Tarih:
08.07.2014
Meğer, iki cihanda lekeli değilmişiz
Yılmaz Özdil; 'Özgürlük' şarkıları söyleyen 'hümanist' sanatçımız Sezen Aksu, hapse tıkılmamı talep etti!
Meğer, iki cihanda lekeli değilmişiz“Özgürlük” şarkıları söyleyen “hümanist” sanatçımız Sezen Aksu, hapse tıkılmamı talep etti!
*
Niye derseniz?
*
Sezen Aksu, açılım süreci’yle alakalı olarak başbakanı telefonla aramış ve “annemle babamla konuştum, canıgönülden destekliyoruz, elimden geleni yapmaya hazırım, annem babam bu sürecin karşısında duranları iki cihanda lekeli kabul ediyorlar, ben de öyle görüyorum” demişti. Sezen Aksu’nun “baba” vurgusu önemliydi, çünkü, Sezen Aksu’nun babası, Fethullah Gülen cemaatinin en önemli okulu, İzmir Yamanlar Koleji’nin kurucu müdürüydü. Gel zaman git zaman... 17-25 Aralık patladı, yolsuzluklar fışkırdı, akp’yle cemaat’in arası bozuldu. Tayyip Erdoğan, düne kadar öve öve bitiremediği cemaati, haşhaşi-terörist ilan etti, inlerine gireceğiz filan dedi. O sırada, Berkin öldü. Sezen Aksu, kişisel internet sitesine mektup yazdı, “muhakeme yetisini kaybetmiş bir kibir, iktidar ve güç zehirlenmesinden doğan vicdan tutulması Berkin’i de aldı; namuslu insanlar var bu dünyada, illa ki kazanacaklar” dedi. E ben de oturdum, bu iki açıklamayı alt alta koyarak, Firuze başlıklı yazımı yazdım. “Cemaatle akp cankuşken, yetmez ama evet’ti, akp’nin karşısında olanlar iki cihanda lekeliydi, cemaatle akp düşmanken, Tayyip Erdoğan güç zehirlenmesi ve vicdan tutulması yaşayan, muhakeme yeteneğini kaybetmiş biriydi, Tayyip Erdoğan’ın karşısında olanlar namuslu insanlardı” dedim.
*
Vay sen misin diyen...
Sezen Aksu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu, beş sene hapse atılmamı istedi. Yanlış okumadınız, beş sene... Ne kadar büyük bir suç işlediğimi kanıtlamak için de, Kadir Has Üniversitesi’nden bir profesörün hukuki görüşünü, şikâyet dilekçesine eklemişti.
*
Neyse ki, Kadir Has Üniversitesi’ndeki profesör karar vermiyor bu işlere... Cumhuriyet Savcısı karar veriyor. Hayata senden-benden diye bakmayan, hukuk penceresinden bakan namuslu savcılar var bu ülkede... İnceledi, elinin tersiyle itti. Dava bile açılmasına gerek görmeden, reddetti. Kapı gibi, ders gibi gerekçe yazdı. Yargıtay’dan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çarpıcı örnekler vererek, basın özgürlüğüne vurgu yaptı, özetle “söz konusu yazıda suç unsuru yok” dedi.
*
Şimdiiii, gelelim zurnanın zırt dediği yere...
*
Sezen Aksu, şikâyet dilekçesinde “tarihi bir yalanlama”da bulundu. “Söylemediği sözleri, kendisi tarafından söylenmiş gibi yazdığımı” öne sürdü. “Referandumun karşısında duranları ‘iki cihanda lekeli’ olarak nitelendirdiği yönünde, tamamen gerçekdışı bir iddiada bulunduğumu” öne sürdü. “İki cihanda lekeli dediği yönündeki iddiamın, hiçbir veri ve bilgiye dayanmadığını” öne sürdü.
*
Yani dedi ki... İki cihanda lekeli demedim, Yılmaz Özdil yalan yazıyor, iftira atıyor.
*
Halbuki...
Bunu diyen ben değilim.
Sabah gazetesi.
*
19 Ağustos 2009’da manşet yaptı, alt başlığında aynen şu yazıyordu: “Erdoğan’ı telefonla arayan Sezen Aksu, bu sürece karşı duranlar iki cihanda
lekeli dedi.”
*
Sabah gazetesi kimin?
*
Üstelik... Sezen Aksu, Sabah’ın bu manşetini yalanlamadı. Dikkatinizi çekerim, bu manşet dün atılmadı. Teee 2009’da, beş sene önce atıldı. Sezen Aksu, iki cihanda lekeli dediğini, beş senedir yalanlamadı. Bu beş sene boyunca, Hıncal Uluç’tan Ertuğrul Özkök’e, Fatih Altaylı’dan Bekir Coşkun’a neredeyse bu konuyla alakalı yazmayan kalmadı. Hürriyet’ten Yeni Şafak’a, Cumhuriyet’ten Zaman’a, Sözcü’den Bugün’e, Aydınlık’tan Star’a, tüm gazetelerde, CNN Türk, NTV, Habertürk, Samanyolu, hepsinde haber oldu, tartışma programlarına konu edildi. Google’a girip “iki cihanda lekeli”yi ararsanız, 141 bin defa haber yapıldığını görürsünüz. Sezen Aksu’dan gık çıkmadı.
*
Şimdi savcıya diyor ki:
İki cihanda lekeli demedim.
Tamamen gerçekdışı.
*
Aslına bakarsanız... Sezen Aksu’nun bunu illa savcıya şikâyet etmesine gerek yoktu. Bana veya herhangi bir gazeteciye söyleseydi, zaten yazardık. Çünkü, iki cihanda lekeli demediyse, büyük haberdir. İki cihanda lekeli dememesine rağmen, sanki demiş gibi, Sabah gazetesi tarafından manşet yapıldıysa, bu daha büyük haberdir. Açılım’ı desteklemekle, açılım’a karşı çıkanlara lekeli demek arasında, dağlar kadar fark vardır. Ve, beş sene boyunca susup, beş sene sonra kamuoyuna açıklamadan, savcılık şikâyetinde yalanlamak, maalesef çok daha büyük haberdir.
*
Elbette hukuka karşı boynumuz kıldan incedir, eşeklik yaptıysak, bedelini öderiz, gerekirse sırf Sezen Aksu’nun hatırı için yatarız, canı sağ olsun ama... “Özgürlük” şarkıları söyleyen “hümanist” sanatçılarımız bile artık gazetecilerin hapse girmesini talep ediyorsa, hakikaten ağla Firuze, ağla.
Yılmaz Özdil - Hürriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları