü oldu, üniversiteye çöreklenen tarikatlarla-cemaatle mücadele etti. “Darbeci” diye Silivri'ye tıkıldı, beş sene yatırıldı, hapisteyken evlat acısı yaşadı, 22 yaşındaki oğlunu kaybetti, aman ha firar eder dediler, cenaze günü bile izin vermediler, evlat acısını bile hücresinin duvarına vura vura yaşamak zorunda kaldı, kahrından kanser oldu.
*
Profesör Türkan Saylan… 36 bin kız çocuğunun hayatına dokundu, okumalarını, meslek sahibi olmalarını sağladı, her sene 29 bin üniversite öğrencisine burs veriyordu, 28 kız yurdu, 56 okul yaptırdı, Atatürk ilkelerini ve devrimlerini korumak amacıyla kurulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin başkanıydı, Kardelen projesiyle toplumsal bilinci artırdı, Uluslararası Gandhi Ödülü'nü aldı, Vehbi Koç Ödülü'nü aldı, Dünya Sağlık Örgütü'nün danışmanıydı, Yılın Kadını seçildi. “Darbeci” diye polis tarafından evi basıldı, kemoterapi görüyordu, rahmetli oldu, miting gibi cenaze töreni yapıldı, sadece Akp hükümeti katılmadı, kızlarımızın eğitimine ömrünü adayan “kadın”ın cenazesine “kadın” milli eğitim bakanı bile lütfedip katılmadı, çiçek bile göndermediler, başsağlığı bile yayınlamadılar, toprağa verildiği gün, Akp yandaşı gazeteler “terörist, lezbiyen, fahişe, dinsiz, misyoner, Amerikan ajanı, komünist” diye yazdı.
*
Profesör Erol Manisalı… İstanbul Üniversitesi Avrupa ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi başkanıydı, İstanbul, Hacettepe, Uludağ, Kocaeli, Okan üniversitelerinde ders verdi, AB'ye giriyoruz yalanlarıyla, küreselleşme palavralarıyla Türk halkının nasıl kandırıldığını ortaya koyan kitaplar yazdı, Demokrasi Ödülü aldı. “Darbeci” diye Silivri'ye tıkıldı, kahrından kanser oldu.
*
Profesör Kemal Gürüz… ODTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü yaptı, Ankara Üniversitesi eczacılık fakültesi dekanlığı yaptı, Karadeniz Teknik Üniversitesi rektörlüğü yaptı, Üniversitelerarası Kurul başkanlığı yaptı, TÜBİTAK başkanlığı yaptı, YÖK başkanlığı yaptı. “Darbeci” diye hapse atıldı, kahrından intihara kalkıştı.
*
Profesör Yalçın Küçük… Yazar, ekonomist, tarihçi, siyaset bilimci, dil bilimci, Kürdolog, Sovyetolog, ömrü boyunca darbeciler tarafından hapse atıldı… “Darbeci” diye Silivri'ye tıkıldı, üç sene hapis yatırıldı.
*
Profesör Uçkun Geray… İstanbul Üniversitesi orman fakültesi öğretim üyesiydi, Orman Mühendisleri Odası İstanbul başkanıydı. “Darbeci” diye gözaltına alındı, gözaltındayken rahatsızlandı, hayatını kaybetti.
*
Profesör Kemal Alemdaroğlu… Cerrahpaşa Tıp Fakültesi genel cerrahi anabilim dalı başkanıydı, İstanbul Üniversitesi rektörüydü. “Darbeci” diye Silivri'ye tıkıldı, yedi ay hapis yatırıldı.
*
Profesör Mustafa Yurtkuran… Uludağ Üniversitesi rektörüydü, Nutuk'u zorunlu ders haline getirmişti, Atatürkçü Düşünce Derneği başkan vekiliydi. “Darbeci” diye Silivri'ye tıkıldı.
*
Profesör Ferit Bernay… Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi rektörüydü. Suçu, Atatürkçülüktü. “Darbeci” diye Silivri'ye tıkıldı.
*
Profesör Tayfun Uzbay… Gülhane Askeri Tıp Akademisi farmakoloji anabilim dalı başkanıydı, TÜBİTAK Tıp Kurulu üyesiydi, Eczacılık Akademisi Bilim Kurulu üyesiydi, Roche Araştırma Ödülü kazandı, Eczacılık Akademisi Ödülü kazandı, Teksas Üniversitesi'nde Cagliari Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı, şizofreni tedavisinde çığır açtı, geliştirdiği ilaca patent aldı, milyar dolarla ölçülen formülü “milli” kalsın diye, yabancı şirketlerin astronomik tekliflerini reddetti, parayı Türkiye kazansın diye TÜBİTAK'la sözleşme imzaladı. “Darbeci casus” diye içeri tıkıldı, dokuz ay hapis yatırıldı.
*
Profesör Yücel Aşkın… Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörüydü, üniversiteyi tarikatlardan cemaatten temizledi, yolsuzluk yaptığı iftirasıyla lojmanı basıldı, dedesinin İstiklal Madalyası'na bile “kaçak tarihi eser” diye zabıt tuttular, tutuklandı, hapse tıkıldı, YÖK başkanı Profesör Erdoğan Teziç destek ziyareti için çok sayıda Atatürkçü rektörle birlikte Van'a geldi, tekbir getiren bir grup tarafından saldırıya uğradı, Tayyip Erdoğan “rektörlerin oraya gitmesi çok çirkin” dedi, Profesör Yücel Aşkın'la birlikte tutuklanan üniversite genel sekreter yardımcısı Enver Arpalı, bana nasıl böyle bir kara çalarlar dedi, kahrından intihar etti, TÜSİAD açıklama yaptı, rektör Aşkın'a sahip çıktı, Tayyip Erdoğan öfkelendi, “TÜSİAD yargıya müdahale ediyor, yürütme olarak hatırlatıyorum, devreye girilmelidir” dedi, savcılar devreye girdi, Ankara Başsavcılığı TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç hakkında inceleme başlattı. Profesör Aşkın'a yapılanlar, Atatürkçü bilim insanlarımızın “darbeci” diye içeri tıkıldığı kumpas sürecinin miladıydı.
*
Profesör Rennan Pekünlü… Ege Üniversitesi fen fakültesi astronomi ve uzay bilimleri bölümü öğretim üyesiydi, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi'nde akademik kurul üyesiydi. “Darbeci” diyemediler, türbanlı öğrencilerin eğitim özgürlüğünü engelliyor diye iftira attılar, bir başka tür “kumpas” davasıydı, Akp'yle cemaatin cankuş olduğu dönemde, Akp medyasıyla cemaat medyasının ortaklaşa organize ettiği algı operasyonuydu, hapse atıldı, beş ay yatırıldı.
*
Tüm bunlar yaşanırken… Hayatı boyunca rektörlük yapmayan, dekanlık bile yapmayan ama, Akp tarafından şak diye YÖK başkanı yapılan Yusuf Ziya Özcan, akademik yıl açılış töreninde ne diyordu?
*
“Amerika'dan domates tohumu alıyoruz, genetik programlama diye bir şey var, domates tohumunun içine öyle bir genetik mekanizma yerleştirirler ki, o domatesten yiyen insanlarımız zamanla yavaş yavaş ölür, maazallah milletimizi yokedebilirler” diyordu!
*
Peki bugün ne oluyor?
*
Üniversitelerimizin Fethullahçılar tarafından ele geçirildiği resmen
ortaya çıkıyor, rektörler tutuklanıyor, bin 577 dekan açığa alınıyor, gözaltına alınacak akademisyen sayısı binlerle ifade ediliyor.
*
E insan merak ediyor…
*
Kim oynadı üniversitelerimizin genetiğiyle?
*
Atatürkçü profesörlerimizi “darbeci” diye hapse tıkarken…
Kim ekti bu genetiği değiştirilmiş domates tohumlarını?
*
Sayın hükümetimiz, Amerikan tohumu darbecileri enseledik filan diye yaygara yapıyor ama… Akp tarlasının Akp domatesi değil mi bunlar kardeşim?
Yılmaz Özdil - Sözcü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları