loading
close
SON DAKİKALAR

Yeni Dönemin İşaretleri

Yeni Dönemin İşaretleri
Tarih: 17.03.2014 - 11:58
Kategori: Medya

Orhan Bursalı; Türkiye’nin bugün AKP iktidarı altında pek çok açıdan yeni bir döneme girdiği kesin...

Türkiye’nin bugün AKP iktidarı altında pek çok açıdan yeni bir döneme girdiği kesin. Olguları sıralayalım:
1) AKP ile ABD arasında siyasi köprüler (karşılıklı olarak) son derece zayıfladı. Buna köprüler atıldı bile denebilir. Bunun uzun bir öyküsü var ama ABD açısından RTE’yi ilk silme denemesi 2005’te gündeme geldi, Cüneyt Zapsu gitti ABD’ye RTE’nin mesajını iletti: Silmeyin kullanın. Ordunun tasfiyesi epey zaman aldı.
2) Bu süre içinde RTE, ABD için epey iyi şey yaptı. Mesela Arap Baharı’nda NATO’ya, Batı’ya yardımcı oldu. Libya’nın birlikte canına okudular. RTE, Suriye için de emirlere hazır ve nazırdı. ABD’nin ılımlı İslam projesinin uygulanmasında, Arap ülkelerine Batı politikalarının naklinde epey yardımcı oldu.
3) Askeri açıdan da görevini yerine getirdi. Batı’nın hava savunma sistemini kabul etti. Amerikan silahlarını almakta ve ülkenin eskisi gibi Batı’nın ileri mevzisi olmasında kusur etmedi.
4) Neoliberal politikaların en iyi uygulayıcılarından oldu. Ülkeyi küresel piyasanın iyi bir tüketim pazarı haline getirdi. Türkiye’nin sanayide, bilim ve teknolojide atılım yapmasını sağlayacak bir iktisat poltikası uygulamayarak da Batı’ya hizmet etti! Sanayi geriledi! Türkiye’nin cari açığını, iç tasarruf ve yeni üretim politikalarıyla azaltacak tek adım atmadı! Ekonomik bakımdan (sermaye ve temel ara ve hammadde malları ithalatı ile) sürekli Batı’ya bağımlı kalmakla da büyük hizmetleri oldu!
5) Türkiye’nin eğitim politikalarını sürekli dini bir temele oturtma ve Batı ile her alanda rekabet edebilecek bilimsel ve sosyal beyinlerin yetişmesini baskılayarak da Batı’ya hizmet etti, ülkenin bağımlılığını sürdürdü! Sandılar ki din bağnazlığı ile üretilmiş kafalar, bilim ve teknolojiler üretebilir!
6) Tabii, PKK politikasını da bunlara ekleyelim ama bu tartışma yönleri olan bir konu.
Şimdi gelelim öbür tarafa: Peki ABD başka daha ne ister!

***

1) RTE, ABD’nin (ve AB’nin) Ortadoğu ve İslam ülkeleri için biçtikleri ılımlı İslam projesinde, RTE kendine önemli bir rol çalmaya kalkıştı! Bunları iki yıl önce Suriye politikaları çerçevesinde yazmıştım! (*) “Osmanlı toprakları bizim doğal gelişme alanımız.” Bu rol Yeni Osmanlıcılık politikasıyla, Ortadoğu ve İslam ülkeleri üzerinde en azından liderliği kapsıyor. AB gazeteleri tabii ki veryansın etti!
2) Bu rolün gerçekleşmesi için Filistin’in savunulması sahipliği ve tabii İsrail karşıtlığı devreye sokuldu. İslam ülkeleri halkında bu tuttu. Alkışlar malkışlar.. One Minute’ler.. Mavi Marmara ile İsrail’i ‘basmaya’ kalkışmalar..
3) Suriye’ye mutlaka askeri müdahale için kışkırtmalar. Mısır’da, Müslüman Kardeşler’in Mursi aracılığıyla ülkeye diktatörlüğünü yerleştirme planlarına büyük destek!
4) Irak’ı parçalama politikası, Barzani ile bağımsız anlaşma hatta bir Türk-Kürt Federasyonu düşünce ve planları.
5) Bu politikaların ABD’nin bölge egemenliğinden rol çalmanın ötesinde pay kapmaya, egemenliği bölüşmeye varacağı açık. Bazıları “Bunun neresi kötü, Türkiye’yi küçük emperyalist yapıyor işte, büyümeye ve dünya ülkesi olmaya doğru götürüyor ülkeyi” diye düşünüp yazdığını biliyoruz. Gelinen nokta ulusal devleti koruyamama noktasıdır! Batı parası ve ithalatı ile emperyalistlik taslama! Ayrıca, Ortadoğu ve İslam ülkelerine, milletlerine, kültürlerine büyük saygısızlık! Ve tabii ki RTE’ye sırt döndüler! Bu politika Suriye’yi de kan gölüne çevirdi. Sadece bunun günahı boğar.
6) Diktatörlük! Bütün bu politikalar, yarım demokrasiyi de diktatörlüğe dönüştürme çabaları ile birleşince, sandıktan gücümü alıyorum ile diktatörlüğü pekiştirmeye varınca iş ipler koptu. En azından Batı Avrupa’nın (ve Obama döneminde de biraz ABD’nin) henüz en yakın müttefiklerinden birinde insan hak ve özgürlüklerinin rafa kaldırılmasına öyle kolay göz yumulamazdı.
Bu listeye başka şeyler konabilir ama yazıyı uzatmayalım.
Özetle, ılımlı İslam politikası çöktü. Bu çöküşle birlikte, bu politikanın uygulanmasında rol alan cemaat ile savaşın da denk düşmesi de raslantı olmasa gerek. 

RTE kamp değiştirme arayışında ve yeni ittifaklar kuruluyor.

Yeni Dönemin İşaretleri - 2

AKP iktidarıyla ABD’nin kopuşu, şüphesiz Gezi sürecinden önceye gider. Gezi sürecinde “dış düşmanlar, fazi lobisi” vb gibi sloganların söylediği, Gezi’yi ABD’nin kışkırttığıdır, Yeni Şafak gibi AKP gazetelerinin başlıkları ve analizleri, bunu net olarak gösterir. Amerikan büyükelçisine de haddi bildirilir!
ABD’nin kışkırtmalar yaptığı doğru da Gezi protestolarının ABD’ye zerre ihtiyacı yoktu! Türkiye’yi izleyen bir gözlemci, Gezi ile, AKP iktidarına karşı biriken büyük halk tepkisinin dışavurumu olduğunu görür.
ABD şüphesiz RTE’nin iktidardan düşmesinden memnun olur! Ama yerine örneğin Gül’lü bir iktidarı öncelikle tercih eder. Sorunu AKP ile değil, RTE ve ekibiyledir!

RTE yeni kamp arıyor; ve Jöleli 

Başbakan, epeydir, kendisini iktidarda görmek istemeyen ABD/Batı karşısında, “kamp değiştirme” seçeneğini geliştiriyor. Şanghay Beşlisi bu bağlamda gündeme geldi, Türkiye’yi gözlemci statüsüne soktu. RTE hatta Putin’e, resmen bizi alın dedi. RTE, otoriter/diktatoryal yönetim biçimini, Şanghay Beşlisi ve bu bağlamda Avrasya seçeneği ile sorunsuz sürdüreceğine inanıyor.
Şimdi bir soru: Jöleli’yi (Yiğit Bulut) danışman olarak neden ve niye aldı? O kadar adam varken yağlayıp bağlayan... Jöleli, RTE’yi yerden yere vururken iktidara yakın gazetelere ve televizyonlara geçince saf değiştirdi ve RTE’yi sevdi. Onun üzerine teoriler, büyük ve güçlü Türkiye masalları inşa etmeye başladı. Yeni Osmanlıcılık yayılmacı politikaları destekledi, alt emperyalist teoriler geliştirdi...
Jöleli, MHP’ye yakındı, milletvekili bile olmayı bekledi; ekonomide ulusal gelişmeye destek verirdi... Yabancıların Borsa vb ile Türkiye’yi nasıl soyduğunu çıktığı programlarda anlatır ve yazılar döktürürdü! Ve bu tutumuyla da medya ve geniş çevrelerde “ulusalcı” olarak tanındı.
RTE’nin Jöleli’yi baş danışmanları arasına katması, onu dış toplantılara da (Berlin’e mesela) götürmeye başlaması, aslında “Batı’dan kopuşu” veya Batı’dan dışlanması ile benzer zamanlara denk gelir. RTE, dolar krizinde faizi artıralım diyen Babacan’a “Ama Yiğit öyle söylemiyor” demektedir!
Yiğit Bulut, yeni döneminde RTE’nin beslendiği düşünce deposudur!

Kopuşun getirdiği: Silivri çöküşü 

Bu yeni dönemin dışavuran karakteristik özelliklerinden biri, şüphesiz ki Silivri davalarının sonlandırılmasıdır.
RTE, cemaatten kopuşla birlikte bu davalardan da koptu. Cemaatten kopuşu ile Batı’dan kopuşu ve ılımlı İslam projelerinin sona ermesi, hepsi birbiriyle bağlıdır. Cemaat ve Batı’dan kopunca, Silivri davalarının (Ergenekon ve Balyoz’u) sürdürmesinin zerre kadar bir anlamı kalmadı. Bunlar tamamen uydurulmuş siyasi davalardı!
Bakıyorum bazı yandaş yazarlara hâlâ Ergenekon suçlarından falan bahsetmiyor mu! (Ali Bayramoğlu gibiler)... Gülüyorum; zerre kadar olayla yakınlık kuramamışlar ve hâlâ ciddi ciddi retoriklerini sürdürüyorlar! Devre dışı kaldıklarının, aslında kendilerine verilen görevlerin sona erdiğinin farkında bile değiller... Hey! Siyaset değişti!
Birileri kulaklarına bişiler söylesin! Bu işi en iyi Yiğit Bulut yapabilir!

RTE - ordu ittifakı 

RTE’nin yeni politikası, yeni ittifaklar gerektirir. Şüphesiz ki TSK kaçınılmaz baş müttefiktir. Ordunun desteğini almadan bu dönüşümü yapması mümkün değil. Ordu hazır. Çünkü, kendisine kurulan kumpasın arkasında Amerikalıların olduğunu biliyor artık! Cemaat-ABD-AKP ortaklığının, ilk iki kanadı çözülünce, geriye AKP - ordu ortaklığı zorunlu olarak da kalır.
Balyoz ve Ergenekon davalarında yargılanan subaylarda, büyük bir ulusal uyanış-dönüşüm var. Kitaplarına bakın. Aslında bu geç bir uyanış; ordunun ipini ABD somut olarak 2003’te Irak’ta subayların başına çuvalları geçirerek çekti... TSK, NATO ordusu olma tercihini çöpe atıyor gibi?
Dün yayılan bir haber (Habertürk) ilginçtir: TSK artık ABD’ye yetiştirilmek için öğrenci-subay (ünlü West Point’e) göndermeyecek, Güney Kore ve Çin’e gönderecek!
RTE ile Ordu arasında bu buluşmanın şartlarından biri de orduya kurulan bu kumpasın sahiplerinin bulunmasıdır. Şüphesiz RTE de canı gönülden buna hazırlanıyor. Hep yazdım, cemaat hakkında açılacak soruşturmalarda en büyük delil, Ergenekon ve Balyoz süreçleridir... Polisinden girerler, savcısından ve mahkemesinden çıkarlar!
Balyoz da birtakım haklı yasal durumlar ortaya konarak çökecektir. Cemaatin güdümündeki Yargıtay’ın da (özellikle 9. Dairesi) değişmesi gündeme gelecektir.
TSK ortaya çıkan yolsuzluk-rüşvet olaylarını yutar mı? En azından öncelikli mesele onlar açısından yolsuzluk olmadığı, bu zaten muhalefet partilerinin ve yargının sorunu olduğu açıktır. Peki sonrası?

Sorular, sorular, sorular...
Gündemde daha çok soru var: RTE şu kısa süre içinde iktidarda kalabilir mi? 30 Mart seçimlerinden sonraki durum ne olur? RTE iktidarda kalırsa ABD ne yapabilir? RTE “ulusalcı/Avrasyacı” tutum alırsa, bazı ulusalcı çevrelerden destek alır mı?
ABD’de darbe düşüncesi uyanır mı? Ayrıca buna ordudan taraftar bulabilir mi? RTE yerine Gül geçirilmek istenirse bunun yolu yordamı ne olur? CHP ABD için bir alternatif mi? CHP ile Türkiye’nin Batı’ya bağlılığı ve bağımlılığı sürdürülür düşüncesi doğru mudur?..
Var oğlu var...
Ama... Hiçbir şey mutlak değildir. Ne ABD’nin ne RTE’nin vb siyaset üzerinde “mutlak yönlendirmesinden/ gücünden” bahsedebiliriz...
Şu seçimleri bir görelim... Daha neler yaşayacağız, bakın hele!  

(*) Ulus Yıkıcılığı Zamanları kitabımın ikinci baskısında Davutoğlu ve Yeni Osmanlı bölümüne bakın..

Orhan Bursalı - Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları