Seçim hükümetinin başbakanı kim olsun?

Yılmaz Özdil; Valla benim içimden geçen isim, Bilal. Bu teklifi, babası cumhurbaşkanı olduğunda, başbakanlık makamı boşaldığında da yapmıştım. Kabul edilmemişti. Bari bu defa fırsat kaçırılmasın.

Valla benim içimden geçen isim, Bilal.

*

(Bu teklifi, babası cumhurbaşkanı olduğunda, başbakanlık makamı boşaldığında da yapmıştım. Kabul edilmemişti. Bari bu defa fırsat kaçırılmasın.)

*

Birincisi, devlette devamlılık esastır. Devlet dediğin, babadan oğula’dır.
İkincisi, hiç unutmam, 2005 senesinde Brüksel’deki NATO zirvesinde ABD başkanı Bush, İngiltere başbakanı Blair ve bunun babası bir araya gelmişti. Bush bunu kastederek, “çalışıyor mu bu?” diye sormuştu. Babası “çalışıyor” demişti. Bush da daha bi saniye önce çalışıp çalışmadığını bile bilmediği halde “çok akıllı bi çocuk” demişti. Blair de gülerek “tıpkı babası gibi” demişti.
Üçüncüsü, Bush’la Blair haklıydı. Hakikaten çok zeki bi çocuk… Küçükken okuyacak parası bile yoktu, Remzi’nin bursuyla okudu. Şimdi, gemicikleri var, tuttukları yükü sıfırla sıfırla bitmiyor, zekasını düşün yani.
Dördüncüsü, milletvekili olmasına filan gerek yoktur. Doğuştan “milli egemen”dir. 23 Nisan doğumludur. Çocuk bayramı kapsamında makama oturtulsun, bi daha kalkmasın, ister assın ister kessin.
Beşincisi, vakıfçı olduğu için, memlekete dair her mevzuya vakıftır. Babası ne zaman başı sıkışsa, onu arar, Fenerbahçe’yi şöyle yap der, şu işadamını kucağa oturt der. Gerçi biraz yavaş anlar, habire “anlamadım babacığım” der ama, olsun. O kadar kusur, kadı kızında da olur, imam oğlunda da olur. Bilal’den şahane başbakan olur.

*

Bilal olmazsa…
Rıza Sarraf cuk oturur.

*

O da maaşallah, Bilal gibi zeka küpü.
Henüz 26 yaşındayken 86 milyar dolarlık altın ihracatı yaptı!
Ayrıca… Değil başbakan, henüz milletvekili bile değilken, bakanların yarısı zaten emrindeydi. Kabine yönetmeyi gayet iyi bilir.
Hayırseverdir. Hayır işlerini sever. Bakanlarımıza sevabına kol saati takar, sevabına takım elbise alır, sevabına çikolata kutusu gönderir. E kalp kalbe karşı tabii… Bakanlarımız da onu sever. İçişleri bakanımız mesela, gerekirse önüne bile yatar.
Üstelik… Asrın liderimiz kendisini yuhlayanları yumrukluyor, yerlerde tekmeletiyor. Rıza da “hırsız var” diyeni, korumalarına yakalattırıyor, ağzını burnunu kırdırtıyor. Mübarekler, ruh ikizi.

*

Tam halef-selef olsun.
Böyle başa böyle tarak olsun.

*

Yok eğer, Rıza da uymazsa…
Müteahhit Cengiz olsun.

*

“Tecavüz kaçınılmazsa, zevk almaya bak” derler. Nasıl olsa milletin orasına koyacak, bari başbakan olarak koysun.
Hem ihaleleri götürsün, hem ülkeyi seçime götürsün.
Ahaliyi donuna kadar soymalarına rağmen, sayın ahalimiz itiraz edeceğine “soyuyorsa beni soyuyor, sana ne” diyorsa… “Gör bak, milletin orasına koyacağız” diyen müteahhite, törenle plaket veriliyorsa… Allah yardımcımız olsun!
Müteahhit Nihat da, bu Cengiz’in başbakan yardımcısı olsun.
Çünkü n’aapsın bu şartlarda Nihat, koymazsa kabahat.

*

Müteahhit Cengiz de olmazsa…
Sayın Apo olsun.

*

Hatırlarsınız, tapesi sızmıştı. “Tayyip’in beni üçüncü kişi olarak konumlandırması tesadüf değil” demişti. Nedir devlet protokolü? Birinci kişi cumhurbaşkanı, ikinci kişi meclis başkanı, üçüncü kişi başbakan… Hal böyleyken, tesadüf olarak kalmasın, resmiyet kazansın, “Yeni Türkiye” protokolüne geçilsin. Apo tek başına başbakan olmasa bile, hiç olmazsa “eşbaşbakan” olsun.

*

(Toplum olarak dün akşam ne yemek yediğimizi bile unutuyoruz ama… Bunlar asla unutulmasın.)

*

Yasin el Kadı, dışişleri bakanı olsun. Recep İvedik, kültür bakanı olsun. Orhan Gencebay, Bülent Ersoy, Hande Yener, Mustafa Sandal, götünün kılıyım diyen Şafak Sezer, kabineye girsin. Akillerden Kadir İnanır’la Hülya Koçyiğit “devlet” bakanı yapılsın. Burhan Kuzu gene bakan yapılmasın, düz milletvekili kalsın, delirsin. Acun, hükümet sözcüsü olsun, meclis tv’de survivor gösterilsin.

*

Google’dan ayet sallayan, bakara makaracı Egemen Bağış’ı da diyanet işleri başkanlığına getirdin miydi, tadından yenmez gari.