loading
close
SON DAKİKALAR

Gazeteci

Yılmaz Özdil
Tarih: 17.05.2017

Yılmaz Özdil: 40 yıldır Türkiye'nin gözü önünde mesleğini yapan Oğuz'un fetocu olduğunu söylemek, akıl dışıdır, mantık dışıdır.

12 Eylül dönemi… Bir grup solcu genç, o iklimin rüzgarıyla gaza gelir, dernek kurmaya karar verir. Ancak, dernek yöneticisi olmaya yaşları tutmaz. Düşünürler taşınırlar, takıldıkları kahvenin sahibi Mahmut'u dernek başkanı olmaya ikna ederler. Mahmut'un aslında sağcılıkla solculukla filan alakası yoktur ama, ne yapsın, müşterisi olan gençler kahveden ayağını kesmesin diye mecburen kabul eder. Dernek kurulur. Kahvenin karşısındaki binadan bi yer kiralarlar, kültür ocağı tabelası takarlar. Şak, polis basar… Gençleri kapının önüne dizip sorarlar, kim ulan bu derneğin başkanı?
– Kahveci Mahmut.
– Nerde bu herif?
– Karşı kahvede.
Çağırın gelsin bakalım, kimmiş, neyin nesiymiş derler… Mahmut apar topar gelir. Sen misin bu derneğin başkanı? Alakam yok dese, racona sığmayacak, gençleri ispiyonlasa, hiç olmaz, gene mecburen “benim” der… Duvarda Che'nin ve Marx'ın fotoğrafları vardır. Sivil polislerin şefi Che'yi göstererek, Mahmut'a sorar.
– Kim bu?
– Kardeşim.
Bu defa Marx'ı gösterir polis.
– Ya bu kim?
– Babam.
– Nerde bu herifler?
Mahmut aniden hıçkırıklara boğulur, ağlaya ağlaya “öldüler” der!
Polisler ne diyeceğini şaşırır.
Mahmut'u böylesine üzdükleri için kendilerini suçlu hissederler.
Polis şefi, babacan bir tavırla nasihat etmek zorunda kalır…
– Oğlum bak ne kadar nur yüzlü bir baban var, ne diye dernekçilikle mernekçilikle uğraşıp başını derde sokuyorsun, uğraşma bu tür işlerle, babanın yaşına hürmeten seni bu defalık affediyorum!

*

Gene 12 Eylül dönemi… Solcu bir derneğin üyesi olan delikanlı, tanımadığı bir başka dernek üyesiyle, kimseye çaktırmadan gizli gizli buluşacaktır. Kendisine verilen talimata göre, buluşma noktasına gidecek, buluşacağı kişiyi koltuğunun altındaki gazeteden tanıyacaktır. Talimata harfiyen uyar, buluşma noktasına gider, ancak, beklediği kişi gelmez, buluşma gerçekleşmez. Çünkü aslında, beklediği kişi gelmiştir ama, koltuğunun altında tutması gereken gazete, sıkıyönetim tarafından kapatılmıştır, mecburen gazetesiz gelmiştir! Bir kaç gün sonra, tekrar buluşma ayarlanır… Bu defa, buluşmaya gelecek olan kişinin elinde portakal olacaktır. Bizimki gene talimata uyar, buluşma yerine gider. Ne var ki, buluşacağı kişi polis tarafından enselenir, sorguya alınır, bülbül gibi öter, buluşma yerini, saatini söyler. Ancak… En önemli detayı, portakalı söylemeyi unutur. Sivil polis, sanki buluşacak olan kişi kendisiymiş gibi, buluşma yerine gider, beklemeye başlar. Bizimki buluşma yerine gelir, yan yana beklemeye koyulurlar. Dakikalar geçer, etraf ıssızlaşır. Bizimki dayanamaz, sivil polise sorar, portakalı yedin mi yoldaş?

*

40 yıllık gazeteci Oğuz Güven tarafından kaleme alınan “Zordur Zorda Gülmek” isimli kitaptan alıntılar bunlar.

*

12 Eylül darbesinin o en karanlık günlerinde yaşanan trajikomik gözaltıları, keyfi tutuklamaları, hazin hukuksuzları 
anlatıyor.

*

Ve…
40 yıllık gazeteci Oğuz Güven, 12 Eylül'den 40 yıl sonra, kitabında yazdıklarına benzer trajikomik bir tutuklamayla hapse atıldı.

*

Günaydın, Radikal, Hürriyet gazetelerinde, Kanal D, CnnTürk, Star televizyonlarında yöneticilik yaptı, en son Cumhuriyet'in internet sayfasının yayın yönetmeniydi. Basınımızın en tecrübeli isimlerinden biri olarak, bugüne kadar, elinden yüzbinlerce haber geçti, onbinlerce manşet attı, sayfalarda okuduğunuz, ekranlarda duyduğunuz milyonlarca cümle kurdu… Kendisinin yazmadığı, tamamen yanlış anlaşılmayla yazılan, görür görmez derhal sildirdiği özensiz bir tweet yüzünden aktroller tarafından hedef gösterildi, linç edildi, tutuklandı.

*

Kendisiyle çalışmış biri olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki… Hayata bakışı, karakteri, satın alınamaz ahlakıyla, örnek gazetecidir. Papa'nın Akp'ye üye olma ihtimali, Oğuz'un fetocu olma ihtimalinden yüksektir.

*

40 yıldır Türkiye'nin gözü önünde mesleğini yapan Oğuz'un fetocu olduğunu söylemek, akıl dışıdır, mantık dışıdır. Gazetecilik hukuku açısından Türkiye'nin hali, 12 Eylül'den bile vahim durumdadır.

Yılmaz Özdil: Sözcü

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları